Danıştay Üçüncü Daire
Avans üzere yapılan mubayaalarda, tevkifatın avansın ödendiği tarihte yapılır, ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Vergi Dairesi’ne bildirilmesi gerekir. Müstahsil makbuzunun ise, malın teslimi sırasında düzenlenmesi gerekir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 1. fıkrasında; kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticari şirketler, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, menkul kıymetler yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerim beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı île zirai kazançlarım bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede yazılı ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkifat yapmaya mecbur oldukları; aynı Kanun’un 98. maddesinde de; 94. madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Vergi Dairesi’ne bildirmeye mecbur oldukları açıklanmış;213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesinin 2. fıkrasında da; çiftçiden avans üzerine yapılan mübalarda, makbuzun, malın teslimi sırasında verileceği öngörülmüş bulunmaktadır. Bu iki Kanun’da yer alan üç ayrı hükmün birlikte incelenmesi; müstahsilden avans üzerine yapılan mubayaalarda, tarhiyatın avansın ödendiği tarihte yapılarak ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Vergi Dairesi’ne bildirilmesinin zorunlu olduğunu, müstahsil makbuzunun ise malın teslimi sırasında düzenlenerek, kesin istihkak ile ödenen avans arasında fark çıkması halinde bu fark üzerinden ayrıca vergi tevkif edilerek aynı şekilde muhtasar beyanname ile Vergi Dairesi’ne bildirilmesinin gerekeceğim açıkça göstermektedir. Avans ödemelerinden tevkif edilecek verginin, Kararda da söylendiği gibi müstahsil makbuzunun düzenlendiği ayın vergisi olarak kabul edilmesi halinde bunun, kaynakta tevkif edilen verginin malın teslimi tarihini takip eden ayın 20. günü akşamına kadar uzunca bir süre vergi sorumlusunun tasarrufunda bırakılması sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur. Avans ödemelerini de tevkifat kapsamına alarak kamu alacağının bir an önce tahsilinin sağlanmasını öngören Kanun koyucunun, böyle bir sonuç yaratmayı amaçladığı ise düşünülemez. ’Kaldı ki, vergi tevkifatının hangi tür ödemelerden ne zaman yapılacağım düzenleyen 94 ve 98. madde hükümlerinin, Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesinin avans suretiyle yapılan mubayaalarda müstahsil makbuzunun düzenlenme tarihini gösteren 2. fıkrası hükmüyle çeliştiklerini söyleme olanağı da hukuken mevcut değildir. Olayda da; davacı şirketin Ekim 1982 ayında yaptığı avans ödemeleri dolayısıyla müstahsil makbuzunu malın teslim edildiği Aralık 1982 ayında düzenleyerek ödenen avans tutarı üzerinden tevkif edilen vergiyi daha sonra 30.6.1983 günlü pişmanlık dilekçesi ekindeki muhtasar beyannamesiyle Ekim 1982 ayı vergisi olarak Vergi Dairesi’ne bildirdiği, pişmanlık zammını da o ay itibariyle hesaplayarak vergi ile birlikte ödediği ihtilafsız bulunmaktadır. Bu durumda; davacı şirket tarafından müstahsile ödenen avanslar dolayısıyla uygulanan işlerde, yukarıda açıklanan kanun hükümlerine ve Vergi Usul Kanunu’nun 371. maddesinde düzenlenen pişmanlık hükümlerine aykırılık görülmediğinden, dava konuşu tarh ve ceza kesme işlemleri ile, Vergi Mahkemesi’nce, tevkifatın makbuzun kesildiği tarihte yapılarak tevkif edilen verginin o ay vergisi sayılması gerektiği gerekçesiyle hüküm tesisinde isabet bulunmamaktadır. Açıklanan bu nedenlerle, davacının temyiz talebinin kabulüne ve Vergi Mahkemesi’nin temyize konu kararının bozulmasına ve 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu’nun 49. maddesinin 2. fıkrası uyarınca dava konuşu tarh ve ceza kesme işlemlerinin iptaline; aynı nedenle Vergi Dairesi Müdürlüğüsün temyiz isteminin ise reddine oybirliğiyle karar verildi.