Dairesi
Ticari kazanç addedilerek yapılan tarhiyatın, komisyonlarca sair kazanç kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, tarhiyatın kaldırılması gerekmez.
Karar No
1977/2336 /7
Esas No
1976/1779
Karar Tarihi
07-07-1977

Danıştay Onüçüncü Daire

1. Ticari kazanç addedilerek yapılan tarhiyatın, komisyonlarca sair kazanç kapsamına girdiğinin anlaşılması halinde, tarhiyatın kaldırılması gerekmez. 2. Arsa üzerine müteahhit tarafından yapılan bir inşaattan arsa sahibine kat ve daire verilmesi gelir vergisi açısından TRAMPA hükmündedir. 3. Maliyet bedeli kesinlikle saptanamayan daire satışlarında satış bedeline %20 kar oranı uygulanarak da satış karı saptanabilir. Davacı vekili tarafından, tarhiyatın 1.5 daire satışından elde edilen kazancın, Gelir Vergisi Yasası’nın 37/4. maddesi uyarınca ticari kazanç sayılmasından dolayı yapıldığı, itiraz komisyonunun tarhiyatı onadığı, temyiz komisyonunun ortada ticari kazanç olarak vergilendirilmesi gerekli bir gelir bulunup bulunmadığım tartışarak, varsa vergiyi onamak, yoksa kaldırması gerekirken ticari kazanç saymadığı bir gelir unsurunu sair kazanç kapsamına sokmak suretiyle tarhiyata başka dayanak aradığı, diğer bir deyimle Vergi Dairesi Müdürlüğü yerine geçerek değişik bir vergilendirme yolunu seçtiği iddia edilmekte ve gerçekten ticari kazançta süreklilik, tekerrür ve bu yolla faaliyetin sürekli hale getirilmesi gibi şartlar aranmakta amaç ve niyete bakılmakta, buna karşılık sair kazanca bu unsurlar üzerinde durulmamakta ise de, gayrimenkul satışlarından elde edilen gelirin ticari kazanç veya sair kazanç olarak vergilendirilmesinin yükümlü hukukuna olumsuz etkisinin bulunmaması, her iki geliri unsurunda safi kazancın aynı yöntemle hesaplanması karşısında idari yargı organlarınca bir gayrimenkulun satışından elde edilen gelirin vergiye tabi olup olmadığına, vergiye tabi ise sair kazanç şartıyla) karar verilmesi, idarenin yerine geçilmesi, tarafsızlık ve objektiflik ilkelerinin zedelenmesi sonucunu doğurmaz. Davacı vekili tarafından ikinci olarak ileri sürülen; yapılan satıştan elde edilen gelirin ticari kazanç kapsamına girmediği yolundaki iddia, dairemiz içtihatlarına da uygun bulunduğundan yerinde ise de, bunun yanında olayda trampa olmadığından elde edilen gelirin şar kazanç da sayılamayacağına ilişkin iddiada yerindelik bulunmamaktadır. Çünkü başkasının arsası üzeride tüm işçilik ve malzeme müteahhide ait olmak üzere yapılan bir binayı arsa sahibine aitmiş gibi kabul etmeyle, hele bir değişim sözkonusu ise, bir takım şeklî görüntüleri olayın gerçek yüzü gibi kabul etmeye vergi hukuku açısından olanak bulunmamaktadır. O halde, arsa üzerine müteahhit tarafından yapılan bir inşaattan arsa sahibine kat veya daire verilmesi gelir vergisi açısından trampa hükmündedir. Bu trampanın gerçekleştiği zaman ise, müteahhidin yaptığı binadaki bağımsız bölümlerin (kat, daire, dükkan, depo gibi) tamamlanarak kullanılabilir hale geldiğinde arsa sahibine teslim edilmesidir. Gayrimenkul satışlarında tapuya tescil, satışın varlığım gösteren kesin bir belge olmakla beraber, gerçek satış tarihini saptamada mutlaka itibar edilmesi gereken bir belge niteliği taşımamaktadır. Öte yandan, tescil tarihiyle teslim tarihinin ayın yılda yapılması olasılığı da bulunmakta olup, dava konuşu olayda, arsa sahibinin inşa edilen apartman dairelerim 1970 yılında teslim aldığında esasen bir uyuşmazlık da yoktur. Tramba hakkında satış hükümlerinin uygulanacağım öngören Medeni Kanun’un 232. maddesi hükmüne paralel olarak Gelir Vergisi Yasası’nın 80/7. maddesinde de trampa satış hükmünde kabul edilerek ’satın alınan inşa edilen veya trampa suretiyle iktisap olunan gayrimenkullerin alım, inşa veya trampa tarihlerinden başlayarak dört yıl içinde satılmaları, trampa ve istimlak edilmeleri hallide elde edilen ve bir takvim yılında 10.000 lirayı aşan kazançlar’ m gayrimenkul satışından elde edilen kazanç olarak vergilendirilmesi gerekeceği kabul edildiğine göre, 1970 yılında trampa suretiyle iktisap edilen dairelerin (4 yıl geçmeden) 1972 yılında satışından elde edilen kazancı sair kazanç olarak kabul etmek zorunludur. Bu nedenle davacı vekilinin iddia ettiği gibi, olayda 1948 yılında iktisap edilen bir gayrimenkulun 1972 yılında satılması durumu sözkonusu olamaz. Davacı vekili tarafından ileri sürülen son iddia; hiçbir gider ve maliyet düşülmeden satış bedelinin matrah olarak kabul edilmesinin hatalı olduğu yönüne ilişkin olup, dosya üzerinde yapılan incelemede gerçekten 262.500 liralık satış bedelinin tümünün matrah olarak kabul edildiği komisyonlarca da tarhiyatın böylece onandığı anlaşıldığından, olayda maddi hata bulunduğu halde, yükümlünün ihtirazi kayıtla bildirdiği satış bedelinin aynen matrah olarak kabul edilmesinde yerindelik görülmemiştir. Bu nedenle davanın kısmen kabulü ile maliyet bedeli kesinlikle saptanamayan daire satışlarında satış bedeline %20 kar oranı uygulanması gerektiği yolundaki süregelen dairemiz kararları da gözönünde tutularak matrahın miktarı hakkında yeniden bir karar verilmek üzere Temyiz Komisyonu İkinci Dairesi’nin 9.3.1976 gün ve 34 sayılı kararının bozulmasına oybirliğiyle, trampa ile ilgili hüküm fıkrasının gerekçesinde oyçokluğuyla karar verildi.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı