LİMİTED ŞİRKET PAYDAŞI OLAN VE VAKIF SENEDİNDE TİCARİ FAALİYETTE BULU-
NABİLECEĞİ BELİRTİLEN VAKFIN VAKIF ÜYELERİNE DÜŞÜK KAR YÜZDESİ UYGULA-
YARAK DA OLSA GIDA VE DİĞER İHTİYAÇ MADDELERİ SAĞLAMA FAALİYETİ NEDE-
NİYLE KURUMLAR VERGİSİ MUAFİYETİNDEN YARARLANMASINA OLANAK BULUNMADIĞI
HK.
Davacı vakfın, kurumlar vergisi beyannamelerini vermemesi nedeniyle a-
dına 1989 yılı için resen salınan kurumlar vergisi ve kesilen kaçakçı-
lık cezasının vadesinde ödenmemesi üzerine gecikme faiziyle birlikte
tahsili için düzenlenen ödeme emrine karşı dava açılmıştır.
Davayı inceleyen ... Vergi Mahkemesi, ... günlü, 1995/36 sayılı
kararıyla; davalı idarece vakfın, üyelerine ucuz mal temin etmek üzere
yaptığı faaliyetler ticari mahiyette ve iktisadi kamu müessesesi kabul
edilerek kurumlar vergisi mükellefiyetine alındığının anlaşıldığı,
vakfın üyelerinden aldığı paraları, üyelerin zorunlu ihtiyaçlarının
temini, evlenme, konut edindirme ve çocuklarının öğrenim masraflarını
karşılamak ve taksitle ödemek koşuluyla yardımda bulunmak, üyelerine
ucuz mal temin etmek amacıyla kurulmuş bir vakıf olduğu, ticari faali-
yeti olduğu saptanamayan vakfın, senedinde yer alan amacına uygun ola-
rak üyelerine ucuz mal temin etmeye yönelik aracılık faaliyetinin,
5422 sayılı Yasanın 4 üncü maddesi kapsamında değerlendirilerek, ku-
rumlar vergisi mükellefi sayılmasında isabet bulunmadığı, kurumlar
vergisinden muaf olması gereken vakıf adına düzenlenen ödeme emrine
karşı ileri sürülen iddiaların, 6183 sayılı Yasanın 58 inci maddesinde
yer alan ve "borcun bulunmadığı" iddiası kapsamında değerlendirilmesi
gerektiği gerekçesiyle ödeme emrini iptal etmiştir.
Vergi dairesi müdürlüğünün temyiz istemini inceleyen... Daire-
si, ... günlü, 1996/1396 sayılı kararıyla; vakfın, ticari işletme ola-
rak kullanılmak üzere işyeri kiraladığı, üyelerine ucuz mal temin et-
mek amacıyla bazı firmalarla bağlantı kurarak düşük kar yüzdesi ile
hazır giyim, gıda ve dayanıklı tüketim eşyalarının satışını yaptığı,
vakıf üyelerinin, anlaşmalı firmalardan alınan eşyalar karşılığı vakfa
borçlandığı ve borcun üyelerin maaşlarından kesilerek ödendiğinin ...
ve ... tarihli yoklama tutanaklarından anlaşıldığı, bir organizasyon
çerçevesinde düşük kar yüzdesi ile de olsa ticari faaliyette bulunduğu
anlaşılan davacı vakfın, 5422 sayılı Yasanın 1 inci maddesinin (d)
bendi karşısında muafiyetten yararlanmasına olanak bulunmadığı gerek-
çesiyle kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan ... Vergi Mahkemesi, ... günlü, 1998/42
sayılı kararıyla; ... günlü tutanağın incelenmesinden vakfın faaliyet
gösterdiği adreste, kurumlar vergisi mükellefi olan ve vakfın hisseda-
rı bulunduğu bir limited şirketin de faaliyette bulunduğu, vakfın bu
işyerini sadece aracılık faaliyeti için kiraladığının kabul edilemeye-
ceği, üyelerinden aldığı paraları üyelerin zaruri ihtiyaçlarının temi-
ni için, taksitle ödeme koşuluyla ve binde dört oranında masraf alarak
borç verdiği ve bu paralarla personel giderlerini karşıladığı, Vakfın
anlaşmalı firmalardan alınan mallara sadece aracılık ettiği mal tesli-
mi ve fatura tanziminin anlaşmalı firmalara ait olduğu, faaliyetinin
kurumlar vergisinden muaf olması gerektiği sonucuna varıldığı gerekçe-
siyle ilk kararında direnmiştir.
Israr kararı vergi dairesi müdürlüğünce temyiz edilmiş ve tica-
ri faaliyette bulunduğu açık olan vakfın kesinleşmiş vergi borcu için
ödeme emri düzenlenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı ileri sürüle-
rek kararın bozulması istenmiştir.
Davacı vakfın ilgili dönem kurumlar vergisi beyannamesini ver-
memesi nedeniyle adına resen salınan ve vadesinde ödenmeyen vergi ve
cezaların gecikme faizi ile birlikte tahsili amacıyla düzenlenen ödeme
emrine karşı açılan davanın kabulü ile ödeme emrinin iptali yolundaki
vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiştir.
5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanununun 1 inci maddesinde, ser-
maye şirketlerinin, kooperatiflerin, iktisadi kamu müesseselerinin,
dernek ve vakıflara ait iktisadi işletmelerin kazançlarının kurumlar
vergisine tabi olduğu, 4 üncü maddesinde Devlete, özel idarelere, be-
lediyelere ve diğer kamu idarelerine ve müesseselerine ait ve tabi o-
lup, faaliyetleri devamlı bulunan ve birinci maddenin (A) ve (B) işa-
retli bentleri haricinde kalan ticari, sınai ve zirai işletmelerin ik-
tisadi kamu müesseseleri olduğu, bunların kazanç gayesi gütmemeleri,
faaliyetin kanunla tevdi edilmiş görevler arasında bulunması, tüzel
kişiliklerinin olmaması, müstakil muhasebeleri ve kendilerine tahsis
edilmiş sermayelerinin veya işyerlerinin bulunmamasının mükellefiyet-
lerine tesir etmeyeceği belirtilmiş, yine aynı Kanunun 5 inci madde-
sinde de dernek ve vakıflara ait veya bağlı olup 4 üncü maddede yazılı
şartları haiz bulunan işletmeler ile aynı mahiyetteki yabancı işletme-
lerin, dernek ve vakıfların iktisadi işletmeleri olduğu kabul edilmiş-
tir.
Dosyanın incelenmesinden, davacı vakfın üyelerine mal temini ve
düşük faizle borç para verme işi yaptığı ve bu faaliyetini sürdürürken
mal teslimi ve satışı işini gerçekleştirmek amacıyla kurulan ... Limi-
ted Şirketinin % 97 hissesine sahip olduğu, bu limited şirket ile aynı
adreste faaliyet gösterdiği anlaşılmaktadır. Bir ticaret şirketinin
büyük paylı ortağı olan vakfın bu işletmeden elde ettiği kazanç ticari
kazançtır.
Yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve vakıfların bu tür faali-
yetlerinin iktisadi işletme sayılması ve bu nedenle elde ettikleri ge-
lirlerinden dolayı kurumlar vergisi mükellefi olmaları gerektiği yo-
lundaki Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 16.6.1994 günlü,
E:1992/2, K:1994/2 sayılı kararına göre davacı vakfın yukarıda açıkla-
nan faaliyetleri dolayısıyla kurumlar vergisi mükellefi olması gere-
kir.
Vadesinde ödenmeyen vergi borcunun tahsili amacıyla düzenlenen
ödeme emrinde yasaya aykırılık görülmediğinden aksi yolda verilen mah-
keme kararında hukuki isabet görülmemiştir.
Bu nedenle vergi dairesi müdürlüğü temyiz isteminin kabulü ile
... Vergi Mahkemesinin ... günlü, 1998/42 sayılı ısrar kararının bo-
zulmasına, karar verildi.
KARŞI OY
Temyiz başvurusu; kurumlar vergisi beyannamesini vermeyen dava-
cı Kurum hakkında 1989 takvim yılı için resen salınan kurumlar vergisi
ile bu vergiye bağlı olarak kesilen kaçakçılık cezasının tahsili ama-
cıyla düzenlenen dava konusu ödeme emrini, üyelerine düşük karla gıda
ve diğer ihtiyaç maddeleri temin eden davacı vakfın kurumlar vergisine
tabi olmadığı gerekçesiyle iptaline dair mahkeme kararının Danıştay Ü-
çüncü Dairesince bozulmasından sonra aynı mahkemece verilen direnme
kararının bozulması istemine ilişkindir.
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 55
inci maddesinde, kamu alacağını vadesinde ödemeyenlere, (7) gün içinde
borçlarını ödemeleri veya mal bildiriminde bulunmaları gereğinin bir
ödeme emri ile tebliğ olunacağı, 58 inci maddesinde de, kendisine öde-
me emri tebliğ olunan kişinin, böyle bir borcu olmadığı veya kısmen ö-
dendiği veya zamanaşımına uğradığı iddialarıyla tebliğinden itibaren
(7) gün içerisinde idari dava açabileceği açıklanmış bulunmaktadır.
Bu maddelerde sözü edilen ödeme emri, konu edindiği kamu alaca-
ğını yaratan idari işlemden ayrı ve bağımsız bir diğer idari işlemdir.
Kuşkusuz, ödeme emri düzenlenmesinin sebeplerinden ilki, vadesinde ö-
denmeyen kamu alacağını yaratan bu işlemdir. Bu işlem olmadan kamu a-
lacağı hukuken doğamayacağından; ödeme emri düzenlenmesi de sözkonusu
olamayacaktır. Başka anlatımla; ilki ikincisinin maddi sebebi olan bir
ayrılabilir işlemler zinciri sözkonusudur. Bu işlemler zincirinin, ka-
mu alacağının hukuken doğduğu; yani, tahakkuk ettiği tarihten tahsili-
ne kadar da uzaması; örneğin, ödeme emrinin tebliğ edilerek ödeme sü-
resi geçmesine karşın ödenmeme eyleminin sürmesi halinde, haciz, daha
sonra da satış işlemi yapılması olasıdır.
Bu işlemler zincirinin ayrı bir halkasını oluşturan her işlemde
mevcut hukuka aykırılıklar, yalnızca o işlemi hukuka aykırı kılabile-
cek ve yalnızca o işlemin iptali istemiyle açılacak idari davada ileri
sürülmesi halinde idari yargı tarafından dikkate alınabilecek nitelik-
tedir. Şayet, içerdiği hukuka aykırılıklara karşın, bu işlemlerden bi-
risi dava konusu edilmeyecek olursa, idari dava açma süresinin geçme-
siyle hukuka uygunluk karinesinden yararlanmaya başlayan bu işlemin,
zincirin sonraki halkasını oluşturan işleme karşı açılacak idari dava-
da hukuka uygunluk denetimine tabi tutulması, anılan karine ile koru-
nan kamu düzeninin ihlali sonucunu yaratır. İdari dava açma süresinin
sonuncu gününü izleyen tarihten itibaren, içerdiği tüm hukuka aykırı-
lıklara (yokluğunu gerektirenler hariç) karşın, işlem, hukuka uygun
kabul edilip, zincirin sonraki halkasını oluşturan işleme dayanak alı-
nabilir. Başka deyişle; işlemler zincirine dahil bir işlemdeki hukuka
aykırılığın, işlemin bu nedenle idari yargı yerince iptal edilmiş ol-
ması hali dışında, bu işleme dayanılarak yapılan kendisinden ayrılabi-
lir nitelikteki sonraki işlemi hukuka aykırı kılması söz konusu ola-
maz.
Bununla birlikte; anılan dokunulmazlık hali, kamu borcunu yara-
tan idari işlemin yargı organı önündeki durumu ile ilgilidir. Yoksa,
idare, hukuka aykırı olarak doğan işlemini, kazanılmış haklara saygı
göstermek koşuluyla, her zaman geri alabilir, değiştirebilir veya ye-
rine yenisini yapabilir. Bunun için, idarenin işleminin hukuka aykı-
rılığı konusunda ikna edilmesi gerekebilir. Bunun yolu ise; idari dava
açma süresinin geçmiş olması sebebiyle hukuka uygunluk karinesinin ko-
rumasına giren işlemi, kamu düzenini de çiğneyerek, sonraki idari iş-
lem sebebiyle yargı denetimine tabi tutmak değil; örneğin, düzeltme ve
şikayet başvuruları gibi, idari nitelikteki başvurular ile bu başvuru-
ların sonucuna tanınan yargısal denetim yollarıdır.
Yukarıda açıklandığı üzere, olayda dava konusu ödeme emrine ko-
nu kamu alacağını yaratan tarh ve ceza kesme işlemleri, davacı Kuruma
tebliğ edilmesine karşın, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun
7 nci maddesinde de görülen süre içerisinde idari davaya konu edilme-
miştir. Yani, işlem hukuka uygunluk karinesinden yararlanır hale gel-
miş; konusu olan vergi ve vergi cezası tahakkuk ederek kamu alacağı
niteliğini hukuken kazanmıştır. Dolayısıyla; hukuken kamu alacağı ni-
teliğini kazanan ve vadesinde de ödenmeyen vergi ve vergi cezası için
ödeme emri düzenlenerek, borçlusuna tebliği yerindedir.
Bu nedenle, temyiz isteminin kabulü ve aksi yolda verilen di-
renme kararının bu gerekçeyle bozulması gerektiği oyu ile kararın ge-
rekçesine katılmıyoruz.
XX - K A R Ş I O Y
Uyuşmazlık konusu olay, davacı vakfın üyelerine ucuz mal temin
etmek üzere yaptığı faaliyetlerin iktisadi işletme vasfında olup olma-
dığı ve bu hususun ödeme emri safhasında incelenebilip incelenemeyece-
ğine ilişkindir.
Davacı vakfın yürüttüğü faaliyetlerin niteliği araştırma ve in-
celemelerle saptanabilecek hususlardan bulunduğundan, bu hususlar an-
cak tarhiyata karşı açılmış bir davada irdelenebilir. Tarhiyat aşama-
sından geçerek ve dava da açılmayarak kesinleşmiş bir kamu alacağının
ödeme emri ile talep edilmesi üzerine açılacak bir davada ancak, 6183
sayılı Yasanın 58 inci maddesinde belirtilen nedenler ileri sürülebi-
leceğinden ve davacının iddiaları 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 117
ve 118 inci maddelerinde belirlenen hesap hataları ve vergilendirme
hataları kapsamında da incelenebilecek nitelikte bulunmadığından, 6183
sayılı Yasanın yukarıda belirtilen maddesinde yer alan "böyle bir bor-
cun bulunmadığı" sebebine dayanılarak inceleme yapılması ve bu aşamada
borcun ortadan kaldırılması mümkün değildir.
Bu nedenle mahkeme kararının bozulması gerekeceği oyu ile kara-
rın gerekçesine karşıyım.
(MT/ES)
|