Danıştay Dördüncü Daire
Ortaklarına konut sağlamak amacıyla kurulmuş bulunan yapı kooperatif inin 1969 yılında satın alarak aktif ine kaydettiği arsanın 1975 yılında tasfiyesi sırasında satılmasından elde edilen kazancın, kooperatifin muaflık şartlarından birini ihlal etmiş olması nedeniyle kurumlar vergisine tabi tutulması gerekir. Uyuşmazlık, kooperatif şirketin ortaklarına konut yapmak amacıyla 1969 yılında satın aldığı arsanın, 1978 yılında üçüncü şahıslara satılmasından elde edilen gelirin kurumlar vergisine tabi tutulup tutulmayacağına ilişkindir. 5422 sayılı Kurumlar Vergisi. Kanunu'nun uyuşmazlıkla ilgili yılda yürürlükte olan ve 199 ve 903 sallı Kanunlarla değişik 1. maddesi, kooperatif şirketlerin kurumlar vergisine tabi olduğunu, kurum kazancının gelir vergisi mevzuuna giren maddesi ise, esas mukavelelerinde sermaye üzerinden kazanç dağıtılmaması, idare meclisi başkan ve üyelerine kazanç üzerinden hisse verilmemesi ihtiyat akçelerinin ortaklara dağıtılmaması ve münhasıran ortaklar ile iş görülmesi şartı ile kooperatif şirketlerin kurumlar vergisinden muaf tutulacaklarım öngörmüştür. Anılan bu hükümlerden açıkça anlaşılacağı üzere kooperatif şirketler prensip olarak kurumlar vergisi mükellefi olup, kurumlar vergisinden muaf tutulmaları Kanunla belli edilen şartları bir arada taşımalarına bağlıdır. Uyuşmazlığa konu olayda işer, kooperatif şirket, sahibi bulunduğu arsayı ortaklar dışında kalan üçüncü şahıslara satmak suretiyle sözü edilen muaflık şartlarından birini ihlal etmiş bulunduğuna göre, artık kurumlar vergisi muafiyetinden yararlanmasına olanak kalmamıştır. Nitekim, şirketin esas mukavelesinde, yukarıda sözü edilen 7/16. maddesindeki şartlar mevcut olmakla beraber, fiilen bu kayıt ve şartlara uymayan kooperatiflerin kurumlar vergisi muafiyetinden faydalanamayacakları yolunda aynı madde bendinin parantez içi hükmü ile konuya daha da açıklık getirilmiş bulunmaktadır. Bu suretle yapılan gayrimenkul satışlarından elde edilen kazancın, kurumlar vergisinin mevzuunu teşkil eden ve Gelir Vergisi Kanunu'nun 2. maddesinin birinci fıkra 1. bendine göre ticari kazanç olduğunda kuşku yoktur. Zira Gelir Vergisi Kanunu'nun 37. maddesinin ilk fıkrasında, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançların ticari kazanç olduğu hükme bağlanmıştır. Yukarıda açıklandığı üzere esasen kurumlar vergisi mükellefi olan ve bazı şartları taşıdıkları sürece bu vergiden muaf tutulan kooperatif şirketler, bu şartlardan herhangi birisini kaybettikleri takdirde ticari bir işletme hüviyetim kazanmakta ve aktiflerine dahil gayrimenkul satışının, ticari bir işletmenin bilançosuna kayıtlı gayrimenkul satışı ile hiçbir farkı kalmamakta ve bu ticari işlem sonunda meydana gelecek müsbet farkın da vergilendirilmesi gerekmektedir. Ayrıca, Kurumlar Vergisi Kanunu'nda tasfiyeye giren kurumların vergilendirilmesinde kazanç nevi itibariyle normal faaliyetine devam eden kurumlara göre bir.farklılık getirilmediğinden yapılan faaliyetin ve elde edilen kazancın tasfiye dönemine rastlamasının durumu değiştirmeyeceği açıktır. Bu bakımdan yükümlü şirketçe 1969 yılında satın alınarak aktifine dahil edilen arsanın 1975 yılı içinde ve tasfiyesi sırasında satılmasından elde edilen ve kurumlar vergisine tabi tutulması gereken kazanç, ortaklara dağıtılması nedeniyle ortaklar yönünden 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu'nun uyuşmazlıkla ilgili yılda yürürlükte bulunan 1137 sayılı Kanunla değişik 96. maddesi uyarınca da gelir vergisi tevkifatına tabi tutulması gerekmektedir. Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulüyle Vergi Mahkemesi kararının bozularak ihtirazi kayıtla verilen muhtasar beyanname üzerine tahakkuk ettirilen gelir (stopaj) vergisinin tasdikine oybirliğiyle karar verildi.