Danıştay Üçüncü Daire
Gelir Vergisi yasasında (Md. 75/6) gösterilen faizlerin menkul sermaye iradı sayılabilmesi için tarafların rızası ile karşılıklı olarak yaptıkları anlaşma sonucu meydana gelen bir alacaktan kaynaklanmış olması gerekir. Bu nedenle kamulaştırma bedelinin bir bölümünün geç ödenmesi üzerine mahkeme kararıyla hükmolunan faizin menkul sermaye iradı niteliğinde sayılamayacağının kabulünde zorunluluk vardır. Davacıya 1987 takvim yılında tezyidi bedel davası sonucu artırılan kamulaştırma bedelinin geç ödenmesi neticesinde mahkemece hükmolunan faizin menkul sermaye iradı kabul edilerek kesilen gelir vergisine karşı açılan davayı, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun menkul sermaye iradım tanımlayan 75. maddesinin 3239 sayılı Kanun’un 57. maddesiyle değişik 6. bendinde, her nevi alacak faizlerinin (adi, imtiyazlı, rehinli, senetli alacaklarla cari hesap alacaklarından doğan faizler ve kamu tüzel kişilerince borçlanılan ve senede bağlanmış olan meblağlar için ödenen faizler dahil) menkul sermaye iradı sayılacağının hükme bağlandığı, buna göre bendde gösterilen faizlerin menkul sermaye iradı sayılabilmesi için, tarafların rızası ile karşılıklı olarak yaptıkları anlaşma sonucu meydana gelen bir alacaktan kaynaklanmış olmasının esas kabul edildiği, bendin parantez içi hükmünün de aynı doğrultuda olduğunun görüldüğü, bakılan dava ile ilgili olayda, devlete verilmiş herhangi bir borcun sözkonusu olmadığı gibi maddede belirtilen nev’iden bir alacaktan da söz edilemeyeceği, idarenin tek taraflı kamulaştırma yaptığının, kamulaştırma bedelinin bir kısmım da geç ödediğinin (mahkeme kararıyla), geç ödenen miktarı da davacının istemi dışında yine tek taraflı olarak faiz ödemesinde bulunduğunun görüldüğü, bu durumda, mahkeme kararı ile artırılan kamulaştırma bedelinden ayrı olarak ödenen sözkonusu paranın, maddede gösterilen faizlerden olmadığı, kamulaştırılan taşınmaz bedelinin el koyma tarihinde idarece tamamının ödenmesi zorunlu olduğu halde, ödemenin eksik yapılması ve bu eksikliğin geç tamamlanması sonucu ödenen bedelde meydana gelen değer kaybının karşılanması için ödenen bir çeşit tazminat olduğu, bu miktarın kamulaştırma bedeline dahil edilerek kamulaştırma bedeli ile aynı hükümlere tabi tutulması gerektiği, tazminat mahiyetindeki bu paranın hesaplanmasında sadece faiz nispetinin esas alındığı, bunun dışında alacak faizi ve anılan 75. maddedeki diğer menkul sermaye iradı sayılan faizler ile ilgisi bulunmadığı, ayrıca Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi tevkifatını düzenleyen 94. maddesinin (A) fıkrasının 9. bendinde, 75. maddenin 5 numaralı bendinde yazılı menkul sermaye iratlarında vergi tevkifatı yapılacağının öngörüldüğü Vergi Dairesi savunmasında da bu maddenin 9. bendine göre tevkfat yapıldığı ileri sürülmekte ise de, 9. bende atıf yapılan 75. maddenin 5. bendinin davayla ilgisinin bulunmadığı, sözkonusu ödemeler 94/9. maddede tevkifta tabi menkul sermaye iradı olarak gösterilmediğinden tevkifata tabi tutulmasının mümkün olmadığı, bu nedenle menkul sermaye iradı sayılmayan dava konuşu (faiz) ödemesi üzerinden vergi tevkif edilmesinin yasal dayanağı bulunmadığı gerekçesiyle kabul ederek vergiyi kaldıran .......... Vergi Mahkemesi’nin ......... kararının, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75/6 ve 94. maddeleri uyarınca salınan verginin yerinde olduğu ileri sürülerek bozulması isteminin reddine ve kararın onanmasına oybirliğiyle karar verildi.