Dairesi
OTOBÜS, KAMYON, OTOMOBİL SATIŞLARI NEDENİYLE TAHSİL EDİLEN VADE...
Karar No
1974
Esas No
338
Karar Tarihi
30-06-1993
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
ÜÇÜNCÜ DAİRE
1993
1974
1993
338
30/06/1993
 
KARAR METNİ

OTOBÜS, KAMYON, OTOMOBİL SATIŞLARI NEDENİYLE TAHSİL EDİLEN VADE FARKI-
NIN SATIŞ BEDELİ İÇİNDE KABUL EDİLMESİ GEREKTİĞİ HK.

Şirketinin bayii olarak otobüs, kamyon, minibüs, yedek parça ticareti
yapan Davacı Şirketin 1987 takvim yılı işlemlerinin incelenmesi sonu-
cunda tesbit edilen matrah farkı üzerinde adına re'sen salınan kurum-
lar vergisi ile kesilen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; oto-
büs ve kamyon satışlarının, fiatı, teslimi, kredilendirilmesi ve temi-
natı konularında kurallar içeren satış sözleşmelerine uygun olarak ya-
pıldığı, anılan sözleşmede, aracın peşin bedelinin 30 gün içinde öden-
mesi, bu sürede ödenmemesi halinde ise anapara üzerinden cari vade
farkı ve katma değer vergisi ödenmek koşuluyla borcun ertelenebileceği
nedeniyle doğacak vade farkını karşılayacak teminatın alınmasının ka-
rarlıştırıldığı, satış sırasında aracın peşin fiatı üzerinden fatura
düzenlemek ve erteleme talebini karşılayacak tutarda da senet alınarak
aracın trafik kaydının alıcı adına yaptırılması suretiyle teslim edil-
diği, sözleşmede öngörülen peşin satış fiatı üzerinden düzenlenen fa-
tura tutarının satış hesabına alacak yazıldığı, satış bedelinden baki-
ye kalan borcun vade farkı ve katma değer vergisi müşteriler cari he-
sabı borçlandırılmak, müşkeri ödemeleri hesabı alacaklandırılmak sure-
tiyle muhasebeleştirilerek, mal bedeli satış hesabında vade farkları
ise sair gelirler hesabında takip edildiğinin dosyanın incelenmesinden
anlaşıldığı, alıcılarla yapılan sözleşmelerde, satışların peşin oldu-
ğunun belirtildiği ve taksit öngörülmediği, alıcı tercihini kalan bor-
cun ertelemesi yönünde kullanması ve borcun belli koşullarla ertelene-
bileceğinin kabul edilmesinin anılan sözleşmeye Borçlar Kanununun 222
ve devamı maddelerinde yasal düzenlemesini bulan taksitli satış söz-
leşmesi niteliğini kazandırmıyacağı, amaç alıcılarından mal bedeli ve
olası vade farklarını karşılar tutarda alınan bonoların hem ödenmeyen
mal bedelini hemde olası ertelemelerin gerektirdiği vade farklarının
teminatını oluşturduğu, bu bonoların mal bedeline ilişkin kısmının sa-
tış tarihinde hasılata intikal ettirildiği hususunda uyuşmazlık bulun-
madığı, sözleşmede taliki şart olarak öngörülen ertelemenin gerçekleş-
mesi durumunda davacı şirketçe talep edilebilecek olan alacağın erte-
leme gerçekleşmezse teminat niteliği taşıyan bonoların içerdiği tutar-
ların şirketin hesaben yaptığı tahsilat, dolayısıyla da satışı yapılan
aracın bedeli olarak düşünülemiyeceği, alıcıların yaptıkları ödeme
şekline göre satışın taksitli olduğu yolundaki beyanlarının bonoların
mal bedeli olarak düzenlendiğini de göstermeyeceği, kaldı ki, bu bono-
ların alacak senedi olarak nitelendirildiğinde 213 sayılı Vergi Usul
Kanununun 281.maddesinde öngörülen reeskonta tabi tutularak fiktif ka-
zanç önlenerek dönem matrahının gerçek ve makul düzeye indirilmesinin
gerekeceği, diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8.maddesi-
nin 5.fıkrasında yer alan mükellefeyete veya vergi sorumluluğuna iliş-
kin özel anlaşmaların vergi dairesini bağlamayacağı yolundaki kuralın
Borçlar Kanununun 19.maddesinde tanımını bulan akit serbestisi ilkesi
karşısında taraflar işin geçerli olan sözleşmelerin vergi idaresi için
geçerli olmayacağı ya da tarafların vergi karşısındaki durumunun tes-
bitinde esas alınmayacağı şeklinde yorumlanamayacağı, sonuç olarak;
sözleşme uyarınca teminat olarak alınan bonolarda yazılı tutarların
hesaben elde edilmiş hasılat niteliğinde kabul edilmesi sonucu yapılan
tarhiyatta Yasalara uygunluk görülmediği gerekçesiyle kabul ederek ka-
çakçılık cezalı kurumlar vergisi tarhiyatını terkin eden 3.Vergi Mah-
kemesinin 20.10.1992 gün ve 1992/918 sayılı kararının, inceleme rapo-
runa göre yapılan tarhiyatın kanuni ve yerinde dolduğu ileri sürülerek
bozulması istemidir.

