|
Dairesi
Vergi sorumlularının düzeltme isteminde bulunmaları mümkündür. VUK’nun 8. ve 122. maddelerinde bunu engelleyen açık bir hüküm yoktur.
|
|
Karar No
1986/343
|
|
Esas No
1985/3253
|
|
Karar Tarihi
26-01-1986
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Vergi sorumlularının düzeltme isteminde bulunmaları mümkündür. VUK’nun 8. ve 122. maddelerinde bunu engelleyen açık bir hüküm yoktur. Dava dosyasının incelenmesinden, davacı bankada sözleşmeli personel olarak çalışan M.Ç.’nin banka yönetim kurulunun onayı ile 30.9.1980 de emekliye ayrıldığı, bu nedenle adı geçene ödenmesi gereken kıdem tazminatından, vergi sorumlusu durumunda bulunan davacı banka tarafından 12.9.1980 den itibaren yürürlüğe giren 2457 sayılı yasanın geçici 2. maddesi uyarınca toplam ........ lira gelir vergisi, mali denge vergisi ve damga vergisi kesintisi yapıldığı ve vergi dairesine yatırıldığı, bunun üzerine adı geçen kişinin ........... iş Mahkemesine başvurarak iş akdini yaşlılık aylığı almak üzere 4.9.1980 de feshettiğini, bu nedenle emekliye ayrılış tarihinin 2457 sayılı yasanın yürürlüğe giriş tarihi olan 12.9.1980 den önceki bir tarih olması sebebiyle kıdem tazminatının kesintiye tabi tutularak noksan ödenmiş olmasında isabet bulunmadığım ileri sürdüğü ve anılan mahkemece bu istemi yerinde görülerek emekliye ayrılış tarihinin 30.9.1980 değil, 4.9.1980 olduğu belirtilmek suretiyle ......... liranın işveren durumundaki bankadan alınıp M.Ç.’ye verilmesin ............ gün ve .......... sayı ile karar verildiği ve bu kararın temyiz edilmemek suretiyle kesinleştiği, uyulması zorunlu bu yargı kararı gereğince davacı banka tarafından evvelce tevkifat tutarı olarak vergi dairesine yatırılan ............ liranın bir de M.Ç.’ye ödenmek zorunda kalındığı, böylelikle vergiden müstesna bulunduğu yargı kararıyla saptanan bir gelir unsurunun evvelce vergilendirilerek vergi sorumlusu tarafından vergi dairesine yatırılmış olması nedeniyle meydana gelen bir vergilendirme hatasının ortaya çıktığı, ancak, davalı Bakanlıkça yasal süre içerisinde cevap verilmemek suretiyle istemin reddedildiği anlaşılmaktadır. 213 sayılı VUK’nun 8. maddesinde, vergi sorumlusu ’verginin ödenmesi bakımından alacaklı vergi dairesine karşı muhatap olan kişi’ olarak tanımlanmış ve bu kanunun müteakip maddelerinde geçen ’mükellef tabirinin vergi sorumlularına da şamil olduğu belirtilmiş, 11. maddesinde de yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur olanların verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili diğer ödevleri yerine getirmekten sorumlu oldukları ve bu sorumluluğun, bunların ödedikleri vergilerden dolayı asıl mükelleflere rücu etme hakkını kaldırmayacağı hükme bağlanmıştır. Bu hale göre, vergi hatalarının mükellefin başvurusu ile de meydana çıkarılabileceğini hükme bağlayan VUK’nun 119/5. maddesi ile vergi muamelelerindeki hataların düzeltilmesini mükellefin yazı ile isteyebileceklerini öngören 122. maddesinin yukarıda bahsi geçen 8. madde ile birlikte değerlendirilmesi durumunda vergi sorumlularının düzeltme isteminde bulunmalarım engelleyen açık bir hükmün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Olayda iş mahkemesi kararma dayanarak, evvelce yapılan vergilendirme halası sonucu mamelekinde meydana gelmiş olan azalmayı vergi sorumlusu durumunda bulunan davacı bankadan aynı tutarda para almak suretiyle gideren asıl yükümlünün düzeltme isteminde bulunmasının kendisi yönünden bir menfaat sağlamayacağı ve amacının sağlanmış olması nedeniyle bu yönde bir girişimde bulunmasına olanak bulunmadığı, diğer taraftan davacı bankanın asıl yükümlünün değil, kendi mamelekinde meydana gelen bir azalma nedeniyle düzeltme isteminde bulunduğu ve kesinleşmiş yargı karan nedeniyle yükümlüye rücu hakkının da kalmadığı gözönüne alınınca, haksız olarak kendi üzerinde kalan vergi yükü nedeniyle düzeltme isteminde bulunmasında usul ve kanuna aykırı bir yön olmadığı sonucuna ulaşılmaktadır. Esasa ilişkin uyuşmazlığa girence, 193 sayılı GVK’nun olay tarihinde yürürlükte bulunan 1927 sayılı kanunun 7. maddesiyle değişik 25/7. maddesinde, işten çıkma tazminatının miktarının işten çıkanın 24 aylığım aşması halinde fazlasının ücret olarak vergiye tabi tutulacağı, hizmet ifa edilmeksizin ödenen ücretlerin tazminat sayılmayacağı kurala bağlanmıştır. ’ Öte yandan 14.4.1979 gün ve 16609 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan ve 14.4. 1980 tarihinden itibaren yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi kararıyla 1475 sayılı iş Kanunu’nun 1927 sayılı yasayla değişik 14. maddesinde yar alan ’Kıdem tazniinatına esas olarak 30 günlük ücret tutarının her yıl için nazara alınacak miktarı 1475 sayılı iş Kanunu’na göre tesbit edilmiş olan günlük asgari ücretin 30 günlük tutarının, yedi buçuk kalından fazla olamaz.’ şeklindeki sınırlayıcı hüküm iptal edilmiş bulunmaktadır. Bu durumda, kıdem tazminatına tavan getiren bir hükmün mevcut olmadığı ve henüz 2457 sayılı kanunun da yürürlükte bulunmadığı 4.9.1980 tarihinde emekliye ayrıldığı yargı kararıyla saptanan M.Ç.’nin aldığı kıdem tazminatının GVK’nun 25/7. maddesinde öngörülen koşullar çerçevesinde ve başkaca bir sınırlama olmaksızın vergilendirileceği kuşkusuzdur. Dava dosyasında bulunan belgelerden, adı geçenin aldığı kıdem tazminatının vergiden müstesna bulunan kısminin hesabında, ilgilinin işten ayrılma tarihinden sonraki bir tarihten geçerli olmak üzere yürürlüğe giren bir kanun hükmünün esas alınması suretiyle tazminatının gerektiğinden fazla miktarda vergilendirildiği anlaşılmaktadır. . Şu hale göre, sözkonusu vergilendirme hatasının düzeltilmesi yolundaki istemin kabulü gerekirken aksi yönde tesis edilen işlemde isabet bulunmadığı açıktır. Belirtilen nedenlerle dava konusu işlemin iptaline oybirliğiyle karar verildi.
|
|