T.C.
DANIŞTAY
İÇTİHADI BİRLEŞTİRME GENEL KURULU
? ANAYASAYA AYKIRILIĞIN İLERİ SÜRÜLMESİ ( Davaların Esasının İncelenmesi )
? DAVALARIN ESASININ İNCELENMESİ
ÖZET : Anayasa`nın geçici 15. Maddesinde, 2324 sayılı anayasa düzeni Hakkında Kanun`un yürürlükten kalkmasından sonra, 12.9.1980-7.12.1983 tarihleri arasında alınan Bakanlar Kurulu Kararları ve diğer idari işlemlerin idari yargı denetimini engelleyici hiçbir hüküm bulunmadığından uygulama işlemleri üzerine bu kararlar konu edilerek açılan davaların esasının incelenmesi gerekeceği hakkında.
Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 2324 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu süre içinde çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararları konu edilerek açılan davaların inceleneceğine ilişkin 9.12.1988 gün, E:1988/59, K:1988/88; aynı tarih ve E:1988/78, K:1988/97 sayılı kararlarıyla bu davaların incelenemiyeceğine ilişkin 21.4.1989 gün ve E:1987/51, K:1989/37 sayılı kararı arasında görülen aykırılığın içtihatların birleştirilmesi yoluyla giderilmesinin İdari Dava daireleri Genel Kurulunca istenilmesi üzerine isteme konu olan kararlar ile ilgili mevzuat incelendikten, raportör üyenin açıklamaları ve Danıştay Başsavcısının düşüncesi dinlendikten sonra gereği düşünüdü:
İsteme konu olan kararlar ve gerekçeleri;
1 - Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 9.12.1988 gün ve E:1988/59, K:1988/88 sayılı kararı ile, .... Ermeni Kilisesi ve .... Lisesi Vakfı Yönetim Kurulu vekili tarafından Türkiye`deki bazı azınlıklara ait vakıflardan tefiş ve denetleme masraflarına katılma payı alınmasına ilişkin 3.07.1981 gün ve 8/3281 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan davanın incelenmeksizin reddine ilişkin Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 18.3.1988 gün ve E:1986/33, K:1988/11 sayılı kararının düzeltilmesi isteği; 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 3. maddesinde, Milli Güvenlik Konseyince kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleri ile yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların Anayasaya aykırılığının ileri sürülemiyeceği; 4. maddesinde ise Milli Güvenlik Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve iptalinin ileri sürülemiyeceğinin belirtildiği; 2324 sayılı Kanunun 2. maddesi ile yasama yetkisini üstlenen Milli Güvenlik Konseyi`nin, sözü geçen 3. madde ile yasama tasarruflarının anayasal denetimini, 4. madde ile diğer idari tasarrufların idari yargı yerlerindeki yargısal denetimi yasakladığı, ancak 2709 sayılı Anayasa`nın geçici 3. maddesinin ilk millet Vekili Genel Seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp Başkanlık Divanının oluşturulması ile birlikte 27 Ekim 1980 gün ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un yürürlükten kalkacağı hükmü uyarınca 2324 sayılı Kanun`un 7.12.1983 gününde yürürlükten kalktığı, Anayasa`nın geçici 15. maddesinde ise 12 Eylül 1980 tarihi ile ilk genel seçimler sonucunda toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanını oluşturuncaya kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasaya aykırılığının iddia edilemiyeceği hükmünün yer aldığı, kanunların yürürlükte oldukları süre içinde uygulanmalarının hukukun temel ilkelerinden olduğu, yürürlükten kalkan bir kanunun belli bir maddesinin ileriye yönelik olarak uygulanabilmesinin bir başka kanunun açık hüküm getirmesi ile mümkün bulunduğu, Anayasa koyucunun 2324 sayılı Yasa ile getirilen Anayasa`ya aykırılık iddiasına ilişkin yasağı Anayasa`nın geçici 15. maddesinin son fıkrası ile sürdürdüğü, ancak idari tasarrufların yargısal denetimi konusunda yasaklama getirmeyerek bu konuda denetim yapılması yolunu açık bırakmayı amaçladığı; nitekim 7.12.1983 gününe kadar yasama yetkisini kullanan Milli Güvenlik Konseyince 2.12.1983 günü kabul edilen 2968 sayılı bazı özlük İşleriyle İlgili Kanun`un 1. maddesi ile, 12 Eylül 1980 tarihinden sonra kurulan ve Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp yeni Bakanlar Kurulu kuruluncaya kadar geçen süre içinde görev alan Bakanlar Kurulu, Başbakan ve bakanların personel atanmasına yer değiştirmeye, görevlendirmeye, görevden uzaklaştırmaya, göreve son vermeye ilişkin işlemleri ile ilgili karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali veya hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemiyeceği ve bu maksatla haklarında herhangi bir yargı merciine başvurulamıyacağı hükmü getirildiği halde, bu organ ve kişilerin tasarrufİarına yargı denetimi konusunda yasaklama getirmeyerek aynı amacı sürdürdüğü gerekçesiyle kabul edilerek işin esası incelenmiştir.
2 - İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 9.12.1988 gün ve E:1988/78, K:1988/97 sayılı kararı ile; ... Yayıncılık ve Müzik Ticaret Ltd. Şti. vekili tarafından vekil edenlerinin 1987 yılında Almanya`da hazırladıkları "İstanbul`da Olmak-Anadolu" isimli ses kasetini çoğaltmak ve dağıtıma sunmak üzere yaptıkları başvurunun reddine ilişkin Kültür ve Turizm Bakanlığı işlemi ile bu işleme dayanak gösterilen 18.5.1983 günlü, 83/6588 sayılı Bakanlar Kurulu Kararının iptali istemiyle açılan davanın kararnameye yönelik kısmının incelenmeksizin reddine ilişkin 17.6.1988 günlü, E:1988/9, K:1988/40 sayılı kararının düzeltilmesi isteği; yukarıda ( 1 ) numaralı başlık altında özetlenen E:1988/59, K:1988/88 sayılı kararda belirtilen gerekçeyle kabul edilerek işin esası incelenmiştir.
3 - İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 21.4.1989 günlü E:1987/51, K:1989/37 sayılı kararı ile; H.K., T.D.T., H.A., D.Y., F.Y., H.A., M.D.,İ.P., A.Ç. ve A.C. vekili tarafından 1.9.1987 gün ve 41737 sayılı Adalet Bakanlığı işlemi ile bu işlemin dayanağı olan 5.7.1967 günlü, 6/8517 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan "Ceza İnfaz Kurumları ile Tevkifevlerinin Yönetimine ve Cezalarının İnfazına Dair Tüzük"ün bir kısım maddelerinin 2.08.1983 gün, 83/6920 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla yürürlüğe konulan Tüzüğün -h- maddesiyle değişik 110, 152, 178, 183, 189, 198 ve 204. maddelerinin, 2. maddesi ile eklenen 36/A, 36/B, 37/A, 78/A, 78/B maddelerinin ve 5. maddesi ile eklenen 107/d maddelerinin; 17.8.1987 gün, 87/12046 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla yürürlüğe konulan tüzükle değiştirilen bir kısım maddelerinin ve Adalet Bakanlığının 17.12.1984 günlü oluru ile yürürlüğe konulan Gaziantep .... Cezaevi İç Yönetmeliğinin iptali isteğiyle açılan davanın 2.8.1983 günlü ve 83/6920 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile yürürlüğe konulan tüzük ile yapılan değişikliklere ve ek maddelere yönelik kısmı; 2324 sayılı Kanun`un 4. maddesinde, Milli Güvenlik Konseyi bildirisi ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle 12.9.1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali isteminin ileri sürülemiyeceğinin belirtildiği; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 3. maddesinde, Anayasa`ya göre yapılacak ilk milletvekili genel seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp Başkanlık Divanını oluşturması ile birlikte 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun yürürlükten kalkacağı; geçici 15. maddesinin 3. fıkrasında da, bu dönem içinde çıkarılan Kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasa`ya aykırılığının iddia edilemiyeceği hükmünün yer aldığı; 6.11.1983 günü yapılan milletvekili genel eçimi sonucunda 7.12.1983 gününde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık divanının oluşturulması ile 2324 sayılı Kanunda 7.12.1983 gününde yürürlükten kalkmış ise de 12.9.1989 ve 7.12.1983 günleri arasında 2324 sayılı Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların en üst norm olan Anayasa`ya aykırılığının iddia edilemiyeceği yolundaki Anayasa hükmü karşısında 2324 sayılı Kanun yürürlükten kalktıktan sonra da yargı denetimine tabi tutulmalarına olanak bulunmadığı gerekçesiyle incelenmeksizin reddedilmiştir.
Danıştay Başsavcısı T.A.`nın Düşüncesi: 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 4 üncü maddesi ile ... Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ... yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemi ileri sürülemez ... biçiminde bu kabil tasarruflar hakkında yargı yolunun kapatılması suretiyle getirilen kısıtlamanın, işbu kanunun 7.12.1983 tarihinde yürürlükten kalkması ile sona erip ermediği, bu dönem içinde çıkarılan Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin iptali talebiyle açılan davaların esasının incelenip incelenemiyeceği konusunda Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulundan birbirine aykırı kararlar çıkmış bulunduğundan bahisle içtihatların birleştirilmesi isteğine dair mezkur kurulun 8.12.1989 tarihli kararının içtihatları birleştirme kuruluna havale edilmesi üzerine düzenlenen dosya bu kez Başsavcılığımıza iletilmekle konu ve sorun 2575 sayılı Danıştay Kanunu`nun 39 uncu maddesi uyarınca tarafımdan incelendi.
2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun 3 üncü maddesi "Miili Güvenlik Konseyince kabul edilerek yayınlanan bildiri ve karar hükümleri ile yayınlanan ve yayınlanacak olan Kanunların Anayasa`ya aykırılığı iddiası ileri sürülemez" hükmünü, aynı Kanunun 4 üncü maddesi de "Milli Güvenlik Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ve ilgili kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali istemi ileri sürülemez" hükmünü muhtevidir.
Böylece; bu dönem içerisinde yasama görevini ifa eden Milli Güvenlik Konseyin mezkur 3 üncü madde ile yasama tasarruflarının Anayasa`ya aykırılığı denetemini 4 üncü madde ile de diğer idari tasarrufların idari yargıdaki yargısal denetimini yasaklamış bulunmaktadır.
Ancak bu kanun 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 3 üncü maddesinde yer alan "Anayasaya göre yapılacak ilk milletvekili genel seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp Başkanlık divanının oluşması ile birlikte a-27 Ekim 1980 gün ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun yürürlükten kalkar" hükmü gereği Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanının oluştuğu 7.12.1983 tarihinde yürürlükten kalkmıştır.
İlke olarak kanunlar yürürlükte oldukları süre içerisinde uygulanabilirler. Yürürlükten kalkan bir kanunun belli bir maddesinin ileriye yönelik olarak hükmü icra edebilmesi ancak başka bir kanunun bu doğrultuda ve ilk hükmü tekrar ve teyit eder nitelikte açık bir hüküm getirmesi ile mümkün olabilir.
Olayda 7.12.1983 gününde yürürlükten kalkan 2334 sayılı Kanunun yasama tasarrufları için getirmiş olduğu Anayasaya aykırılık iddiasının ileri sürülmesi yasağı, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 15 inci maddesi son fıkrası ile sürdürülmüş fakat Anayasa koyucu idari tasarrufların yargısal denetimi konusunda yasaklama getirmemekle bu konuda yargı denetimi yolunu açık bırakmayı amaçlamış ve böylece 12 Eylül 1980 ile 7.12.1983 tarihleri arasında çıkarılmış bulunan Bakanlar Kurulu Kararları aleyhine iptal davası açılabilmesi imkanını sağlamıştır.
Şu hale göre; Anayasa geçici 15 inci maddesinin yasama tasarrufları için getirdiği ansyasaya aykırılığı ileri sürülememe ilkesini idari tasarruflar içinde iptal davası açılamayacağı tarzında yorumlamak değil bilakis iptal davası açılmasını menedici bir hüküm bulunmayışını iptal davası açılabilmesi için hukuken kafi ve yeterli saymak iktiza eder. Zira mezkur madde Bakanlar Kurulu Kararları aleyhine bir iptal davası çılmasını engelleyici hiçbir memnuiyet hükmünü muhtevi bulunmamaktadır.
Sonuç olarak; 2334 sayılı Kanun ilga edildiğine ve Anayasanın geçici 15. maddesine mevzu memnuiyet hükmü, sadece yasama tasarrufları için Anayasaya aykırılık ileri sürülemiyeceğini istihdaf etmekte ve iptal davası açılmasını engelleyici bir ilke getirmemiş, keza Anayasanın 125 inci maddesi hükmü de idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunu ( belirli istisnalar dışında ) açık tutmuş bulunduğundan içtihadın İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca ilk kararlara aykırı olarak verilen 9.12.1988 gün ve E:1988/78, K:1988/97 sayılı kararları dairesinde birleştirilmesinin uygun olacağı görüş ve kanaatinde olduğumu saygı ile arzederim.
İNCELEME:
12.9.1980 ve 7.12.1983 tarihleri arasında çıkarılan Bakanlar Kurulu kararları konu edilerek açılan davalarla ilgili olarak Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen kararlar arasında 2575 sayılı Danıştay Kanunu`nun 39. maddesinde belirtilen biçimde aykırılık bulunduğuna ve içtihatların birleştirilmesi gerektiğine oybirliğiyle karar verilerek işin esasının incelenmesine geçildi.
27 Ekim 1980 tarihinde kabul edilip 28 Ekim 1980 gün ve 17145 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüge giren 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un 1. maddesinde 1961 Anayasası ve değişikliklerinin bu konuda belirtilen istisnalar saklı olmak üzere yeni bir Anayasa kabul edilip yürürlüğe girinceye kadar yürürlükte olduğu vurgulandıktan sonra, 2. maddesinde, Anayasa`da Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Cumhuriyet Senatosuna ait olduğu belirtilmiş bulunan görev ve yetkilerin 12 Eylül 1980 tarihinden itibaren geçici olarak Milli Güvenlik Konseyince, Cumhurbaşkanına ait olduğu belirtilmiş bulunan görev ve yetkilerin de Milli Güvenlik Konseyi Başkanı ve Devlet Başkanınca yerine getirileceği ve kullanılacağı, 3. maddesinde, Milli Güvenlik Konseyince kabul edilerek yayımlanan bildiri ve karar hükümleri ile yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların Anayasa`ya aykırılık iddiasının ileri sürülemiyeceği; 4. maddesinde Milli Güvenlik Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle 12 Eylül 1980 tarihinden sonra çıkarılan ve çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu Kararnamelerinin ve üçlü kararnamelerin yürütülmesinin durdurulması ve iptali isteminin ileri sürülemiyeceği; 6. maddesinde, Milli Güvenlik Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların 1961 tarihli ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanlarının Anayasa değişikliği, yürürlükteki kanunlara uymayanlarının da kanun değişikliği olarak yayımlandıkları tarihte veya metinlerinde gösterilen tarihlerde yürürlüğe gireceği belirtilmiş; 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının geçici 3. maddesinde, Anayasaya göre yapılacak ilk milletvekili genel seçimi sonucunda Türkiye Büyük Millet Meclisi toplanıp, Başkanlık Divanını oluşturması ile 27 Ekim 1980 gün ve 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanunun yürürlükten kalkacağı; geçici 15. maddesinde de, 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturmasına kadar geçecek süre içinde, yasama ve yürütme yetkilerini Türk Milleti adına kullanan, 2356 sayılı Kanunla kurulu Milli Güvenlik Konseyi`nin bu konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümetlerin 2485 sayılı Kurucu Meclis Hakkında Kanunla görev yapan Danışma Meclisi`nin her türlü karar ve tasarruflarından dolayı haklarında cezai, mali ve hukuki sorumluluk iddiası ileri sürülemiyeceği ve bu maksatla herhangi bir yargı merciine başvurulamıyacağı; bu karar ve tasarrufların idare veya yetkili kılınmış organ, merci ve görevlilerce uygulanmasından dolayı, karar alanlar, tasarrufta bulunanlar ve uygulayanlar hakkında da yukarıdaki hükümlerin uygulanacağı; bu dönem içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı nayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasa`ya aykırılığının iddia edilemeyeceği hükümleri yer almıştır.
Yukarıda değinildiği gibi 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un 2. maddesinde, Milli Güvenlik Konseyine ve Devlet Başkanına bu kanunla verilen yetkilerin geçici olduğu vurgulanmıştır.
3. maddesinde yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların Anayasaya aykırılığının ileri sürülemiyeceği, 4. maddesinde ise çıkarılan ve çıkarılacak olan Bakanlar Kurulu kararları ve üçlü kararnamelerin iptali isteminin ileri sürülemiyeceği hükümlerine yer verilmiştir.
Görüldüğü gibi hükümler, Kanunun yürürlüğe girdiği 28 Ekim 1980 gününden 12 Eylül 1980 tarihine kadar olan geçmiş dönemi kapsadığı gibi yürürlük tarihinden sonraki dönemi de kapsayacak biçimde düzenlenmiştir. Ancak bu geleceğe dönüklük geçici olup yeni düzenlemeler yapılıncaya kadar sürecek demektir. Bu geçici sürenin sonu da Anayasanın geçici 3. maddesinde belirtilen ve ilk genel seçimler sonucu toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi`nin Başkanlık Divanını oluşturduğu 7.12.1983 tarihidir. Bu hükümlerin uygulanmasının gelecekte sınırsız biçimde süreceği yolunda bir anlayış hukuk mantığı ile bağdaşmaz.
Bu hükümlerin yürürlüğünün ve işlerliğinin bu anlayışla kabul görmesi halinde ne Anayasa`nın geçici 15. maddesinin ne de sonra çıkarılan kanunların uygulanması olanağı kalmaz. Kararnamelere yönelik davalar uygulama işlemleri üzerine açılmıştır.
2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu`nun 7. maddesinin 4 numaralı bendinde, ilanı gereken düzenleyici işlemlerde dava süresinin, ilan tarihini izleyen günden başlayacağı, ancak ilgililerin bu işlemlerin ugyulanması üzerine, düzenleyici işlem, uygulanan işlem yahut her ikisi birlikte konu edilerek dava açabilecekleri hükmü getirilmiştir. İlan tarihi ile uygulama tarihi arasında geçecek süre yönünden bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu durumda 2324 sayılı Kanunun yürürlükte olduğu dönemde çıkarılan kararnamelere dayanılarak yapılan uygulama işlemleri üzerine bu kararnameler konu edilerek açılan davalar sürecektir.
2709 sayılı Anayasanın geçici 15. maddesinin son fıkrasında, 12 Eylül 1980 tarihinden ilk genel seçimler sonucu toplanacak Türkiye Büyük Millet Meclisinin Başkanlık Divanını oluşturmasına ( 7.12.1983 ) kadar geçecek süre içinde çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasa`ya aykırılığının iddia edilemeyeceği belirtilmiştir. Görüldüğü üzere Anayasa koyucu Anayasa yargısı yönünden kısıtlamalar getirmiş ancak kararname ve işlemlerin idari yargı yerlerince denetimi konusunda hiçbir sınırlama getirmemiştir.
Sözü geçen madde "2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarruflar"dan söz etmektedir. Tasarruf deyiminin kapsamı geniş olup işlemleri de içine alır. Bu işlemlerin idari işlemler olarak yorumlanması 2324 sayılı Kanun hükümleriyle de bağdaşmaz. Çünkü idari işlemlerin denetimi 2324 sayılı Kanunun yürürlülüğü zamanında da serbest olup ancak yürütmenin durdurulması isteği açısından kısıtlama getirilmiştir. Sözü geçen Kanunun 5. maddesinde aynen "12.Eylül 1980 tarihinden sonra, bakanlar ile bakanların yetki verdiği görevlilerce kamu personeli hakkında uygulanan ve uygulanacak olan işlemlerin ve alınan kararların yürütülmesinin durdurulması istemi ileri sürülemez" denilmiştir. Bu durumda Anayasa`nın geçici 15. maddesinin son fıkrası hükmünü bir başka açıdan değerlendirmek gerekecektir. Maddede Bakanlar Kurulu kararlarının Anayasa`ya aykırılığı iddiasının ileri sürülemiyeceğinden söz edilmemiş, "2324 sayılı Kanun uyarınca alınan karar va tasarruflar"dan söz edilmiştir. Bu karar ve tasarruflar idari işlem niteliğindeki karar ve tasarruflar değil, 2324 sayılı Kanun`un 6. maddesinde yer alan ve yasa niteliğindeki karar ve tasarruflardır. Gerçekten 2324 sayılı Kanunun 6. maddesinde, Milli Güvenli Konseyinin bildiri ve kararlarında yer alan ve yer alacak olan hükümlerle Konseyce kabul edilerek yayımlanan ve yayımlanacak olan kanunların 9 Temmuz 1961 tarih ve 334 sayılı Anayasa hükümlerine uymayanlarının Anayasa değişikliği, yürürlükteki kanunlara uymayanlarının da kanun değişikliği olarak ... yürürlüğe gireceği belirtilmiştir. Bu nedenle Anayasanın geçici 15. maddesinde Anayasaya aykırılığının iddia edilemiyeceği belirtilen karar ve tasarrufların yasama tasarrufu niteliğindeki karar ve tasarruflar olarak kabulü gerekmektedir.
Anayasa`nın geçici 15. maddesinin son fıkrasının idari yargı denetimini olanaksız kıldığının kabulü halinde Bakanlar Kurulu kararnamelerinin yanında, işlemlerin de yargı denetimi dışında kaldığının kabulü zorunludur. Böyle bir kabul ise Anayasa`nın 125. maddesinde yer alan "idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır" ana ilkesine olduğu kadar 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un kendisine de aykırı düşer.
Anayasa`nın 36. maddesinde Hak Arama Hürriyeti başlığı altında davacı ve davalı olarak iddia ve savunma hakkı temel hak ve hürriyet olarak sayılmıştır. Anayasa`ya göre temel hak ve hürriyetler ancak olağanüstü hallerde ve kanunla sınırlanabilir. Bu sınırlama çerçevesi kanunda açıkça gösterilerek belirlenir. Kanunda hüküm bulunmayan hallerde yorum yoluyla temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasına sınır getirilemez.
Anayasa`nın geçici 15. maddesinde ( 12 Eylül 1980-7 Aralık 1983 döneminde ) çıkarılan kanunlar, kanun hükmünde kararnameler ile 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun uyarınca alınan karar ve tasarrufların Anayasa`ya aykırılığının iddia edilemiyeceğinden söz edilmiş, bu dönemde alınan Bakanlar Kurulu kararları ve idari işlemlerin idari yargı denetimi dışında olduğu yolunda herhangi bir hükme yer verilmemiştir. Anayasaya aykırılık iddiaları yasama tasarruflarının yargısal denetimiyle görevli Anayasa yargısı tarafından incelenebileceğinden Anayasa yargısı yönünden getirilen yasaklamaya ilişkin geçici 15. madde hükmünün idari işlemlerin denetimiyle görevi idari yargı alanı ile bir ilgisi bulunmamaktadır.
Bu durumda 7.12.1983 tarihinde yürürlükten kalkan 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un 4. maddesinde yer alan Bakanlar Kurul Kararları ve üçlü kararnamelerin iptali isteminin ileri sürülemiyeceği yolundaki yasaklamanın halen sürdüğüne ilişkin yeni bir kanun hükmü mevcut olmayıp 12.9.1980-7.12.1983 döneminde çıkarılan kararnamelerin 7.12.1983 tarihinden sonra uygulanan işlemler nedeniyle iptalleri isteğinin idari yargı yerlerinde incelenmesini engelleyen hiçbir Anayasal ve yasal düzenleme bulunmadığından davaların esasına girilerek incelenmesi gerekir.
SONUÇ: Anayasa`nın geçici 15. maddesinde, 2324 sayılı Anayasa Düzeni Hakkında Kanun`un yürürlükten kalkmasından sonra, 12.9.1980-7.12.1983 tarihleri arasında alınan Bakanlar Kurulu Kararları ve diğer idari işlemlerin idari yargı denetimini engelleyici hiçbir hüküm bulunmadığından uygulama işlemleri üzerine bu kararlar konu edilerek açılan davaların esasının incelenmesi gerekeceğinden içtihadın Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu`nun 9.12.1988 gün E:1988/59, K:1988/88 ve E:1988/78, K:1988/97 sayılı kararları doğrultusunda birleştirilmesine 28.2.1991 gününde birinci toplantıda üye tam sayısının salt çoğunluğu ile karar verildi.