VERGİ MUAFİYETİ İDDİASININ MÜKELLEF TARAFINDAN 6183 SAYILI KANUNUN 58.
MADDESİNDE YER ALAN "BÖYLE BİR BORCUN OLMADIĞI KAPSAMINDA, ÖDEME EMRİ-
NE KARŞI AÇILAN DAVADA İLERİ SÜRÜLEBİLECEĞİ HK.
Uyuşmazlık; tahakkuk ettirilen Emlak Vergisi borcunun zamanında ödenme
mesi nedeniyle düzenlenip yükümlü adına tebliğ edilen ödeme emrine kar
şı açılan davayı, dosyanın incelenmesinden, yükümlünün bildirimde gös-
terdiği taşınmazların tarımsal üretimde kullanılan nitelikte olduğunun
ve yükümlüce muafiyetten yararlanmak amacıyla beyanname verildiğinin
anlaşıldığı, ihtilaflı taşınmazların Emlak Vergisi Kanununun 4/h madde
si gereğince Bina Vergisinden muaf tutulmasıbnın gerektiği, ancak daha
önce yatırılan vergilerin iadesi isteminin yerinde olmadığı gerekçesiy
le kısmen kabul edip, düzenlenen ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkeme
si kararının vergi dairesi müdürlüğünce temyizi üzerine Danıştay Doku-
zuncu Dairesinin kararıyla; 6183 sayılı Yasanın 58.maddesinin ödeme em
rine itirazı tarhiyatın itiraz safhasından ayırarak itiraz nedenlerini
sınırlamış bulunduğu, ödeme emrinr karşı açılan davaların bu madde çer
çevesinde incelenmesinin zorunlu olduğu, tarhiyata yönelik dava aşama-
sında ileri sürülebilecek nitelikte olan muafiyet iddiasının ödeme em-
rine ilişkin dava sırasında incelenmesinin yerinde olmadığı, diğer ta-
raftan 1977 genel beyan dönemi ile 1980 genel beyan dönemindeki vergi
değerleri ve miktarları farklı olduğu halde savunmada 1977 yılından
itibaren miktarın 5 yıl içinde (124.521x5) lira olduğunun belirtildi-
ği, 1980 yılı tahakkuk fişinin mükellefe tebliğ edilip edilmediğinin,
böylece tahakkukun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirsiz olduğu, öde
me emri konusu 5 yıllık borcun bir kısmının ödendiği, ancak mahkeme
kararında bu konularda bir açıklığın bulunmadığı bütün bu hususların
incelenerek karar verilmesinin gerektiği gerekçesiyle bozulması üzeri-
ne; "borcum yoktur" deyiminin geniş kapsamlı olduğu, yöntemsel koşul-
larla sınırlandırılamayacağı, böyle bir sınırlamaya gidilmesi halinde
haksız borç-alacak ilişkisinin doğacağı, 213 sayılı Kanunun 19.maddesi
nin 1.fıkrasında; vergi alacağının, vergi kanunlarının vergiyi bağla-
dıkları olayın vukuu veya hukuki durumun tekemmülü ile doğacağının hük
me bağlandığı, olayda ancak taşınmazlara ilişkin muafiyetin kalkması
ile vergiyi doğuran olayın meydana geleceği, böyle bir durum oluşmadı-
ğına göre vergi alacağından söz edilemiyeceği, öte yandan bir kamu ala
cağının kesinleşmiş sayılabilmesi için verginin ihbarname, tahakkuk fi
şi veya başka bir belge ile yükümlüsüne yöntemine uygun bir biçimde
tebliğ edilmesinin yerinde olmadığı, verginin kaynağının araştırılması
nın ve dayanağını oluşturan uğraşın vergiye tabi olup olmadığının sap-
tanmasının gerektiği, yasaların vergiden bağışık veya ayrık tuttuğu
bir unsurun idarece vergilendirilerek her nasılsa tarh aşaması atlatıl
mak suretiyle kesinleştirilmesi ve bunun tahsili yoluna gidilmesi ola-
nağını tanımanın idareyi yasaların üstünde bir yetkiyle donatmak olur
biçiminde yorumlanabileceği, bu nedenle muafiyet iddiasının "borcum
yoktur" kapsamında nitelendirilerek ödeme emrine karşı açılan dava aşa
masında da incelenmesinin yasal ve hukuki bir zorunluluk olduğu, nite-
kim İşgaliye Resminin süresinde ödenmemesi nedeniyle Emekli Sandığı
adına düzenlenen ödeme emrinin Danıştay Dava Daireleri Kurulunca İşga-
liye Resminden muaf olduğu gerekçesiyle iptal edildiği, 1319 sayılı Ka
nunun 4/h maddesi gereğince ihtilaflı taşınmazların Bina Vergisinden
muaf olacak nitelikte olduğu, zorunlu kovuşturma sonucu ve başka taşın
mazlara ait sanılarak gerçekleştirilen vergilerin bir kısmının ödenmiş
olması yükümlünün bildirdiği taşınmazlara muafiyet uygulanmasına engel
teşkil etmeyeceği, yatırılan vergilerin iadesi istemine gelince, yatı-
rılan vergilerin bir kısmı için dava açma süresinin geçmiş olması, bir
kısmının ise dönem itibariyle ödeme emri ile istenen kamu alacağı ile
ilgisinin bulunmaması nedeniyle doğrudan doğruya vergi dairesine başvu
rulmasının gerektiği gerekçesiyle bozma kararına uymayarak ilk kararın
da ısrar eden Vergi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibaret-
tir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Ver
gi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Kurulumuzca da uygun
görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddia-
lar sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığından,
temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına karar verildi.
RD/SE
|