Danıştay Dördüncü Daire
Beyannamenin geç verilmesine karşın verginin süresinde ödenmesi halinde vergi ziyaından bahsedilemeyeceğinden bu hususun ’mevzuda hata’ teşkil etmesi gerekir.
Davacı Şirketin 1989 yılı kurumlar vergisi beyannamesini, beyan süresinden sonra verdiği, ancak bu beyannameye göre ödenmesi gereken verginin PTT aracılığıyla kanunî süresi içinde ödendiği anlaşılmaktadır, beyannamenin süresinde verilmemesi nedeniyle, zamanında tahakkuk ettirilemeyen vergi için kesilen kaçakçılık cezası hakkında düzeltme ve şikayet yoluna başvurulmuşsa da istemin reddi üzerine, söz konusu işlemin iptali dileğiyle bu dava açılmıştır.
213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 344. maddesinde, bu maddede, gösterilen hallerden biriyle ’vergi ziyaına’ sebebiyet verilmesi kaçakçılık olarak isimlendirilmiş, aynı kanunun 340. maddesinde, ’Vergi zıyaı, mükellefin veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder.’ denilmiştir. Verginin tahakkuku, ’tarh ve tebliğ edilen bir verginin ödenmesi gereken bir safhaya gelmesidir’ denilmek suretiyle tarif edildiğine göre, verginin tahakkuku daima, verginin ödenmesinden önceki safhayı teşkil edecektir.
Kanunî süresinde ödendiği anlaşılan verginin, tahakkukunun geç yapılmasıyla ziyana uğratıldığı kabul edilemeyeceğinden, kaçakçılık cezası kesilebilmesi için kanunda öngörülen unsurların bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Kanunda cezanın Vergi Usul Kanunu’nun 118. maddesinin 3 numaralı bendi hükmü karşısında, ’mevzuda hata’ teşkil ettiğinden kuşku duyulamaz. Buna rağmen davacının düzeltme ve şikayet isteminin reddinde isabet bulunmamaktadır.
Bu nedenle Maliye Bakanlığının olumsuz işleminin iptaline oybirliğiyle karar verildi.