Danıştay Dördüncü Daire
Haczedilen malların alacağı karşılayacak değere sahip bulunması ve alacağın teminata bağlanması halinde, şüpheli alacaktan söz edilemeyeceği gibi ortaklığın izalesi yolunda verilen karar üzerine satış işlemi 1986 yılında yapılmış olduğundan 1982 yılında alacağı ne kadarının tahsil edilebileceği bilinmeden, teminatlı durumunda bulunan alacak için peşinen karşılık ayrılamaz ve yükümlünün vergi kaybına yol açan eylemi kusur cezası kesilmesin! gerekli kılar. 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 323. maddesinin olay tarihinde yürürlükte bulunan şeklinde, ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla, dava ve icra alacaklarının şüpheli alacak sayılacağı, şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabileceği, bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğunun karşılık hesabında gösterileceği, teminatlı alacaklarda bu karşılığın teminattan geri kalan miktara inhisar edeceği hükme bağlanmış olup, madde hükmünden anlaşılacağı üzere teminatlı alacaklarda karşılık ayrılması söz konusu olmayıp bu tür alacaklarda karşılık sadece teminattan arta kalan kısma inhisar eder. Dosyanın incelenmesinden de, yükümlünün 1982 yılında ...... adlı kişiye 7.000.000 lira bedelle sattığı kamyondan dolayı alacağına karşılık 3.000.000 lirası 1982 yılında 4.000.000 lirası 1983 yılında ödenmek üzere aldığı, ayrıca bu alacağın teminata bağlanması için taraflar arasında ....... Üçüncü Noterliği'nin 05.01.1982 tarih ve 0134 yevmiye kaydıyla onaylanan 'menkul rehinli borç senedi' adı altında rehin akti düzenlendiği, bu akdin 1. maddesi ile borçlunun ortağı bulunduğu fabrikadaki makinaların rehnedildiği, 5. maddesinde de, rehin verilen malların işletilip kullanılması sonucunda elde edilen mamuller üzerinde de alacaklı yükümlünün rehin hakkı bulunduğunun kabul edildiği ilk iki senedi ödeyen borçlunun üçüncü senetten itibaren borcunu ödememesi üzerine ....... icra Memurluğu dosyası ile menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takibe geçildiği, borçlunun kendisine tebliğ edilen 10.05.1982 tarihli 'menkul rehninin paraya çevrilmesi yoluyla takip taleplerinde ödeme emri' ne itiraz edilmeyerek rehinli borç senedinin varlığı ve geçerliliğinin kabul edildiği, 17.05.1982 günlü haciz tutanağı ile borçlunun menkullerinin haczedildiği, haczedilen menkullerin re'sen takdir edilen kıymetlerinin 24.800.000 lira olduğu, 07.12.1987 ve 08.12.1982 tarihlerinde açılan istihkak davaları sonucu rehinli menkullerin 1/ 4'inin borçluya ait olduğuna karar verildiği, esasen malların 1/4'i borçluya ait olsa bile haczedilen malların alacağı karşılayacak değere sahip bulunduğu ve alacağın haciz yoluyla da teminata bağlandığı anlaşıldığından artık 213 sayılı Kanun'un 323. maddesine uygun şüpheli bir alacaktan bahsedilemez. Diğer taraftan, 1981 yılında borçlunun ortağı bulunduğu adi ortaklığın izalesi için açılan dava sonucu mahkemece rehinli malların satışı suretiyle ortaklığın izalesi yolunda verilen karar üzerine satış, tevzi ve taksim işlemi 1986 yılında yapılmış olduğundan 1982 yılında alacağın tahsilinin mümkün olup olmadığı ya da ne kadarının tahsil edilebileceği bilinmeden ilgili yılda teminatlı durumda bulunan bir alacak için peşinen karşılık ayrılması da 323. maddede tanınan hakkın kötüye kullanılması niteliğindedir. Bu durumda, icra takibinin 28.11.1983 tarihinde geçerli bir neden olmaksızın takipsiz bırakılarak menkul rehni ve haczi yoluyla teminat altına alınmış bir alacağın tamamı için 1982 yılında pasifte karşılık ayrılmasında 213 sayılı Kanun'un 323. maddesine uyarlık bulunmadığından, mahkemece maddede belirtilen teminatın borcun ödenmemesi halinde anında ve kolayca paraya çevrilebilen cinsten olması gerektiği, açılan istihkak davalarım kısmen mükellef aleyhine sonuçlandığı ve icra takibatından henüz sonuç alınamadığı gerekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiştir.