Danıştay Üçüncü Daire
Zirai faaliyette kullanılan arazinin ekilen miktarı saptanmadan asgari zirai kazanç ölçülerine göre vergi salınamaz. 1985 takvim yılı zirai gelir beyannamesini vermeyen mükellef adına salınan asgari zirai gelir vergisi ile kesilen ağır kusur cezasına karşı açılan davayı, inceleme elemanınca 1242 dönüm arazi üzerinde zirai faaliyette bulunulduğu için Gelir Vergisi Kanunu'nun 12. maddesinde yer alan muafiyet dışında kaldığı ve aynı Kanun'un mükerrer 12. maddesi uyarınca asgari zirai kazanç ölçülerine göre vergilendirilmesinin önerilmesi üzerine mükellef adına cezalı tarhiyat yapılmış ise de, incelemede zirai faaliyette bulunulan arazinin ne kadarının ekildiği, arazi veriminin hangi donelere göre tespit edildiği hususlarında bir araştırma ve soruşturma yapılmadığı gibi mükellef nezdinde de bir tespit ve buna bağlı olarak bu kişilerin ifadelerin! içeren bir tutanakta tutulmadığı açık olup, bu durumda tarhiyata dayanak alınan vergi incelemesinin giderlere göre onbin liradan fazla bir farklılık gösterdiği ve farklılık yükümlüler tarafından haklı nedenlerle açıklanamadığı takdirde zirai kazanç ölçülerine göre saptanan hasılat ve giderlerin ikmalen vergi tarhına esas alınması kurala bağlanmıştır. Vergi idaresince, ihtilaflı yılda beyan ettiği tarımsal kazancı, zirai kazanç ölçüleri esas alınarak yapılan hesaplamaya göre düşük bulunan yükümlüye, görülen bu düşüklüğü açıklamak üzere üç günlük süre verildiği tartışmasızdır. Asgari zirai kazanç esasinin düzenlediği Gelir Vergisi Kanunu'nun 112. maddesinde, açıklamaya çağrı sırasında yükümlülere hangi uzunlukta süre tanınması gerektiği belirlenmiştir. Bu durumda, verilmesi gereken sürenin Vergi Usul Kanunu'nun bu konudaki genel kuralına uygun olması gerekir. Vergi Usul Kanunu'nun 14. maddesinde genel olarak sürelerin, vergi yasalarıyla belli edilmesine değinildikten sonra yasada açıkça yazılı olmayan hallerde onbeş günden az olmamak üzere sürenin, vergi muamelesin! ve tebliği yapacak olan idarece belirlenerek ilgilisine duyurulması kurala bağlanmıştır. Beyan ettiği tarım kazancı, asgari zirai kazanç esasına göre düşük bulunan yükümlüye, görülen bu düşüklüğe ilişkin nedenleri açıklamak üzere tanınması gereken sürenin onbeş günden az olmaması, Vergi Usul Kanunu'nun yukarıda açıklanan kuralı gereğidir. Öte yandan, böyle bir nedenle düşüklüğe ait haklı sebeplerin neler olduğunu açıklamak durumunda bulunan yükümlülerin, izahı istenen farkın idarece doğru hesaplanıp hesaplanmadığım saptamaları, doğru hesaplandığı takdirde farklı izaha elverişli bilgi ve belgeleri sağlamalarının üç gün içinde tamamlanmasına da olanak bulunmamaktadır. Asgari zirai kazanç esasına göre vergi tarhının önkoşulu, yükümlülerin düşüklük konusunda haklı nedenler ileri sürememesi ya da hiç açıklama yapmamasıdır. Yasaya aykırı olarak tanınan üç günlük sürede izahın yapılmamış olması, tarhiyatın temelini sakatlamıştır. Böyle olmasına karşın kararın izahın mahkemelerde de yapılabileceği görüşüyle üç günlük süre tanınmış olmasını tarhiyatı kaldırıcı neden saymayan hüküm fıkrasında yasaya uygunluk görülmemiştir. Kuraklık, soğuk vurması gibi doğal olaylar, tarımsal etkinlikler üzerinde olumsuz sonuçlar yaratmakta ve hasat edilen ürünün doğan doğal koşullarda beklenen miktar düzeyine ulaşmamasına neden olmaktadır. ........... ilçesi genelinde 1984 yılında yağışların normalin altında kalması, 1985 yılında ise ısının özellikle Mart ayında normal ısının çok altına düşmesinden dolayı beklenen randımana ulaşılamadığı vergi inceleme elemanına sunulan yönetsel yazı ve bu konuda hasar tespiti yaptıranlara ait listelerle kanıtlı bulunmaktadır. Vergi Usul Kanunu'nun 115. maddesine göre yetkili yerel yönetsel kurullardan hasar sonucu gösteren karar alınması ise vergi borcu bulunan yükümlüleri ilgilendirmektedir. Kaldı ki, vergi borcu bulunsa da ürünü doğal afetlerden zarar görenlerin bu konuda karar almaları zorunlu olmayıp, onların seçimine bağlıdır, iradesini karar almak yolunda kullanmayan bir çiftçinin ürününün doğal afetten zarar görmediği sonucuna ulaşmaya olanak bulunmamaktadır. Vergi Mahkemesi tarafından, asgari zirai kazanç esasına göre uygulanan tarhiyata esas matrah farkının doğruluğunu belirlemek açısından üç gün gibi kısa bir süre içinde izah istediğinden açıklanma yapmasına vergi idaresince olanak tanınmayan yükümlünün, dava dilekçesinde ileri sürdüğü doğal afetten ne ölçüde etkilenmiş olabileceği saptanmak gerekirken, ilçe genelinde yüzde 60 oranında ürün kaybına yol açtığı anlaşılan afet nedeniyle yetkili kurullardan karar alınmamış bulunmasına dayanılarak, izahın yetersizliği sonucuna varılması da isabetli bulunmamıştır. Tarhiyatın niteliği gözönüne alındığında üzerinden birkaç hasat yılı geçtikten sonra ekildiği ileri sürülen arazideki tarımdan elde edilebilir ürün randımanı konusunda keşif icrası ve bilirkişi incelemesi yapılmasında uyuşmazlığı çözmek bakımından herhangi bir hukuksal yarar bulunmamaktadır. Yargı hizmetinin en kısa sürede ve en az giderle sonuca varacak şekilde sunulması, Anayasanın buyurucu kuralı gereği iken, Vergi Mahkemesi heyetinin zabıt katibi, mübaşiri ile bilirkişinin huzuruyla keşif ve bilirkişi incelemesi yapması ve bu incelemeyle varılan sonuçlar, davanın çözümünü de etkiler nitelikte görülmemiştir. Taraflar arasında uyuşmazlığa konu olan tarhiyat, yukarıda açıklanan nedenlerle hukuka uygun temele dayanmadığından Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından, kararın daireleri aleyhine hüküm fıkralarına karşı yapılan temyiz başvurusuna ait dilekçede ileri sürülen iddialar, anılan müdürlüğün isteminin kabulünü gerektirecek durumda bulunmamıştır. Bu nedenle 'Vergi Dairesi Müdürlüğü'nün temyiz isteminin reddine, yükümlünün isteminin kabulüne, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verildi.