Danıştay Onüçüncü Daire
Bedelsiz ithal yoluyla yurda getirilen malın satılması ve bundan kar sağlanması ticari faaliyet sayılır. Satılan malların maliyet bedeli île satış bedeli arasındaki olumlu fark ise, ticari kazanç olarak vergilendirilir. Gelir Vergisi Kanunu'nun 37. maddesinde, her türlü ticari ve sınai faaliyetten doğan kazancın ticari kazanç sayılacağı hükme bağlandığı gibi, mükellefin bedelsiz tihal yoluyla yurda getirdiği malı satışa arz etmesi ve bundan kar temin etmesi faaliyeti, Ticaret Kanunu hükümlerine göre de ticari faaliyet sayıldığından, mükellefin Türkiye'deki faaliyetinin ticari sayılması ve satılan malların maliyet bedeli ile satış bedeli arasındaki olumlu farkın ticari kazanç olarak vergilendirilmesinin yerinde olduğu, mükellefçe bedelsiz ithalat yoluyla Türkiye'ye mal olarak transfer edilen servetinin maliyet bedelinin faturada kayıtlı Amerikan dolarının o tarihteki kambiyo kuru üzerinden değil, servetin bulunduğu Batı Almanya'dan akreditifin açıldığı Hollanda bankasına deblokaj için ödenen paranın da eklenmesi suretiyle ortaya çıkan deblokaj kuru üzerinden hesaplanması gerektiği iddia edilmekte ise de, inceleme elemanınca yapılan araştırmada bu bankanın iflas etmiş olduğunun saptandığı, ödendiği iddia edilen bedel konusunda herhangi bir belge ibraz edilemediği, kaldı ki servetin bedelsiz ithal yolu ile yurda getirilmesi nedeniyle ithal izninin yurtdışından getirilen servetin bulunduğu ülkeden çıkarılması için yapılması gerekli masraflar çıktıktan sonra kalan değerini ifade edeceği, yapılan ithalat CİF istanbul olduğundan ithalat faturasının, gümrüğe gelişe kadarki tüm masrafları kapsadığı, bu durumda mükellefin iddia etliği gibi deblokaj yasasının olaya uygulanmasının söz konuşu olmadığı, ancak mükellefin yaptığı işin vergiye tabi olup olmadığı konusunda ilgili mercilere başvurduğu, bu durumun ise kaçakçılık kastı ile hareket etmediğinin kanıtı olduğuna, bu nedenlerle vergi aslının aynen onanmasına kaçakçılık cezasının ise kusura çevrilmesine oybirliğiyle karar verildi.