|
Dairesi
Yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata uygun bulunan vergileme işleminin dayanağı olan kanun hükmünün sonradan iptali, açık olarak vergi mevzuuna girmeyen gelir üzerinden vergi istenmesi veya alınması anlamına gelmeyeceğinden «mevzuda hata» olarak nitelendirilemez.
|
|
Karar No
1991/1745
|
|
Esas No
1990/2917
|
|
Karar Tarihi
13-05-1991
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata uygun bulunan vergileme işleminin dayanağı olan kanun hükmünün sonradan iptali, açık olarak vergi mevzuuna girmeyen gelir üzerinden vergi istenmesi veya alınması anlamına gelmeyeceğinden «mevzuda hata» olarak nitelendirilemez. Uyuşmazlık; davacı şirket adına, 1988 takvim yılı için tahakkuk ettirilen ve 30.4.1989 vadeli geçici verginin hesaplanmasında esas alınan madde hükmünün Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi nedeniyle düzeltme yoluyla kaldırılması isteminin Maliye Bakanlığınca cevap verilmemek suretiyle reddedilmesine ilişkindir. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 10.12.1988 günü yürürlüğe giren 3505 sayılı Kanunun 21. maddesiyle değişik mükerrer 40. maddesinin birinci fıkrasında, kurumlar vergisi mükelleflerinin cari vergilendirme döneminin kurumlar vergisine mahsup edilmek üzere, Gelir Vergisi Kanunu’nun mükerrer 120. maddesinde belirtilen esaslara göre geçici vergi ödeyecekler, şu kadar ki, geçici verginin beyanı hakkında, bu kanunun hükümleri uygulanacağı, ikinci fıkrasında ise, kurumlar vergisi mükelleflerinin ödeyecekleri geçici vergi tutarı; zarar beyan eden kurumlar dahil, Gelir Vergisi Kanunu’na göre birinci sınıf tacirler için uygulanan bir önceki yıl gelirlerinin tesbitinde esas alınan hayat standardı temel gösterge tutarının, kurum ortak sayışı (eshamlı komandit şirketlerde komandite ortaklar hariç) ile çarpılması sonucu bulunacak tutara isabet eden kurumlar vergisinin %50’sinden az olamayacağı, ortak sayısının 5’i aşması halinde asgari tutarın hesabında, ortak sayısının 5 olarak dikkate alınacağı belirtilmiştir. Anılan maddenin ikinci fıkrası, Anayasa Mahkemesinin 7.11.1989 günlü ve E:1989/6, K:1989/42 sayılı kararıyla iptal edilmiştir. Ancak iptal kararının 6.4.1990 günlü ve 20484 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak altı ay sonra yürürlüğe gireceği ifade edilmiştir. 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 153. maddesinin 4. fıkrasında Anayasa Mahkemesi iptal kararlarının geriye yürümeyeceği ifade edilmiştir. Bu durumda davanın esasım teşkil eden vergileme işleminin dayanağı olan kanun hükmü işlem tarihinde yürürlükte bulunduğundan kuşku duyulamaz. Gerçi kanunun iptalinden önce tesis edilen işlemler aleyhine açılmış davalarında işlemin dayanağım teşkil eden Kanun hükmünün Anayasaya aykırılığının saptanmasıyla iptal kararının bu davaların sonucunu etkileyeceği kabul edilmektedir. Bu etkileme derecesi iptal kararının içeriğine, iptal edilen kanun hükmünün niteliğine ve görülmekte olan davanın türü ve niteliğine göre değişik ölçülerde olacaktır. Davacı vergileme işlemi üzerine genel hükümler çerçevesinde yargı yoluna başvurmamış, Anayasa Mahkemesinin iptal kararından sonra vergilendirme hatasından söz ederek Vergi Usul Kanunu’nun 116. maddesi ile 126. maddelerinde düzenlenen düzeltme ve şikayet yoluna başvurmuş ve idarenin olumsuz işlemi üzerine bu davayı açmıştır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 116. maddesinde, vergi halası; vergiye müteallik hesaplarda veya vergilendirmede yapılan hatalar yüzünden haksız yere fazla veya eksik vergi istenmesi veya alınması olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 118. maddesinin 3. bendinde de açık olarak vergi mevzuuna girmeyen veya vergiden müstesna bulunan gelir, servet, madde, kıymet, evrak ve işlemler üzerinden vergi istenmesi veya alınması «mevzuda hata» olarak nitelendirilmiştir. Uyuşmazlık konusu vergileme işleminin, yapıldığı tarihte yürürlükte olan mevzuata uygun olduğunda kuşku yoktur. Vergileme işleminin dayanağı olan kanun hükmünün sonradan iptali, açık olarak vergi mevzuuna girmeyen gelir üzerinden vergi istenmesi veya alınması anlamına gelmeyeceğinden «mevzuda hata» olarak nitelendirilemez. Bu nedenlerle düzeltme hükümleri kapsamında bulunmayan istemin reddine oybirliğiyle karar verildi.
|
|