|
Dairesi
İşletmeden çekilen gayri menkullerin VUK’nun 259. maddesi uyarınca bu tarihteki vergi değerleri; ortakların emlak beyannamelerinde o yıl gösterdikleri rayiç değer olacağından, tarhiyat sırasında bu değerlerin esas alınması gerekir.
|
|
Karar No
1982/1260
|
|
Esas No
1982/320
|
|
Karar Tarihi
08-04-1982
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
İşletmeden çekilen gayri menkullerin VUK’nun 259. maddesi uyarınca bu tarihteki vergi değerleri; ortakların emlak beyannamelerinde o yıl gösterdikleri rayiç değer olacağından, tarhiyat sırasında bu değerlerin esas alınması gerekir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun bilanço esasına göre ticari kazancın tespitine dair 38. maddesinde, ticari kazancın teşebbüsteki öz sermayenin hesap dönemi somunda ve başındaki değerler arasındaki müsbet fark olduğu açıklanırken işletme sahip ve sahiplerince teşebbüsten çekilen değerlerin de özsermaye farkına ilave olunacağı ve ayrıca hesaplama sırasında Vergi Usul Kanunu’nun değerlemeye ait hükümleri ile bu Kanunun 40. ve 41. maddelerinin de dikkate alınacağı açıklanmıştır. Kanunun 41/1. maddesi ile teşebbüs sahip ve sahipleri ile esinin ve çocuklarının işletmeden çektikleri değerlerin emsal bedel ile değerlendirilmesi öngörülmüştür, emsal bedeli ile 213 sayılı Kanun’un 267. maddesinin 1. fıkrasında gerçek bedeli olmayan veya bilinmeyen veya doğru olarak tespit edilemeyen bir malın, değerleme gününde satılması halinde haiz olacağı değer olarak tanımlanmış, izleyen fıkralarda, emsal bedelin tespit esasları, ortalama fiyat esası, maliyet bedeli esası ve takdir esası olmak üzere üç sıra altında sonuçta hep satış bedeli olarak açıklanmış bulunmaktadır. 193 sayılı Kanun’un 41/1. maddesi île 213 sayılı Kanun’un 267. maddesinin birlikte incelenmeal halinde, bilanço esasına tabi olan bir işletmenin veya müessesenin ortak veya ortakları tarafından işletmeden çektikleri değerlerin emsal bedeli esasına göre değerlendirilebilmesinin, müessesenin veya işletmenin bu değerlerin (malların) ticaretiyle sürekli ve düzenli bir şekilde uğraşmış olması şartına bağlandığı anlaşılmaktadır. Olayda gayri menkul alım ve satımıyla değil mahsul alım ve satımıyla uğraştığı anlaşılan yükümlünün, işletmeden çektiği gayri menkullerin yukarıda anılan 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 267. maddesi uyarınca değerlendirilmesi mümkün değildir. 213 sayılı Kanun’un iktisadi işletmelere dahil kıymetlerin değerlemesine ait bölüm de Özel Haller başlıklı 289. maddesinde ise ’Bu bölümde yazılı olmayan veya yazılı olup da kendi ölçüleriyle değerlenmesine imkan bulunmayan iktisadi kıymetlerden bina ve arazi vergi değerleriyle, diğerleri varsa borsa rayici yoksa mukayyet değerleri o da yoksa emsal bedeli île değerlenir ’ hükmü yer almış bulunmaktadır. 1971 yılında işletmeden çekildiği anlaşılan gayri menkullerin Vergi Usul Kanunu’nun 259. maddesi uyarınca bu tarihteki vergi değerleri, ortakların emlak beyannamelerinde o yıl gösterdikleri rayiç değer olacağından tarhiyata bu değerlerin esas alınması gerekir. Bu nedenle davanın kabulü ile Temyiz Komisyonu Üçüncü Dairesi’nin 07.01.1980 günlü ve 1979/7504 sayılı dava konusu kararının uyuşmazlığa konu olan bölümünün bozulmasına gayri menkullerin vergi (rayiç) değeri, uzmanınca tesbit edilen değerin üzerinde olacağından sonucu itibariyle yerinde bulunan ilk tarhiyatın değerlemeden doğan vergi farkına ilişkin cezanın kusura tahvili suretiyle re’sen tasdikine, oybirliğiyle karar verildi.
|
|