Dairesi
İki yapı kooperatifine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle yapılan satışından vazgeçildikten sonra çok düşük bedelle başkasına satılan taşınmazın, aynı bedelle bir diğer şahsa satıldıktan sonra ilk satış bedeli üzerinden aynı kooperatiflere satılması muvazaalıdır.
Karar No
1988/2191
Esas No
1987/2253
Karar Tarihi
28-09-1988

Danıştay Üçüncü Daire

1)İki yapı kooperatifine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesiyle yapılan satışından vazgeçildikten sonra çok düşük bedelle başkasına satılan taşınmazın, aynı bedelle bir diğer şahsa satıldıktan sonra ilk satış bedeli üzerinden aynı kooperatiflere satılması muvazaalıdır. 2)Muvazaa halinde, vergilendirmede asıl olan, muamelelerin gerçek mahiyeti olan ilk satış işlemidir. 3)Muvazaa sebebiyle kurumlar vergisinin zamanında tahakkuk ettirilememiş olunması vergi ziyaı yaratmakta, son satışı yapan şirketin bu satıştan doğan karını beyan etmiş bulunması bu nedenle doğan vergi ziyaını ortadan kaldırmayacaktır. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin 1. 3. bendlerinde, kanuni sürenin sonunda başlayarak 15 gün geçtiği halde vergi beyannamesinin verilmemesi ve bu kanuna göre tutulması mecburi, olan defterlerin vergi incelemesi yapmaya yetkili olanlara herhangi bir sebeple ibraz edilmemesi halleri re'sen takdir nedeni sayılmış; aynı Kanunun 3. maddesinin (B) fıkrasında da; vergilemede vergiyi doğuran olayın ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin esas olduğu açıklanmış bulunmaktadır. Olayda; tasfiye halindeki davacı Şirketin, bu dönemlere ilişkin kurumlar vergisi beyannamelerim vermediği gibi inceleme elemanı tarafından süre verilerek istenilmesine karşın, defter ve belgelerinin ibraz edilmediği ihtilafsız olduğundan, ortada re'sen takdir sebebi bulunduğu tartışmasızdır. Öte yandan; davacı Şirketin maliki bulunduğu iki taşınmazın, iki yapı kooperatifine gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi ile toplam 25.811.250, lira bedelle satılıp, bu bedelin bir kısmı peşin alındıktan sonra, bu satıştan vazgeçilerek, bu kez 470.000 lira toplam bedel karşılığında başka bir şahsa satılması, bilahare bir kez daha aynı bedelle el değiştirdikten sonra gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinde yazılı bedeller üzerinden aynı yapı kooperatiflerine satışlarının yapılması, tüm yapılan bu satışların muvazaa olduğunu davacı şirketin gayrimenkul satış vaadi sözleşmeleri ile gerçekleştirilen satışlardan sağladığı kurum kazancının gizlenmesi amacım taşıdıklarım göstermektedir. Nitekim; taşınmazların son satışım gerçekleştiren A.Ş. nin temsilcisi ile davacı Şirketin tasfiye memurunun aynı kişi olması, satış işlemi sırasında bu kişiye gayrimenkul satış vaadi sözleşmelerinden vazgeçilmesinden sonra yapılan ilk satışın alıcı tarafı olan H.A.'in vekalet etmiş bulunması da, anılan işlemlerin muvazaa niteliğim ortaya koymaktadır. Her ne kadar, son satış işlemin! yapan A.Ş. nin 1982 takvim yılma ait kurumlar vergisi beyannamesinde bu satış dolayısıyla sağladığı kazancı beyan ederek vergisini ödediği; dolayısıyla ortada vergi ziyaı bulunmadığı ileri sürülmekte ise de; yukarıda sözü edilen Vergi Usul Kanunu'nun 341. maddesinde vergi ziyaı; verginin zamanında tahakkuk etmemesi, noksan tahakkuk etmesi veya haksız vergi iadesine sebep olunması olarak tanımlandığına; olayda da, Nisan 1981 de tahakkuk ettirilerek bu yıl içinde ödenmesi gereken kurumlar vergisinin, yapılan muvazaa yüzünden bu süre geçtikten çok sonra Nisan 1983 ayında tahakkuk ettirilerek ödendiği ileri sürüldüğüne göre; vergi ziyaına sebebiyet verildiği açık bulunmaktadır. öte yandan, son satış işlemini yapan A.Ş. tarafından verilen kurumlar vergisi beyannamesinde gösterildiği ileri sürülen satış karı dolayısıyla bu şirketin özel durumu nazara alınarak, davacı limited şirket tarafından aynı satış karı üzerinden hesaplanarak ödenmesi gerekenden daha az kurumlar vergisi hesaplanmış veya hiç vergi doğmamış olması mümkün bulunduğundan, bu durumun, davacı Şirketin mükellefiyetim ortadan kaldıracağı düşünülemez. Esasen, muvazaalı satış işlemleriyle elde etmiş göründüğü taşınmazları aynı tür işlemlerle satan adıgeçen A.Ş. in gerçekte mükellefi olmadığı halde, sözde satış karı üzerinden ödediği ileri sürülen kurumlar vergisini, Vergi Usul Kanunu'nun vergi hatalarının düzeltilmesine ilişkin düzenlemelerine dayanarak geri istemesi mümkün bulunmaktadır. Bu bakımdan, olayda mükerrer vergilendirme bulunduğu iddiası da varit değildir. Bu nedenlerle, Vergi Mahkemesinin temyize konu kararının bozulmasına; 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinin 2. bendi uyarınca, dava konuşu tarh ve ceza kesme işlemlerinin iptalini gerektirecek herhangi bir hukuka aykırılık görülmediğinden davanın reddine; oyçokluğuyla karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı