Dairesi
Ödeme emrine karşı açılan davanın dosyanın tekemmülünden ve mahkemece gerekli görülen araştırma ve incelemenin yapılmasından itibaren 7 gün içinde karara bağlanması zorunlu olduğundan 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 62. maddesi kapsamına giren öncelikli işlerden olduğu ve aynı Kanunun 6
Karar No
1987/2597
Esas No
1987/1332
Karar Tarihi
23-09-1987

Danıştay Dördüncü Daire 

Ödeme emrine karşı açılan davanın dosyanın tekemmülünden ve mahkemece gerekli görülen araştırma ve incelemenin yapılmasından itibaren 7 gün içinde karara bağlanması zorunlu olduğundan 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 62. maddesi kapsamına giren öncelikli işlerden olduğu ve aynı Kanunun 61. maddesi uyarınca Mahkemelerin çalışmaya ara verme döneminde kurulmuş bulunan Nöbetçi Mahkeme tarafından karara bağlanmasının yerinde görüldüğü, ancak, uyuşmazlığa konu olayda düzenlenen ödeme emrinde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinde yer alan şartlar gerçekleşmediği takdirde ödeme emrinin iptali gerekir. Temyiz konusunu, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesi hükmünden hareketle kanuni temsilci adına düzenlenen ödeme emrim onayan Nöbetçi Mahkemece verilmiş Vergi Mahkemesi Kararının bozulması istemi oluşturmaktadır. Temyize konu kararı veren Nöbetçi Mahkeme Heyeti 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 61 inci maddesinin 2. fıkrası gereğince .......... Bölge idare Mahkemesi Merkezinde ve mahkemelerin çalışmaya ara verme dönemi süresinde görev yapmak üzere kurulmuş ve görevleri de aynı Kanunun 62. maddesinde belirlenmiş bulunmaktadır. Söz konuşu 62. madde hükmüne göre, nöbetçi mahkeme çalışmaya ara verme döneminde, yürütmenin durdurulmasına ve delillerin tespitine ait işlerle, kanunen belli süre içinde karara bağlanması gereken işlere bakmakla görevlendirilmiştir. Uyuşmazlık konuşu ödeme emrine karşı açılan davanın dayanağı, 6183 sayılı Kanunun 58 inci maddesinde yer alan hükümlerdir. Bu maddenin birinci fıkrasında, kendisine ödeme emri tebliğ olunanların, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ödediği veya zaman aşımına uğradığı hakkında tebliğ tarihinden itibaren 7 gün içinde ilgili vergi itiraz komisyonu nezdinde itirazda bulunabilecekleri, dördüncü fıkrasında da itiraz komisyonunun bu itirazları 7 gün içinde karara bağlamak mecburiyetinde oldukları hükme bağlanmıştır. 2576 sayılı Bölge idare Mahkemeleri, idare Mahkemeleri ve Vergi Mahkemelerinin Kuruluşu ve Görevleri Hakkında Kanunun 13. maddesi hükmüyle, vergi mahkemelerinin göreve başlamasıyla bu mahkemelerin görev alanına giren konularla ilgili olarak diğer kanunlarda yer alan itiraz komisyonu deyiminin vergi mahkemesini, itiraz yeminin de bu mahkemede dava açılması anlamım taşıyacağı belirlenmiş olduğundan, 6183 sayılı Kanunun yukarıda metnine değinilen 58 inci maddesindeki itiraz komisyonu ve itiraz deyimlerinin Vergi Mahkemesi ve dava açılması şeklinde anlaşılacağı tabiidir. Bu durumda ödeme emrine karşı açılan davanın mahkemelerce 6183 sayılı Kanunun söz konuşu 58 inci maddesi hükmü uyarınca 7 gün içinde karara bağlanması zorunludur, Bu sürenin, 2577 sayılı idari Yargılama Usulü Kanunu hükümleri gereğince dosyanın tekemmülünden ve gerekiyorsa ara karan vb. araştırmaların sonuçlanmasından sonra başlayacağı hususunda kuşku bulunmamak gerekir. Buraya kadar ele alınan hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, idari Yargılama Usulü Kanunu'nun 61 inci maddesi gereğince, mahkemelerin çalışmaya ara verme döneminde Bölge idare Mahkemesi Merkezinde kurulmuş bulunan Nöbetçi Mahkemenin, aynı kanunun 62. maddesinde yazılı işlerden olan ve kanunen belli sürede karara bağlanması zorunlu kılınan ödeme emri ile ilgili davayı karara bağlaması görev dahilinde bulunduğu sonucuna varılmakta olduğundan, yükümlü temyiz dilekçesinde bu konuda yer alan iddialara itibar imkanı yoktur. Uyuşmazlığın esasım teşkil eden ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesinden hareketle düzenlenen ödeme emri, Yerel Mahkemece, gerekli koşulların bulunduğu gerekçesiyle onanmış ise de, dosyadaki belgelerin incelenmesinden, kanuni temsilci sıfatıyla yönetim kurulu üyesinden istenen vergi alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmadığı yolunda henüz bir kanıt oluşmadığı anlaşılmıştır. Zira anılan kanun hükmünde kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi, vergi alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsil olanağının kalmamış olması ve temsilcilerin ödevlerini ihmal veya kasıt sonucu yerine getirmediklerim ortaya koyan iki koşulun birlikte bulunmasına bağlanmıştır. Olayda, şirketin faaliyetini sürdürdüğü ve ödeme emrine muhatap alınan Yönetim Kurulu üyesinin görevde bulunduğu tarihlerde, söz konuşu vergilerle ilgili beyannamelerin zamanında verilmesi üzerine Vergi Dairesince hiçbir takip yapılmadığı gibi bu dönemlere ilişkin olarak daha sonra tarh ve tahakkuk ettirilen söz konuşu vergilerin ve kesilen cezaların da, mal varlığının henüz tasfiye edilmemiş olması nedeniyle şirketten tahsilinin mümkün olup olmadığı kesin bir şekilde ortaya konulmamıştır. Hacizli malların satışının mahkemelerce verilen ihtiyati tedbir kararlarıyla durdurulması, alacağın bilahare şirket malvarlığından tahsilini imkansız kıldığı sonucuna götürmeyeceğinden, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 10. maddesindeki şartların gerçekleştiğinden bahsetmek mümkün değildir. Açıklanan nedenlerle, Vergi Mahkemesi kararının bozulmasına oybirliğiyle karar verilmiştir.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı