|
Dairesi
Gelir vergisi mükelleflerinin, değer artışı fonunu sermaye hesabına nakletmeleri halinde, vergiyi doğuran olay meydana gelmiş sayılmaz.
|
|
Karar No
1990/2460
|
|
Esas No
1988/5342
|
|
Karar Tarihi
27-09-1990
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Gelir vergisi mükelleflerinin, değer artışı fonunu sermaye hesabına nakletmeleri halinde, vergiyi doğuran olay meydana gelmiş sayılmaz. inşaat müteahhitliği yapan yükümlünün1986 takvim yılma ilişkin defter ve belgelerinin incelenmesi sonucunda Vergi Usul Kanunu uyarınca yapılan yeniden değerleme ile ilgili değer artış fonu hesabinin sermaye hesabına nakledildiğinin saptanmağı ve ayrıca senelere sari inşaat işleri ile ilgili olarak yapılan müşterek genel giderlerin dağıtımı sırasında hata yapıldığının belirlenmesi üzerine adına ikmalensalınan gelir vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasını, değer artış fonu yönünden bulunan matrah farkım aynen tasdik etmek ve cezayı kusura çevirmek suretiyle değişiklikle onayan Vergi Mahkemesi kararı taraflarca temyiz edilmiştir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 3094 sayılı Kanunla değişik geçici 11. maddesinin ilk fıkrasında, bilanço esasına göre defter tutan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin bilançolarına dahil amortismana tabi iktisadi kıymetleri ve bu kıymetler üzerinden ayrılmış olup bilançolarının pasifinde gösterilen amortismanlara her hesap dönemi sonu itibariyle madde devamında belirtilen şartlarla yeniden değerleyebilecekleri belirtilmiş, 4. bendinin (a) işaretli bölümünde, bilanço esasına göre defter tutan gelir vergisi mükelleflerinin bilançolarım yeniden değerlemeleri halinde, değer artışım pasifte özel bir fon hesabında tutacakları ve iktisadi kıymetlerin değerlemeden önceki değerleri üzerinden amortisman ayırmaya devam edecekleri, (b) işaretli bölümünde de kurumlar vergisi mükelleflerinin, pasifte özel bir fon hesabında gösterilen değer artışının tamamım sermayelerine ilave edebilecekleri, amortismana tabi sabit kıymetlerim yeniden değerlemeye tabi tutan kurumların yeniden değerlemenin yapıldığı hesap döneminden itibaren sabit kıymetlerini yeni değerleri üzerinden itfa edecekleri vurgulanmış, 7. bendinde, değer artış fonunun sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, bu işlemin yapıldığı dönemin kazancı sayılarak vergiye tabi tutulacağı ifade edilmiş, maddenin son fıkrasında ise yenden değerlemeye ilişkin diğer hususları tespit etmeye, gelir ve kurumlar vergisi mükellefleri için yukarıdaki esaslar dışında çıkan uygulamalar ile devir ve nevi değiştirmeleri önleyici düzenlemeler getirmeye Maliye Bakanlığı’nın yetkili olduğu kuralına yer verilmiştir. Belirtilen bu hükümlerin incelenmesinden, gelir vergisi mükelleflerinin yeniden değerleme yapmalarının münhasıran bilançolarım daha gerçekçi bir hale getirmekten öte bir işlevi bulunmayıp, bu mükelleflere vergisel bir avantaj sağlamadığı, bu itibarla yeniden değerlemeye tabi tutulan iktisadi kıymetlerin eski bedelleri üzerinden amortisman ayırmaya devam etmeleri gerektiği anlaşılmaktadır. Öte yandan yasanın gelir vergisi mükellefleri ile kurumlar vergisi mükelleflerim bir ayrıma tabi tutarak, kurumlar vergisi mükelleflerinin istedikleri takdirde değer artış fonunu sermayeye eklenmelerini öngördüğü halde, gelir vergisi mükelleflerinin bu tür bir işlem yapmalarına cevap vermediği görülmektedir. Buna göre, değer artış fonunu sermayeye eklemeleri öngörülmeyen gelir vergisi mükelleflerinin bu tür bir işlem yapmaları halinde bir vergi kaybına yol açmış olup olmayacakları ve dolayısıyla adlarına vergi tarhiyatı yapılıp yapılamayacağının irdelenmesi gerekmektedir. Geçici 11. maddenin yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde kurumlar vergisi mükelleflerim ilgilendirdiği sonucuna varılan 7 numaralı bendinde, değer artış fonunun sermayeye ilave dışında herhangi bir suretle başka bir hesaba nakledilmesi veya işletmeden çekilmesi halinde, bu işlemin yapıldığı dönemin kazancı sayılarak vergiye tabi tutulacağı ifade edilmek suretiyle bu maddede öngörülen usule uymayan mükellefler hakkında uygulanacak müeyyide açıkça gösterilmiştir. Ancak, değer artış fonunun sermayeye eklemelerine izin verilmeyen gelir vergisi mükelleflerinin, aksine bir uygulama yapmaları halinde ne gibi bir müeyyideye maruz kalacakları hususuna yeniden değerlemeyi özel olarak düzenleyen söz konusu geçici 11. maddede yer verilmemiştir. Bu nedenle yükümlünün değer artış fonu hesabım sermaye hesabına nakletmesinin vergiyi doğuran olay olarak nitelendirilip nitelendirilemeyeceği husususun Gelir Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanunu’nun diğer hükümleri çerçevesinde açıklığa kavuşturulması gerekmektedir. Gelir Vergisi Kanunu’nun 38. maddesinde, bilanço esasına göre ticari kazancın, teşebbüsdeki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müspet fark olduğu ve bu dönem zarfında sahip veya sahiplerce işletmeye ilave olunan değerlerin bu farktan indirileceği, işletmeden çekilen değerlerin ise farka ilave olunacağı belirtilmiştir. Aktif toplamı ile borçlar arasındaki farkın müteşebbisin işletmeye mevzu varlığım (öz sermayeyi) teşkil edeceğini öngören Vergi Usul Kanunu’nun 192. maddesi hükmü uyarınca öz sermaye hesaplamasında müspet bir unsur olarak nazara alınacağı kuşkusuz bulunan değer artış fonunun sermaye hesabına nakledilmesinin öz sermayede bir artış veya azalışa neden olmayacağı ve dolayısıyla ticari kazancı olumlu ya da olumsuz yönde etkilemeyeceği açıktır. Diğer taraftan, sermaye hesabına nakledilen değer artış fonunun yükümlü tarafından işletmeden çekildiği hususunda idarece bir iddia ileri sürülmediği gibi, evvelce sermaye hesabına naklettiği değer artış fonunun 31.08.197 günlü yevmiye maddesi ile tekrar değer artış fonu hesabına aktardığı, bizzat inceleme elemanınca ifade edilmek suretiyle söz konusu fonun işletmeden çekilmediği hususu kesinliğe kavuşturulmuştur. Bu itibarla, dönem ticari kazancım etkilemeyen bir yevmiye kaydının salt yasada öngörülmediği halde yapmış olmasının, ikmalen yapılan bir vergilendirme işleminin sebep unsuru oluşturduğundan bahsetmeye olanak bulunmamaktadır. Bu nedenlerle değer artış fonuna ilişkin tarhiyatın terkinine karar verilmesi gerekirken, onanmaşı yönünde verilen karar usul ve kanuna uygun bulunmadığından, yükümlü temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kararının yeniden bir karar verilmek üzere bozulmasına, Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine oybirliğiyle karar verildi.
|
|