|
Dairesi
Arsa karşılığı inşaat işinde müteahhide kalan dairelere ait emsal bedellerinin, VUK’nun 267. maddesinin üçüncü sırasına (takdir esasına) göre yenilenmesi gerekir.
|
|
Karar No
1991/2478
|
|
Esas No
1990/6528
|
|
Karar Tarihi
08-10-1991
|
|
|
Danıştay Yedinci Daire
Arsa karşılığı inşaat işinde müteahhide kalan dairelere ait emsal bedellerinin, VUK’nun 267. maddesinin üçüncü sırasına (takdir esasına) göre yenilenmesi gerekir. Uyuşmazlık, adi ortaklığın kat karşılığı aldığı arsa üzerine yapmış olduğu binadan, anlaşmaya göre ortaklıkta kalarak uyuşmazlık döneminde satılan 2. kat 5 nolu dairenin 213 sayılı Kanun’un 267. maddesinin üçüncü sırasındaki takdir esasına göre saptanan emsal değer esas alınarak yapılan cezalı tarhiyattan doğmuştur. 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 27. maddesinin 2. fıkrasında, bedelin emsal bedeline göre açık bir şekilde düşük olduğu ve bu düşüklüğün mükellefçe haklı bir sebeple açıklanamadığı hallerde, matrah olarak emsal bedelinin esas alınacağı, 3. fıkrasında da, emsal bedelinin Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tesbit olunacağı kurala bağlanmış, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesinde ise, emsal bedel gerçek bedeli belli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak saptanamayan bir malın değerleme gününde satılması halinde emsaline nazaran haiz olacağı değer olarak tanımlanmış olup, bu tanımlama ile emsal bedele, rayiç bedele eş bir değer verildiği anlaşılmaktadır. Buna göre emsal bedel, malın satış bedeli yerine geçecek bir ölçü niteliği taşıdığı cihetle taşınmaz değerlemesinde, anılan Kanun’un 267. maddesinin 1. ve 2. sıralarında yer alan ortalama fiyat esası ile maliyet bedeli esasinin değerleme ölçüşü olarak dikkate alınması hukuken mümkün değildir. Olayda, ortaklıkta kalan taşınmazın 75.000.000 liraya satıldığı ancak bu bedelin düşük olduğu hususunun tarafların beyanları ile kabul edildiği, bunun dışında haklı bir neden de ileri sürülmediği gibi, aynı binadaki emsal dairelere de aynı Takdir Komisyonu kararı ile 570.000.000 lira rayiç değerin saptandığı anlaşıldığından, 213 sayılı Yasa’nın emsal bedelin tayinine ilişkin 267 maddesinin 3. sırasında yer alan takdir esasına göre değerlendirilmesi yasa gereği olup, mahkemece yapılan değerleme sonucu verilen kararda isabet bulunmamaktadır. Diğer taraftan, takdir esasına göre emsal saptanırken emsal bedelin gerçek satış bedeli olduğu düşünülerek, takdirde kullanılacak donelerin gerçek satış bedelinin tesbitine yönelik bulunması gerekmekte olup, ancak temyiz konusu mahkeme kararında bu husus incelenmediğinden, mahkemece yeniden verilecek kararda taşınmazın satış tarihi itibariyle yapı özelliği de gözönünde bulundurularak ve emsal araştırılması yapılması suretiyle, takdir esasına göre saptanan değerin yerinde olup olmadığı hususunun da araştırılması gerekeceği tabiidir. Açıklanan nedenlerle, mahkeme kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.
|
|