|
Dairesi
Faaliyet konusu gayrimenkul alımsatımı olmayan kollektif şirketin, aktifinde kayıtlı gayri menkulün, şirketten çekilmesi halinde, vergi değeri esas alınacaktır.
|
|
Karar No
1982/697
|
|
Esas No
1981/1609
|
|
Karar Tarihi
17-03-1982
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Faaliyet konusu gayrimenkul alımsatımı olmayan kollektif şirketin, aktifinde kayıtlı gayri menkulün, şirketten çekilmesi halinde, vergi değeri esas alınacaktır. Dava, M.O. Kollektif Şirketi’nin aktifinde kayıtlı bir kısım gayri menkullerin şirketten çekilmesi nedeniyle 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun hükümleri içeriğinde değerleme şeklinin tayinine ilişkin olarak açılmış bulunmaktadır. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun bilanço esasına göre ticari kazancın tesbitine dair 38. maddesinde, ticari kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi sonunda ve başındaki değerleri arasındaki müsbet fark olduğu açıklanırken, işletme sahip ve sahiplerince teşebbüsten çekilen değerlerinde öz sermaye farkına ilave olunacağı ve ayrıca hesaplama sırasında Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40. ve 41. maddelerinin nazara alınacağı açıklanmıştır. Kanunun 41/1. maddesinde teşebbüs sahip ve sahipleri ile esinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri değerlerin emsal bedeli ile değerlendirileceği öngörülmüştür. Emsal bedeli ise, 213 sayılı Kanun’un 267. maddesinin 1. fıkrasında, gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veyahut doğru olarak tesbit edilmeyen bir malın değerleme gününde satılması halinde haiz olacağı değer olarak tanımlanmış, müteakip fıkralarda, emsal bedelinin tespit esasları, ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası ve takdir esası olmak üzere üç sıra altında sonuçta hep satış bedeli olarak açıklanmış bulunmaktadır. 193 sayılı Kanun’un 41/1. maddesi ile 213 sayılı Kanun’un 267. maddesinin birlikte incelenmesi halinde, bilanço esasına tabi olan bir işletmenin veya müessesenin ortak veya ortakları tarafından işletmeden çektikleri değerlerin emsal bedeli esasına göre değerlendirilebilmesinin, müessesenin veya işletmenin bu değerlerin malların ticaretiyle sürekli veya düzenli bir şekilde uğraşmış olması şartına bağlandığı anlaşılmaktadır. Olayda gayri menkul alım ve satımıyla değil, tuhafiye ve benzeri emtia alım satımıyla uğraştığı anlaşılan kollektif şirketin ortaklarının işletmeden çektikleri gayri menkullerin yukarıda anılan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesi uyarınca değerlendirilmesi mümkün değildir. 213 sayılı Kanun’un iktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlenmesine ait bölümde özel haller başlıklı 289. maddesinde ise ’bu bölümde yazılı olmayan veyahut yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazi vergi değerleriyle, diğerleri varsa borsa rayici, yoksa mukayyet değerleri, o da yoksa emsal bedeliyle değerlenir’ hükmü yer almış bulunmaktadır. 1961 yılında işletmeye konduğu ve 1977 yılında işletmeden çekildiği anlaşılan gayri menkullerin Vergi Usul Kanunu’nun 289. maddesi uyarınca bu tarihteki vergi değerleri ortakların emlak beyannamelerinde o yıl bizzat gösterdikleri rayiç değer olduğuna göre, bu değerlerin esas alınması yoluyla yapılan tarhiyat yasalara uygundur. Bu nedenlerle davanın kabulü ile Temyiz Komisyonu kararının bozulmasına, tarhiyatın re’sen ve nihai olarak kaçakçılık cezasının kusur cezasına çevrilmesi suretiyle tadilen tasdikine oyçokluğuyla karar verildi.
|
|