Danıştay Dördüncü Daire
Yapsatıcı müteahhitlerin faaliyeti yıllara yaygın inşaat işi olarak nitelendirilemez ve bu esasa göre vergilendirilemez. Ancak gayrimenkul satışı, inşaatın bitimi ve tapudaki muamelelerin ikmali ile mümkün olacağından, önceden alıcıdan tahsil edilen paraların avans niteliğinde olduğu kabul edilir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 42. maddesinde, birden fazla takvim yılma sirayet eden inşaat ve onarma işlerinde, kazancın tesbit esasları, özel şekilde düzenlenmiş, diğer faaliyetlerin aksine kazancın yıllık olarak değil işin sonunda tesbit edileceği açıklanmıştır. Kanun'un 43. maddesinde ise, müşterek genel giderlerin ve amortismanların, çeşitli işler nedeniyle dağıtılması konuşu düzenlenirken, tahsil olunan 'istihkak bedelleri'nden söz edilmektedir. Bu düzenlemeler, 42. maddede öngörülen rejimin uygulanmasında, inşaat ve onarım işinin başkası hesabına, bir taahhüt uyarınca yapılması gerektiğim ortaya koymaktadır. Zira istihkak bedeli ödenmesi, bir taahhüde bağlı olarak yapılan inşaat ve onarım işlerinde sözkonusu olabilir. Bir kimsenin satmak üzere, kendi nam ve hesabına yaptığı özel inşaatlardan dolayı alıcıdan tahsil ettiği bedel, istihkak bedeli değil, ancak satış bedeli olarak isimlendirilir ve 42. madde kapsamında mütalaa edilemez. Özel inşaatlar hangi şartlarla yürütülürse yürütülsün, fiilen yapılan iş inşa edilen dairelerin satışından ibarettir. Bu tür inşaatların herhangi bir kıymet imali ve satışından farkı bulunmadığından, kazancın tesbitinin yıllık olarak ve maliyetle satış bedeli karşılaştırılmak suretiyle yapılması gerekir. Bu durumda, kendi nam ve hesabına inşaat yapıp sanığı hususunda uyuşmazlık bulunmayan davacının, yıllara sirayet eden inşaat ve onarım işi yaptığının kabul edilmesinde isabet görülmemiştir. Ancak, gayrimenkul satışı tapudaki işlemlerin tamamlanmasıyla gerçekleşebileceğinden ve gerçek kar ve zarar inşaatın bitimi ve satış işlemi üzerine tesbit edilebileceğinden, bu tarihlerden önce alıcılardan tahsil edilen paralar satış bedeline mahsuben yapılmış avans ödemeleri olarak nitelendirilebilir. Bu safhada sözkonusu ödemelerin vergilendirilmesi mümkün olamayacağından, uyuşmazlık döneminde bitirilmiş daire satışının olduğu saptanmadığından matrah tesbiti ile davacının vergilendirilmesi mümkün bulunmamaktadır. Açıklanan nedenlerle sonucu itibariyle yerinde görülen mahkeme kararma yöneltilen temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.