|
Dairesi
Yabancı ülkelere yapılan ihracattan kaynaklanan yabancı para cinsinden olan alacak, yasal kur üzerinden değerlendirilecek olup senede bağlı alacak olduğu için reeskonta tabi tutulacaktır.
|
|
Karar No
1991/1937
|
|
Esas No
1990/2791
|
|
Karar Tarihi
22-05-1991
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Yabancı ülkelere yapılan ihracattan kaynaklanan yabancı para cinsinden olan alacak, yasal kur üzerinden değerlendirilecek olup senede bağlı alacak olduğu için reeskonta tabi tutulacaktır. Uyuşmazlık, 1988 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucu düzenlenen inceleme raporuna göre anonim şirket adına yapılan tarhiyatı değiştirerek onayan Vergi mahkemesi kararının taraflarca temyizen incelenerek bozulması istemine ilişkindir. Taraflarca, 1983 yılında ihracattan doğan döviz cinsinden olan alacağın 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesine göre değerlenerek bulunan ve Danıştay kararıyla da onanan farkın, dövizlerin getirilip bozdurulduğu 1984 yılında gelir yazıldığı ve dolayısıyla aynı tutardan iki defa vergi ödenmek zorunda kalındığından, mükerrer olarak ödenmesi gereken tutarın kesinleştiği 1988 yılında gider yazılmasından kaynaklanan matrah kalemine ait vergi aslı ve cezasına karşı ileri sürülen iddialar mahkeme kararının dayandığı gerekçeler karşısında yerinde ve kararın bozulmasıni sağlayacak durumda görülmemiştir. Irak’a yapılan kredili ihracatın T.C. Merkez Bankası’nın Irak yetkili bankası ile yapmış olduğu anlaşma ve protokollere bağlı olarak belli bir süre sona ödenmekte olan % 20 tutarındaki alacaklar, protokollerde yer almaşı, bankacılık anlaşmalarına bağlı olması nedeniyle Maliye Bakanlığımca çeşitli tarihlerde vermiş olduğu muktezalarda senetli alacak olarak kabul edildiğinden, nitelikleri itibariyle söz konusu alacakların senetli alacak olarak işleme tabi tutulması gerekmektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 280. maddesinde yabancı paralarla, yabancı para ile olan senetli ve senetsiz alacaklar ve borçların borsa rayici ile değerleneceği, yabancı paranın borsada rayici yoksa değerlemeye uygulanacak kurum Maliye Bakanlığı’nca tespit olunacağı, 281. maddesinde ise vadesi gelmemiş senedi bağlı alacakların değerleme gününden kıymetine icra olunabileceği, bu takdirde, senette faiz nispeti açıklanmış ise bu nisbetin, açıklanmamışsa T.C. Merkez Bankası’nın resmi Iskonto haddinin uygulanacağı öngörülmüştür. Olayda, davacı kurumun Irak’tan olan yabancı para cinsinden alacaklarının % 20’sini, Maliye Bakanlığı’nın yıl sonunda belirlediği kurla değerleyip, Türk lirasına çevirdikten sonra reeskonta tabi tuttuğu anlaşılmaktadır. Bu alacaklar değerleme tarihi itibariyle kur farkı nedeniyle değer kazanırken, aynı zamanda vadeli alacak olduğundan değerleme günü itibariyle, vadesinde olduğundan daha düşük bir değeri ifade ettiğinden kuşku duyulamaz. Bu husus reeskont işleminin konusunu teşkil ettiğinden değerleme günündeki gerçek değerin bulunması için davacı tarafından yapılan işlemde yasaya aykırılık bulunmamaktadır. Kurumlar Vergisi Kanunu’nun mükerrer 40. maddesinde, kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120. maddesinde belirtilen esaslara göre geçici vergi ödeyecekleri öngörülmüştür. 193 sayılı Kanun’un mükerrer 120. maddesinde ’geçici vergi tutarının, içinde bulunulan yılda verilen yıllık beyanname üzerinden hesaplanan geçici verginin, ticari ve mesleki kazanca isabet eden kısminin % 50’sidir’ denilmektedir. Maddede yeni işe başlayanlarla bir önceki yılda zarar beyan edenlerin geçici vergi matrahları tayin ve tespit edilmiştir. Bu haliyle geçici verginin ancak bir önceki yıl beyannameleri esas alınarak hesaplanıp tahsil edilebileceği anlaşılmaktadır. Kanunda ikmalen ya da re’sen yapılan tarhlar nedeniyle geçici vergi matrahının da yeniden tarh edilip istenmesini gerektirecek açık ya da zimni bir hüküm yer almamıştır. Esasen kanunun düzenlenme tarzı itibariyle geçici verginin mükellefin cari vergilendirme dönemine ilişkin vergisinin bir bölümünü teşkil ettiği, yıllık beyandan önce tahsilinin sağlanması için sadece bu bölümün ödeme zamanının değiştirildiği sonucuna ulaşılmaktadır. Cari vergilendirme döneminin kapanmasıyla idarenin vergi alacağı, sadece genel esaslara göre tespit edilen yıllık gelir üzerinden hesaplanacak yıllık vergi tutarından ibaret olabilir. Vergilendirme dönemi kapandıktan sonra geçici vergi ödemesinde bulunulmadığından söz edilerek vergi salınması, mahsup imkanı bulunmadığından, aynı gelir üzerinden mükerrer vergi alınması sonucunu doğurduğundan isabetli de görülemez. Davacı kurum adına ikmalen salınan vergiye bağlı olarak tarh olunan geçici verginin kaldırılması gerekirken, vergi mahkemesince değiştirilerek onanmasında yasaya uyarlık görülmemiştir. Bu nedenlerle, Irak’a yapılan ihracattan kaynaklanan yabancı para cinsinden olan alacağı Vergi Usul Kanunu’nun 281. maddesine göre reeskonta tabi tutulmasından kaynaklanan tarhiyat ile ikmalen salınan vergi üzerinden hesaplanıp istenen geçici verginin terkini gerekirken onanmasında isabet görülmediğinden Vergi Mahkemesi karannın bu hususlara ilişkin hüküm fıkrasının bozulmasına, davacının diğer hususlara ilişkin iddiaları ile Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.
|
|