Dairesi
Avans suretiyle yapılan mubayaalarda, tevkifatın müstahsil makbuzunun düzenlendiği tarihte değil, avansın ödendiği tarihte yapılarak, muhtasar beyannamenin ertesi ayın 20. günü akşamına kadar verilmesi gerekir.
Karar No
1987/42
Esas No
1986/2096
Karar Tarihi
07-01-1987

Danıştay Üçüncü Daire

Avans suretiyle yapılan mubayaalarda, tevkifatın müstahsil makbuzunun düzenlendiği tarihte değil, avansın ödendiği tarihte yapılarak, muhtasar beyannamenin ertesi ayın 20. günü akşamına kadar verilmesi gerekir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 1. fıkrasında; kamu idare ve müesseseleri, iktisadi kamu müesseseleri, sair kurumlar, ticari şirketler, iş ortaklıkları, dernekler, vakıflar, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri, menkul kıymetler yatırım fonu yönetenler, gerçek gelirlerini beyan etmeye mecbur olan ticaret ve serbest meslek erbabı ile zirai kazançlarım bilanço veya zirai işletme hesabı esasına göre tespit eden çiftçilerin maddede yazılı ödemeleri (avans olarak ödenenler dahil) nakden veya hesaben yaptıkları sırada, istihkak sahiplerinin gelir vergilerine mahsuben tevkfat yapmaya mecbur oldukları; aynı Kanun’un 98. maddesinde de 94. madde gereğince vergi tevkifatı yapmaya mecbur olanların bir ay içinde yaptıkları ödemeler veya tahakkuk ettirdikleri kar ve iratlar ile bunlardan tevkif ettikleri vergileri ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Vergi Dairesi’ne bildirmeye mecbur oldukları açıklanmış;213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesinin 2. fıkrasında da; çiftçiden avans üzerine yapılan mubayaalarda, makbuzun malın teslimi sırasında verileceği öngörülmüş bulunmaktadır. Bu iki kanunda yer alan üç ayrı hükmün birlikte incelenmesi; müstahsilden avans üzerine yapılan mubayaalarda, tevkifatın avansın ödendiği tarihte yapılarak ertesi ayın 20. günü akşamına kadar Vergi Dairesi’ne bildirilmesinin zorunlu olduğunu, müstahsil makbuzunun ise malın teslimi sırasında düzenlenerek, kesin istihkak ile ödenen avans arasında fark çıkması halinde bu fark üzerinden ayrıca vergi tevkif edilerek aynı sekide muhtasar beyanname ile Vergi Dairesi’ne bildirilmesinin gerekeceğini açıkça göstermektedir. Avans ödemelerinden tevkif edilecek verginin kararda da söylendiği gibi müstahsil makbuzunun düzenlendiği ayın vergisi olarak kabul edilmesi halinde bunun, kaynakta tevkif edilen verginin malın teslimi tarihini takip eden ayın 20. günü akşamına kadar uzunca bir süre vergi sorumlusunun tasarrufunda bırakılması sonucunu doğuracağı kuşkusuzdur. Avans ödemelerini de tevkifat kapsamına alarak kamu alacağının bir an önce tahsilinin sağlanmasını öngören kanun koyucunun böyle bir sonuç yaratmayı amaçladığı ise düşünülemez. Kaldı ki, vergi tevkifatının hangi tür ödemelerden ne zaman yapılacağım düzenleyen 94 ve 98. madde hükümlerim, Vergi Usul Kanunu’nun 235. maddesinin avans suretiyle yapılan mubayaalarda müstahsil makbuzunun düzenlenme tarihini gösteren 2. fıkrası hükmüyle çeliştiklerini söyleme olanağı da hukuken mevcut değildir. Olayda da, davacı şirketin Ekim 1982 ayında yaptığı avans ödemeleri dolayısıyla müstahsil makbuzunu malın teslim edildiği Aralık 1982 ayında düzenleyerek ödenen avans utan üzerinde tevkif edilen vergiyi daha sonra 30.6.1983 günlü pişmanlık dilekçesi ekinde muhtasar beyannamesiyle Ekim 1982 ayı vergisi olarak Vergi Dairesi’ne bildirdiği, pişmanlık zammını da o ay itibariyle hesaplayarak vergi ile birlikte ödediği ihtilafsız bulunmaktadır. Bu durumda, davacı şirket tarafından müstahsile ödenen avanslar dolayısıyla uygulanan işlemde, yukarıda açıklanan kanun hükümlerine ve Vergi Usul Kanunu’nun 371. maddesinde düzenlenen pişmanlık hükümlerine aykırılık görülmediğinden, dava konuşu tarh ve ceza kesme işlemleri ile Vergi Mahkemesi’nce, tevkifatın makbuzun kesildiği tarihte yapılarak tevkif edilen verginin o ay vergisi sayılması gerektiği gerekçesiyle hüküm tesisinde isabet bulunmamaktadır. Öte yandan; idari Yargılama Usulü Hukuku ilkelerine göre, bir idari işlemin kaldırılması veya değiştirilerek hukukilik kazandırılması yasalarla idareye tanınmış bir yetki olup yargılama yetkisi hukuka uygunluk denetimi ile sınırlı bulunan idari yargının, hukuka aykırılığım saptadığı idari işlemin iptaline karar verecek, İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 28. maddesinin 5. fıkrasında yer alan, vergi uyuşmazlıklarına ilişkin mahkeme kararlarının idareye tebliğinden sonra bu kararlara göre tespit edilecek vergi, resim, harçlar ve benzeri mali yükümlerine zam ve cezaların miktarının ilgili idarece mükellefe bildirileceği yolundaki hükme aykırı olarak, hesaplanan matrah farkı üzerinden vergi ve ceza tespit edilerek fazlasının terkinine karar vermiş olması, idari yetki alanına bir tecavüz sonucu doğuracağından, kararda yargılama yetkisinin bu yolda kullanılması da kararı kusurlandıracak niteliktedir. Açıklanan bu nedenlerle, davacının temyiz talebinin kabulüne oybirliğiyle karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı