Danıştay Dava Daireleri Kurulu Kararı T
İpotekli alacaklar şüpheli alacak olarak kabul edildiğinden karşılık ayrılamaz. 213 sayılı VUK'nun 322. maddesinde, 'kazai bir hükme veya alacaktan vazgeçildiğin'! gösteren kanaat verici bir vesikaya göre tahsiline artık imkan kalmayan alacaklar, değersiz alacaklar, bu mahiyete girdikleri tarihte tasarruf değerlerin! kaybederler ve mukayyet kıymetleriyle zarara geçirilerek yok edilir' hükmü yer almıştır, aynı Kanunun 323. maddesinde de şüpheli alacakların neler olduğu sayıldıktan sonra, bunlar için hangi esaslar dairesinde karşılık ayrılabileceği, teminatlı alacaklarda ancak teminatlı kısmın dışında kalan kısmen karşılık ayrılabileceği, tahsil edilme halinde karşılık hesabından tahsil edilen miktar kadar düşüleceği belirtilmiş bulunmaktadır. Davanın komandite ortağı olduğu komandit şirketin 236.685.55 liralık alacağının 200.000 TL. ilk kısminin ipotekle teminatlı olduğu ve bilanço tanzim tarihinde bu ipoteğin henüz mahkemece iptal edilmediği hususu ihtilaflı değildir. Temyiz Komisyonu şirket ortaklarından bir kişi adına ve lehine tesis edilmiş olan bu ipoteğin bilahare Yargıtay'ca da onanmış bulunan Asliye Hukuk Mahkemesi kararıyla iptal edilmiş olması vakıasına ve yalnızca bu vakıaya dayanarak ihtilaflı 200.000 TL.'ilk miktarın matrahtan tenzili yolundaki itiraz Komisyonu kararım bu kalem bakımından onamıştır. Oysa, Vergi Usul Kanunu'nun yukarıda anılan 322. ve 323. maddeleri dikkate alındığında, diğer tüm Vergi Daireleri iddialarına itibar edilmese dahi, bilanço tarihinde henüz iptal edilmiş olmayan ipotekle teminat altına alınmış 200.000 TL.'lık alacak kısminin zarara atılmasına imkan yoktur. Zira mezkur ipotekle teminata alınmış alacağın değersiz hale gelmesi ancak ipoteğin iptali hükmünün kesinleşmesi ile mümkündür, ipotek iptalinin kesinleşmesinden önce; dava safhasında olması nedeniyle şüpheli alacak niteliğindedir ve şirket ancak bu miktar için karşılık ayırma hakkına haizdir. Anılan sebeplerle, Vergiler Temyiz Komisyonu kararının bu hususa ilişkin karar kısmı VUK'nun 322. ve 323. maddelerine açıkça aykırı bulunmaktadır. Öte yandan, itiraz Komisyonu bu kalemi matrahtan tenzil ederken bir başka neden olarak da, ipoteğin şirket lehine değil bir ortak lehine değil tesis edilmiş olduğunu, böylece şirket bakımından bir teminatın varlığından söz edilmeyeceğini kabul etmişse de, gerek Temyiz Komisyonu kararında bu hususun mezkur geçilmiş olması gerekse Vergi Dairesi'nin dava safhasında 17.12.1985 gün ve 255/18983 sayılı hesap uzmanı raporuna tam olarak ilişik belgeye dayanarak ileri sürdüğü iddialara rağmen mükellef cevap dilekçesinde ipoteğin ........ özel alacağı için tesis edildiği yolunda bir savunmaya rastlanmamış olması karşısında, ipotekle temin edilmiş şahsi bir alacağın bahis konusu olmadığım kabul zorunludur. Bu durumda, ya gerçekten şirketin ........ şahıstan, bilanço tanzim tarihinde ipotekle teminata bağlanmış bir varlığım kabul etmek ve eğer bilanço tarihinde ipoteğin iptali davasının mevcudiyeti ve borçlunun iflas halinde olduğu tespit edilmiş ise bu alacağın ancak şüpheli alacaklar hesabında gösterilebileceğim kabul etmek ya da Vergi Dairesi'nin aslında mevcut olmayan bir alacak dolayısıyla bu miktarın sırf karı azaltmak amacıyla zarara atıldığı yolundaki ve Asliye Hukuk Mahkemesi'nin, ipoteğin iptaline ilişkin kararının gerekçelerine atfen ileri sürdüğü iddiaların tahkikiyle alınacak sonuca göre karar vermek icabedecektir. Eğer matrah kalemlerine ilişkin Vergi Dairesi iddialarında ise komisyon kararının bu hususlara ilişkin hüküm fıkralarının dayandığı gerekçeler karşısında isabet görülmemiştir. Açıklanan sebeplerle, Vergiler Temyiz Komisyonunu kararının komandit şirketin alacağı ile ilgili kısminin bozulmasına oybirliğiyle, diğer matrah kalemlerine ilişkin davanın ise reddine oyçokluğuyla karar verildi.