Borçlar Kanununun 222.maddesinde, taksitli satış, bir malın bedelinin
taksitle ödenmesi şartıyla alıcıya teslim edilmesi şeklinde tanımlan-
mış olup taksitlerin zamanında ödenmemesi halinde satıcının ödenmeyen
taksitlerin ödenmesini isteyebileceği gibi taraflar arasında kararlaş-
tırılmış ise satıcı satılan malın mülkiyetini ve sözleşmenin bozulma-
sını isteme hakkına sahip olacağı belirtilmiş bulunmaktadır.

Davacı Şirketle otobüs ve kamyon alıcıları arasında düzenlenen satış
sözleşmelerinde, fatura tarihinden itibaren 30 gün içinde bedelin ta-
mamen ödeneceğinin, bu süre içinde ödeme yapılmayarak erteleme isten-
mesi halinde vade farkı ve katma değer vergisi ödenmesi şartıyla erte-
leme isteğinin kabul edilebileceğinin, ertelenen her borç miktarının
ödenmemesi halinde ana paradan ödenmemiş olan borcun muaccel olacağı-
nın öngörülmüş bulunması bu sözleşmelerin taksitli satış sözleşmesi
olduğunu açık olarak göstermektedir.

Her ne kadar düzenlenen faturaların üzerinde fatura bedelinin 30 günde
ödeneceği ibaresi yer almış ise de gerçekte satışların peşin olmadığı,
şirketin, alıcılara 20 bazen 30 ay gibi uzun bir vadeyi kapsayan eşit
taksitlere bölünmüş senetleri imzalatarak aldığı anlaşılmıştır.

Nitekim, otobüs alıcıları inceleme elemanına taşıtları vadeli olarak
satın aldıklarını ve vadeleri belirlenmiş 20-30 adet senet verdikleri-
ni, taşıtların kendilerine maliyetinin, faturada yazılı miktar ile
borcun biteceği tarihe kadar ödedikleri vade farkı toplamından ibaret
olduğunu beyan etmişlerdir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3/B.maddesinde, vergilendirmede, ver-
giyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahiyetinin
esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin
gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabileceği
hükmü karşısında, otobüs alıcılarının da ifadeleriyle belirlendiği
re Davacı Şirket ile alıcılar arasında düzenlenen senetlerin alacak
senedi olduğunda kuşku bulunmaktadır.

Öte yandan, vadeye bağlanan alacak nedeniyle ana para, vade farkı ve
katma değer vergisinden oluşan miktarlar için müşteri tarafından imza-
narak şirkete verilen ve alacağın takip ve tahsilini sağlayacak olan
bonoların müşteriler yönünden borç, şirket yönünden ise alacak senedi
olduğu açık olup bu senetlerin şirket tarafından bankaya verilmemesi
ve ciro edilmemiş olması haciz ve rehin uygulaması da yapılan olayda
davacı şirket tarafından ileri sürüldüğü gibi anılan bonoların teminat
senedi olarak nitelendirilmesini gerektirmez.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 13.maddesinde kurumlar vergisi-
nin, 1.maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde et-
tikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazan-
cının tesbitinde Gelir Vergisi Kanununun 13.maddesinde kurumlar vergi-
sinin, 1.maddede yazılı mükelleflerin bir hesap dönemi içinde elde et-
tikleri safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı, safi kurum kazan-
cının tesbitinde Gelir Vergisi Kanununun ticari kazanç hakkındaki hü-
kümlerin uygulanacağı belirtilmiştir.

Gelir Vergisi Kanununda ise ticari kazançta gelirin elde edilmesi ta-
hakkuk esasına bağlanmış olup, geliri doğuran işlemi eksiksiz olarak
yapılması bir başka deyişle gelirin mahiyet ve tutar itibariyle kesin-
lik kazanmış olması gelirin elde edilmiş sayılması için yeterli sayıl-
mıştır.

213 sayılı Kanunun 19.maddesinde, vergi alacağının, Vergi Kanunlarının
vergiyi bağladıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile
doğacağı belirtildiğinden ve yukarıda da belirtildiği üzere ticari ka-
zancın tesbitinde tahakkuk esası cari olup taksitli satışlarda vergiyi
doğuran olay satışla gerçekleştiğinden tahakkuk eden (peşin fiyat +
vade farkı) satış tutarının tamamının satış faturasında gösterilmesi
ve satış tarihi itibariyle deftere hasılat olarak yazılması Kanun hük-
mü gereğidir. Aksi uygulamanın tahakkuk ve verginin dönemselliği ilke-
lerine aykırılığı açıktır.

Kaldı ki, tahakkuk esasına göre vergilendirilen gelirin, muhtelif ne-
denlerle tahsil edilememesi, ilgilinin tasarrufuna girmemesi halinde
Kanun koyucu bu hususu gözönünde tutarak 213 sayılı Vergi Usul Kanunu-
nun 322 ve 323.maddesiyle şüpheli ve değersiz alacak zarara intikal
ettirilmesini kabul etmiştir. Ayrıca anılan Yasanın 281.maddesiyle,
vadesi gelmemiş olan senede bağlı alacakların değerleme gününün kıyme-
tine irca olunabileceği, bu takdirde senette faiz nisbeti açıklanmış
ise bu nisbetin açıklanmamışsa Cumhuriyet Merkez Bankasının resmi is-
konto haddinin uygulanacağı hükmü getirilmek suretiyle dönemsellik il-
kesi korunmuş bulunmaktadır.

Öte yandan, Borçlar Kanununda düzenlenmiş bulunan akit serbestisine
ilişkin hükümlere dayanılarak taraflar arasınad yapılan sözleşmelerin,
Vergi Kanunlarının amir hükümlerini ve getirdiği sistemin bertaraf
edilmesine hukukilik kazandıramıyacağı gibi bu tür sözleşmelerin vergi
idaresini bağlayıcı nitelikte olduğu da kabul edilemez. Aksine bir uy-
gulamanın, Vergi Kanunlarının öngördüğü sistemin etkin ve adil biçimde
uygulamasını önleyebileceği için hiçbir şekilde kabul edilmesi düşünü-
lemez.

Bu nedenle, Davacı Şirketin alıcılarla yaptığı satış sözleşmelerine
dayanarak ticari kazancın tesbitinde tahakkuk esasının egemen kılan
Kanun hükmüne aykırı biçimde işlem yapmasını kabul etmek mümkün değil-
dir.

Kaldı ki, olayda söz konusu sözleşmelere de uyulmamış bulunmaktadır.

Zira sözleşmelere göre satışı yapılan araçların peşin satış bedelleri-
nin ödenmeyen kısmını içeren ve 30 gün vadeli senetler düzenlenmesi
gerekirken satış sırasında peşin satış bedellerinin ödenmeyen kısmı
ile vade farklarını içeren 20 ya da 30 adet senet düzenlendiği sözleş-
melerin tarafları olan ve vergiyi doğuran olayın doğrudan ilgilisi bu-
lunan alıcıların birbirini doğrulayan ifadelerinden anlaşılmaktadır.

Diğer taraftan senetlerin vadeleri geldiğinde veya tahsil edildiğinde
hasılat olarak kaydedilmeleri nedeniyle ortada vergi ziyaı bulunmadığı
yolundaki iddianında geçerliliği yoktur. Zira senetlerin vade veya
tahsil tarihinde vergiyi doğuran herhangi bir olay söz konusu değil-
dir. Başka bir deyişle bu tarihlerde mal satışı veya hizmet ifası diye
bir olay meldana gelmemiştir. Tahsil edilen senet bedelleri vergiyi
doğuran taşıt aracı satışı ile ilgilidir ve satışın yapıldığı sırada
hasılat kaydedilmesi Kurumlar Vergisi Kanununun göndermede bulunduğu
Gelir Vergisi Kanununun tahakkuk esasını cari kılan amir hükmü gere-
ğidir.

Bu nedenlerle, Davacı Şirket tarafından satış tarihinde peşin satış
bedelinin, tahsil edildiği yılda da vade farklarının hasılat olarak
yazılarak tahakkuk ettiği yılda matrahın azaltılması yoluyla dönem ka-
rının istenildiği biçimde yıllara yayılmasında vergilendirme tekniğine
ve vergi hukukuna uygunluk görülmemiştir.

Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulü ile İzmir 3.Vergi Mahke-
mesinin 20.10.1992 gün ve 1992/918 sayılı kararının bozulmasına 30.6.
1993 gününde karar verildi.


ŞT/ES





 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı