Danıştay Dördüncü Daire
Tasfiyesine karar verilen, ancak ödeme gücü bulunduğu anlaşılan şirket hakkında takibat yapılmadan yönetim kurulu başkanı adına ödeme emri düzenlenemeyeceği gibi tarh ve tahakkuk işlemi yapılmadan ödeme düzenlenemez. Uyuşmazlık, Yönetim Kurulu Başkanı bulunduğu şirketin damga vergisi borcundan dolayı davacı adına düzenlenen ödeme emrinin iptali istemiyle açılan davayı reddeden mahkeme kararının bozulması isteminden ibarettir. 2578 sayılı Ödeme Güçlüğü içinde bulunan Bankerlerin işlemlerinin Düzenlenmesine İlişkin Kanun'un verdiği yetkiye dayanılarak çıkarılan ve 14.1.1982 gün ve 17574 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan, 35 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 3. maddesinin 1. fıkrasında, bu kanun hükmünde kararnameye göre tasfiye işlerini yürütmek üzere görevli mahkeme nezdinde bir veya gerektiğinde birden fazla tasfiye kurulu teşkil edileceği, 4. fıkrasında da tasfiye kurulunun, İcra ve İflas Kanunu'nda yazılı iflas idaresi ve alacaklılar toplantısı ile iflas dairesi görev ve yetkilerince sahip olduğunun belirtildiği, aynı kararnamenin 18. maddesinin 1. fıkrasında ise, bu kanun hükmünde kararname hükümleri uyarınca kendi istekleri üzerine tasfiyeye tabi tutulan gerçek veya tüzel kişiler adına sözkonusu faaliyetleri ile ilgili olarak vergi mükellefi veya sorumlusu sıfatıyla, tasfiye dönemi içinde herhangi bir suretle tespit edilen veya edilecek matrahlarla tasfiyenin başlangıcından önce tespit veya tarh edilmekle birlikte henüz kesinleşmemiş olan matrahlar üzerinden salınacak vergi, resim ve harçlara vergi cezaları ve gecikme zamlarının uygulanmayacağı, vergi kanunlarına aykırı hareketlerinden ötürü mahkemelerce kendilerine veya temsilcilerine ceza hüküm olunamayacağı, bu vergi, resim ve harçlar hakkında icra iflas Kanunu'nun 206. maddesinin 5. sırası hükmünün uygulanmayacağı, ancak bu vergi, resim ve harçlar hakkında icra ve iflas Kanunu'nun 206. maddesinde belirtilen 6. sıradaki alacaklıların ana paralarının tam olarak ödenmesinden sonra geriye bir değer kalırsa, bu değerin vergi, resim ve harç yükümlülüklerinin karşılanmasına ve daha sonra bir bakiye kalacak olursa bunun da tasfiyenin açılması kararma kadar işlemiş faizlerin ödenmesine tahsis edileceği, 2004 sayılı icra iflas Kanunu'nun 'Adi ve Rehinli Alacakların Sırası' başlıklı 2106. maddesinde ise, alacakların altı sıra halinde kaydedileceği belirtilerek, birinci sırada, Devlet Dairesinden doğrudan doğruya veya bilvasıta tahsil olunan vergi ile Devlet tekliflerinden olan mütenevvi resimlerin, altıncı sırada kararın şahsi mallarının mümtaz olmayan kısmı da dahil olmak üzere sair bütün alacaklarının sayıldığı, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun'un, Amme Alacaklarında Rüçhan Hakkı başlıklı 21. maddesinin son paragrafında, borçlunun iflası, mirasın reddi ve terekenin resmi tasfiyeye tabi tutulması hallerinde, amme alacakları hakkında icra İflas Kanunu'nun 206. maddesindeki sıraya göre muamele yapılacağı hükmüne yer verildiği, 6183 sayılı Kanun'un yukarıda anılan 21. maddesinde sözü edilen tasfiyeye tabi tutulma konuşu Ticaret Kanunu'na göre yapılan tasfiye ile ilgili olduğu açıklanmıştır. Bu durumda yukarıda açıklanan 35 sayılı K.H.K.'nun 18. maddesine göre, icra İflas Kanunu'nun 206. maddesinin 6. sırasında yer alan alacaklılar alacaklarım aldıktan sonra geriye bir değer kalırsa bunun amme alacaklarının ödenmesine tahsis olunabileceği anlaşılmıştır. Dosyada mevcut belgelerden, faiz karşılığı borç para toplama ve kredi verme işleriyle uğraşmakta iken 21.6.1982 tarihinde tasfiyesine karar verilen ....... Menkul Değerler Ticaret Anonim Şirketi hakkında .......... 9 no'lu Tasfiye Kurulu Başkanlığı'nca davalı Vergi Dairesi Müdürlüğüne yazılan 13.7.1987 gün ve 9060 sayılı yazıda her ne kadar sözü edilen şirketin aktif değerlerinin tamamının paraya çevrilerek elde edilen hasılanın 35 sayılı kararnameye göre önceliği bulunan banker alacaklılarına dağıtıldığı ve masada hiç bir aktif değerin kalmaması nedeniyle Vergi Dairesi talebinin yerine getirilemeyeceğine ilişkin bir yazılı Tebliği üzerine, Vergi Dairesi'nce sözü edilen anonim şirket yöneticisi adına ödeme emri düzenlemişse de, daha sonra aynı tasfiye kurulu başkanlığınca davacıya yazılan gerek 11.7.1989 gün ve 9801 sayılı yazıda gerekse davacının, yapılan açık duruşmada Dairemizce ibraz ettiği 13.11.1989 gün ve 9882 sayılı yazıdan şirkete ait altı milyar değerinde alacağın mevcut bulunduğu ve Tasarrufları Koruma Fonu Başkanlığı'na aktarıldığı, fona aktarılan bu alacaklardan yapılacak tahsilatların 6183 sayılı yasaya göre Vergi Dairesi'ne ödeneceği ve ayrıca 13.11.1989 gün ve 98882 sayılı yazıdan adı geçen şirketin tasfiyeye girmesi ile tasfiye işlemlerinin Tasfiye Kurulu tarafında yürütüldüğü, davacının yönetim kurulu üyeliği şifalının kaldırıldığı, tasfiye süresince herhangi bir görev ve yetkilerinin kalmadığı, tasfiye kurulu tarafından düzenlenen ve daha sonra ...... 2. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından uygun görülerek tasdik edilen ve daha sonra Yargıtay'ın onayından geçen tasfiye kurulu raporunda, yönetici olarak davacının kusurlu olduğuna dair bir hüküm bulunmadığından, gerek yukarıda açıklanan kararname hükümleri karşısında gerekse ....... 9 no'lu Tasfiye Kurulu Başkanlığı'nın sözü edilen yazıları karşısında davacı adına ödeme emri düzenlenmesinde yasal isabet görülmemiştir. Kaldı ki davacı adına 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'na göre tarh, tebliği ile tahakkuk işlemleri de yapılmadığından Vergi Dairesi'nin ödeme emri düzenlenmesi de yerinde değildir. Açıklanan nedenlerle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına, ödeme emrinin iptaline oybirliğiyle karar verildi.