Danıştay Dördüncü Daire
Bir önceki yılda bilanço esasına göre defter tutmayı gerektiren hadlere ulaşılmasına karşın işletme hesabı esasına göre defter tutulması re'sen takdir nedeni ise de re'sen takdir için yeterli neden bulunması, tutulan defter kayıtları ve bunlarla ilgili belgelerin kendiliğinden hükümsüz sayılmasını gerektirmeyeceğinden, ihtilaflı yıl defterlerindeki kayıt ve belgelerin vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitini olanaksız kıldığının ayrıca tesbiti gerekmektedir. Kasaplık uğraşısından dolayı 1975 takvim yılında emtia alış ve satışı bakımından bilanço esasına göre defter tutmayı gerektiren hadlere ulaşan yükümlünün, 1976 yılında işletme hesabı esasına göre defter tutmaya devam etmesi re'sen takdir nedeni kabul edilerek adına uygulanan tarhiyat, Vergi Mahkemesince onanmıştır. Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin ikinci fıkrasının üçüncü bendinde, aynı kanuna göre tutulması zorunlu olan defterlerin hepsi veya bir kısminin tutulmamış ya da onaylatılmamış olması, dördüncü bendinde ise defter kayıtları ve bunlarla ilgili belgelerin, vergi matrahının doğru ve kesin olarak saptanmasına olanak sağlamayacak ölçüde noksan, usulsüz ve karışık olması dolayısıyla ihticaca salih bulunmaması, vergi matrahının re'sen takdirine yeterli neden sayılmıştır. Kanunun defter tutma açısından tüccarları sınıflandıran ikinci kısminin ikinci bölümündeki 176. maddesinde; birinci sınıf tüccarların bilanço esasına göre defter tutmaya zorunlu oldukları, 182. maddesinde de bu gibilerin yevmiye defteri, defteri kebir ve envanter defteri tutmaları gerektiği kurala bağlanmıştır. Olayda, bir önceki yılda alış ve satış tutarları yönünden işletme hesabı esasına göre defter tutma koşullarım yitiren, ihtilaflı yılda bu nedenle bilanço esasına göre defter tutması gerekirken, önceki yılda olduğu gibi işletme hesabı esasına göre defter tutmaya devam eden yükümlünün dönem kazancının re'sen takdiri yoluna gidilmesinde, Vergi Usul Kanunu'nun 30. maddesinin ilk fıkrasının üçüncü bendi kuralına aykırılık bulunmamaktadır. Esasen tüccarları defter tutma zorunluluğu yönünden ikiye ayıran ve bilanço esasım öngören yasa yapıcının amacı, iş hacim ve işlem yapışı itibariyle karmaşıklık arzeden yapısal dönüşüme girmiş büyük işletmelerin söz.konuşu işlemlerini, vergi incelemesi yapılmasın). olanaklı kılmaktır. Böyle olmakla birlikte bir olayda re'sen vergi tarhı için yeterli nedenlerin bulunmasıyla, vergi matrahının re'sen takdiri sırasında yükümlülere ait defter kayıtları ve bunlarla ilgili belgelerin kendiliğinden hüküm ifade etmez hale gelmesi de düşünülemez. Nitekim, re'sen takdir nedenlerinin sayıldığı 30. maddenin ilk fıkrasının dördüncü bendinde açıkça ifade edildiği gibi böyle bir sonuca varılabilmesi söz konuşu defter kayıtları ve belgelerin vergi matrahının 'doğru ve kesin olarak tesbitine' olanak sağlamayacak derecede noksan, karışık, usulsüz olmasına bağlıdır. Olayda olduğu gibi bilanço esasına göre olması da istetme hesabı esasına göre defter tutan ve bu defterdeki kayıtlarla onların dayandığı belgelerin vergi matrahının doğru ve kesin olarak belirlenmesine elverişsiz bulunduğu yolunda hiçbir saptama yapılmaksızın, salt bu defterin bilanço esasına göre tutulmamış olması, vergi matrahının doğru ve kesin olarak tesbitini olanaksızlaştırmış sayılamaz. Diğer taraftan tarhiyatı yapan Vergi Dairesinde mükellefiyet kaydı bulunan aynı uğraşıya sahip yükümlüler arasında bilanço esasına göre defter tutan başka yükümlü bulunmamasının, yükümlünün ulaştığı iş hacminin ve takdir matrahının doğruluğuna kanıt sayılması, yasaya aykırıdır. Vergi idaresince yükümlünün, vergisi uyuşmazlığa yol açan yıla ilişkin işletme hesabı defterindeki işlemleri denetlenerek bu kayıtların gerçeği yansıtmadığına ve defter kayıtlarıyla belgelerinde görülenin üzerinde gelir sağladığına dair herhangi bir inceleme ve tesbit yapılmaksızın uygulanan tarhiyat ve bu tarhiyatı onayan Vergi Mahkemesi kararında yukarıda açıklanan nedenlerle yasaya uygunluk bulunmamıştır. Açıklanan nedenlerle Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.