Danıştay Dördüncü Daire
Kanuni defterlerini tutmayan mükellefin banka hesaplarındaki bilgiler ve kendi beyan ve ifadelari esas alınarak yapılacak re'sen tarhiyatta yasaya aykırılıktan bahsedilemez. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin (3) numaralı bendinde, bu Kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerin hepsi veya bir kısminin tutulmamış olması re'sen takdir nedeni kabul edilmiş, aynı maddenin 2791 sayılı Kanunun birinci maddesiyle değişik birinci fıkrasında ise, vergi inceleme raporunda bu maddeye göre belirlenen matrah veya matrah farkı re'sen takdir olunmuş sayılacağı hükme bağlanmıştır. Dolayısı ile, mükellefin kuyumculuk faaliyeti ile ilgili defter ve belgeleri olmadığından anılan kanun hükmü uyarınca verginin inceleme elemanınca düzenlenen rapora göre re'sen tarhı yerindedir. Mükellef, bankalardaki hesapların kuyumculuk faaliyetinde kullandığı hesaplar olduğunu, tüm altın alım satımlarım bankalardaki hesaplarında takip ettiğini, bu hesaplarda isimleri geçen 19 kişiye altın bilezik ve mücevher sattığım, satış bedellerini tamamen bankalardaki hesaplara yatırdığım, altın bilezik ve mücevher satışından % 5 nispetinde kar elde ettiğini inceleme raporuna ek tutanakta beyan ve ifade etmiştir. Vergi Usul Kanunu'nun 141. maddesinde vergi incelemesi esnasında lüzum görülen hallerde vergilendirme ile ilgili hesap durumlarının tutanaklar ile tespit ve tevsik olunabileceği belirlenmiş olup, mükellef altın bilezik ve mücevher alım satımım bankalardaki hesaplardan takip ettiğini açıkça beyan ve ifade ettiğinden bu yöndeki iddialarına itibar etme imkanı bulunmamaktadır. Bu itibarla, maddi delil niteliğinde olan mükellef ifadesi ile banka hesapları esas alınarak beyan dışı bırakılan kuyumculuk faaliyeti ile ilgili dönem matrahının re'sen takdirinde yasalara aykırılık görülmemiştir. Bu nedenle davanın reddine oybirliğiyle karar verildi.