Danıştay Dördüncü Daire
Re'sen tarh yoluyla üzerinden verginin hesaplanacağı matrahın gerçek ve safi miktarının gerçeğe en yakın biçimde tesbiti amaçlanmalıdır. ............. Sanayi ve Ticaret A.Ş'nin imal ettiği mamulleri pazarlama amacı ile .............A.Ş. ve bu şirketin bazı ortakları tarafından kurulan yükümlü şirketin 1985 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonucunda ................'tan satın alınıp pazarlamasını yaptığı malların tamamının hasılat kaydedilmediği iddiasıyla yükümlü kurum adına re'sen salınan kaçakçılık cezalı vergiyi onayan Vergi Mahkemesi kararı yükümlüce temyiz edilmiştir. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. maddesinin son fıkrasında kurum kazancının gelir vergisinin mevzuuna giren gelir unsurlarından terekküp edeceği ifade edilmiştir. 193 sayılı kanunun 2. maddesinin son fıkrasında da, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça gelire girden kazanç ve iratların gelirin tesbitinde gerçek ve safi miktarları ile nazara alınması kabul edilmiştir. Yükümlülerin bir kısım kazanç ve iratlarım vergi dairesinin bilgisi dışında bıraktıkları ya da bildirdikleri kazanç ve irattiarda noksan beyan saptanan hallerde gelir vergisine tabi kazanç ve iradın safi miktarının gerçeğe en yakın biçimde saptanması gerekir. Vergi Usul Kanunu'nun ve re'sen vergi salınmasını öngören 30. maddesiyle de amaçlanan budur. Çünkü bu hükümle yasa koyucu, üzerinden verginin hesaplanacağı matrahın belirlenmesin! öngörmüştür. Vergi kaybına yol açıldığı ileri sürülen durumlarda re'sen vergi salınması için gerekli nedenlerin bulunması, salt bu nedenle uygulanan tarhiyatın hukuka uygunluğu sonucunun kabulü için yeterli değildir. Vergi Usul Kanunu'nun 31. maddesinin sekizinci bendinde, takdirin dayanakları ile yapılan takdir hakkında açıklamaların, takdir kararlarında bulunması gereken bilgiler arasında sayılması, vergilemeye esas alınacak matrahın, adına vergi salınacak kişinin gizlediği kazanç ve iradın gerçek veya gerçeğe en yakın miktarının belirlenmesinin amaçlandığım açıkça göstermektedir. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 134. maddesinde de; vergi incelemesinden maksadın ödenmesi gereken vergilerin doğruluğunu araştırmak, tespit etmek ve sağlamak olduğu, 141. maddesinde ise, inceleme esnasında lüzum görülen hallerde vergilendirme ile ilgili olaylar ve hesap durumlarının ayrıca tutanaklar ile tesbit ve tevsik olunabileceği, bu suretle düzenlenen tutanakların birer nüshasının mükellefe veya nezdinde inceleme yapılan kimseye bırakılmasının zorunlu olduğu kuralı getirilmiştir. Bu durumda gerçek kazancın tesbiti esnasında yeterli bir incelemenin yapılmış olduğundan sözedebilmek için vergileme ile ilgili olayların, hesap durumlarının araştırılması, belirlenen hususların tutanakla saptanması gerekmektedir. Olayda yükümlü şirkete ait defter ve belgeler incelenmeden yükümlünün bizzat beyan ve açıklamalarım içermeyen bir tutanağın inceleme raporuna dolayısıyla tarhiyata esas alınması suretiyle varsayımlara dayanılarak vergi salınması Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 1. Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesiyle varılmak istenen amaca aykırı olması yönünden tarhiyatın kaldırılması gerekirken onanması yolundaki karar yasaya aykırıdır. Bu nedenlerle, Vergi Mahkemesi karannın bozulmasına tarhiyatın re'sen kaldırılmasına oybirliğiyle karar verildi.