Danıştay Dördüncü Daire
KVK GeçMd40 Davacı şirket gayrimenkullerinin mahkemece belirlenen yeni değerleriyle bir başka şirkete sermaye olarak konulu karşılığında hisse senedine sahip olmadığına ve ortaya çıkan değer farkı sermayeye ilave edildiğine göre, sadece kanun hükmündeki 'satış' ibaresinden hareketle matrah farkı tespiti ile vergilendirilmesinde isabet bulunmamaktadır. Davayı şirket aktifinde kayıtlı gayrimenkullerin Asliye Ticaret Mahkemesince tespit ettirilen değerleri üzerinden bir başka anonim şirkete iştira hissesi karşılığında sermaye olarak konulup, kayıtlı değerle, iştirak hissesine esas alınan değer arasındaki farkın sermayeye ilavesi suretiyle yapılan uygulamanın, Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 10. maddesine uygun bulunmadığı yolundaki inceleme raporuna istinaden yapılan kaçakçılık cezalı tarhiyatı değişiklikle onayan Vergi Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmektedir. Kurumlar Vergisi Kanunu'nun konuya ilişkin geçici 10. maddesinde, tam mükellefiyete tabi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin 1984 yılında satışından doğan kazançların tamamının sermayeye ilavesi şartıyla kurumlar vergisinden müstesna olduğu hükmüne yer verilmiş, gerekçesinde de, sözkonusu kurumların bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerinde daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkan sağlanmasının amaçlandığı belirtilmiştir. Böyle bir amacın temelde, sözkonusu kıymetlerin günün rayicine göre değerlenmesi suretiyle sermayenin gerçek miktarına ulaşması ve işletmenin maddi gücünün gerçek ya da en azından gerçeğe yakın biçimde ortaya konulmasını temin etmeye yönelik olduğu açıktır. Buna göre, madde hükmünde yazılı bulunan değerlerin satılmasından sağlanan karşılığın, sabit değerler de dahil olmak üzere işletmenin ekonomik faaliyetlerinde daha etkin bir rol oynayacağına inanılan her türlü yeni değerlere yatırılmasına engel bir durumun mevcudiyetinden söz edilmesi mümkün değildir. Durum böyle olunca işletmedeki bir gayrimenkulun satılması suretiyle elde edilen nakitin, örneğin, hisse senedi alımında kullanılması ve bunları sermayeye ithali ile sözkonusu gayrimenkulun ayni sermaye olarak bir şirkete konulması karşılığı hisse senedi alınması arasında sonuçta herhangi bir fark olmadığı nazara alındığında, kanunun aynı konudaki bazı işlemlerden birini teşvik ettiği, diğerini teşvik dışı bıraktığının makul bir izahı olamaz. Olayda da, Davacı Şirket gayrimenkullerinin Asliye Ticaret Mahkemesince belirlenen yeni değerleriyle bir başka şirkete sermaye olarak konulup karşılığında hisse senedine sahip olunduğuna ve ortaya çıkan değer farkı sermayeye ilave edildiğine göre, sadece sözkonusu kanun hükmündeki 'satış' ibaresinden hareketle matrah farkı tesbiti ile vergilendirilmesinde isabet bulunmamaktadır. Bu nedenlerle, Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine, uyuşmazlığa konu cezalı tarhiyatın tamamen terkini gerekirken değişiklikle onanmasında yasal isabet bulunmadığından Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.