Danıştay Onüçüncü Daire
Satın alınan arazinin 5 yıl geçtikten sonra parsellenerek satışından elde edilen kazanç, ne ticari kazanç ne de sair kazanç ve irat olarak gelir vergisine tabi tutulamaz. 193 sayılı Gelir Vergisi Yasası'nın 37. maddesinde, ticari kazancın tanımı, her türlü ticari ve sınai faaliyetlerden doğan kazançlar şeklinde yapılmış, 4 numaralı bendinde ise, gayrimenkullerin alım, satım ve inşası işleriyle sürekli olarak uğraşanların bu işlerden elde ettikleri kazançlar da ticari kazanç sayılmıştır. Davacı Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından iktisap şekli ne olursa olsun, gayrimenkul satışların süreklilik göstermesinin, ticari bir amacın ve ticari faaliyetin varlığım göstereceği, böylece yukarıda sözü edilen 4 numaralı bentteki, alım ve satımın devamlı olması koşulunun birlikte gerçekleşmesinin zorunlu bulunmadığı iddia edilmiş ise de, sadece satışta devamlılığı, ticari faaliyetin varlığına delil kabul etmeye, anılan maddenin 6 numaralı bendi hükmü karşısında olanak bulunmamaktadır. Çünkü sözü edilen 6 numaralı bentten çıkan anlama göre satın alınan veya trampa suretiyle iktisap olunan arazinin iktisap tarihinden itibaren 5 yıl geçtikten sonra parsellenerek satılmasından elde edilen kazançlar ticari kazanç sayılmadığına, öte yandan parselleyerek satış, satışta devamlılık hali demek olduğuna göre, eğer 4 numaralı bentte, sadece satışta devamlılık hali, ticari faaliyete varlığına yeterli delil sayılmış olsaydı, 6 numaralı bent hükmünün konulmasına mahal kalmayacağının açıkça ortada olmasıdır. Bu bakımdan, 1954 yılında satın alınan arazinin 1970 yılında parsellenerek satışım servetin paraya dönüştürülmesi için başvurulan doğal bir yol olarak kabul etmek zorunludur. Olayda spekülatif amaçlarla arsa fiyatlarının sürekli artmasından yararlanılarak sağlanan bir diğer artışının varlığı söz konuşu olabilir ise de, bu farkın vergilendirilmesi gayrimenkul kıymet artışı vergisi'nin kapsamına girdiğinden gelir vergisi açısından önem taşımaz. Yukarıdaki nedenlerle davanın reddine oybirliğiyle karar verildi.