Danıştay Dördüncü Daire
Mükellefin vergilendirme dönemine ait beyannamesinin umumi vekili ortağı tarafından imza edilmek suretiyle verilmesinde Kanun’a aykırılık yoktur. 1965 takvim yılma ait beyannamesinin ortağı ve umumi vekilince üzerine hiç verilmemiş sayılarak, davalı adına re’sen takdir yoluyla salınan gelir vergisi ve kesilen kaçakçılık cezasını; beyanname vermenin münhasıran şahsa bağlı haklardan, olmadığı, vekilin, Borçlar Kanunu ve 3499 sayılı Avukatlık Kanunu hükümlerine göre beyannameyi de imzalama yetkisi bulunduğu ve vergi Kanun’larında da aksine hüküm bulunmadığına göre, umumi vekilce imzalanıp süresinde verilen beyannamenin hukuken geçerli olduğu, bu durumda re’sen takdir sebebi bulunmadığı ve Danıştay içtihatlarının da bu merkezde bulunduğu gerekçesiyle terkin eden Temyiz Komisyonu Birinci Dairesi kararının; 193 sayılı Kanunun 83. maddesine göre beyannameyi bizzat hükümlünün veya vergi sorumlusunun vermesi gerektiği, olayda ise beyanname verenin bunlardan hiçbirisi olmadığı, bu sebeple beyanın kabul edilmemesinin yerinde olduğu, beyannameyi verenin umumi vekil olmasının sonucu değiştiremeyeceği iddialarıyla bozulması isteği üzerine gereği görüşüldü. Mükellefin vergilendirme dönemine ait beyannamesinin umumi vekili ortağı tarafından imza edilmek suretiyle, süresinde Vergi Dairesi’ne verildiğinin anlaşıldığı bu faaliyet vekilin Borçlar Kanunu’nun 388. maddesinde tahdidi olarak sayılan, yapamayacağı işler meydanında bulunmadığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’nun 94. maddesi hükmüne göre vekile tebligatında imkan dahilinde bulunduğu ve dolayısıyla beyanname vermesinin de mümkün olduğu; Vergi Dairesince de, umumi vekilin, beyanname vermeye ve imzalamaya yetkili olmadığının iddia edilmediği cihetle, kanuni süresinde umumi vekilce verilen beyannamenin hiç verilmemiş sayılarak re’sen takdir kararma dayanılarak yapılan tarhiyatı terkin eden dava konuşu Temyiz Komisyonu kararında Kanun’a aykırılık görülmemiştir. Açıklanan nedenlerle davanın reddine oybirliğiyle karar verildi.