AYRI TÜZEL KİŞİLİĞE SAHİP OLAN ŞİRKETİN AKTİFİNE KAYITLI GAYRİMENKULU
SATARAK ELDE ETTİĞİ KAZANCI İLE KENDİ MALİ YAPISINI GÜÇLENDİRMEK VE Fİ
NANSMAN SORUNLARINI ÇÖZMEK YERİNE, BU KAZANCI AYNI GRUBA DAHİL BAŞKA
BİR ŞİRKETİN HİSSE SENEDİNİ ALMAKTA KULLANMASI HALİNDE, ÖNGÖRÜLEN ŞE-
KİL ŞARTLARINI YERİNE GETİRMİŞ OLSA DAHİ 10.MADDESİNDEKİ İSTİSNADAN YA
RARLANMASININ MÜMKÜN BULUNMADIĞI HK.
1989 yılı işlemleri incelenen davacı kurum adına, şirket aktifinde ka-
yıtlı olan garyimenkulün satışından elde edilen kazancın, Kurumlar Ver
gisi Kanunu'nun geçici 10.maddesinin konuluş amacına uygun olarak kul-
lanılmadığından söz edilerek, ikmalen kurumlar vergisi salınmış ve ka-
çakçılık cezası kesilmiştir. İstanbul 3.Vergi Mahkemesi 8.11.1993 gün-
lü ve 93/2050 sayılı kararıyla, yasa hükmüne göre gayrimenkul satışın-
dan elde edilen kazancın vergiden müstesna olabilmesi için gerekli
olan şartların davacı tarafından yerine getirildiği, bunlar dışında el
de edilen kazancın ne şekilde kullanılacağına dair bir kural bulunmadı
ğı gibi bir başka bağlı değere çevrilmesi halinde istisnanın uygulana-
mayacağına dair herhangi ibr hükmün mevcut olmadığı, aynı şirketler
grubuna dahil bir başka şirketin hisse senetlerinin değerinin üstünde
satın alınması suretiyle sermayaye eklenen kazancın işletmeden çekildi
ği yolundaki iddianın yerinde olmadığı çünkü, satın alınan hisse senet
lerinin emsal bedellerinin tespit edilerek satış bedelleriyle karşı-
laştırılması yoluna gidilmediği, kaldı ki böyle bir tespit yapılmış ol
sa dahi tarhiyatın ancak Kurumlar Vergisi Kanunu'nun 17.maddesine daya
lı olarak yapılabileceği, olayda bu yönde bir tespitin bulunmadığı ge-
rekçesiyle tarhiyatın kaldırılmasına karar vermiştir. Davalı İdare, in
celeme raporuna dayalı olarak yapılan tarhiyatın yasaya uygun olduğunu
ileri sürerek kararın bozulmasını istemektedir.
Uyuşmazlığın esasını, davacı şirktin aktifine kayıtlı olan gayrimenku-
lün satışından elde ettiği kazancın, şekli şartlar yerine getirilerek
sermayeye eklenmesi nedeniyle Kurumlar Vergisi Kanunu'nun Geçici 10.
maddesi uyarınca vergiden müstesna tutulup tutulamayacağı hususu oluş-
turmaktadır.
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun geçici 10.maddesinde "Tam mükellefiyete ta
bi kurumların iştirak hisselerinin veya gayrimenkullerinin 1987, 1988,
1989 yıllarında satışından doğan kazançların tamamının satışın yapıldı
ğı yılda kurum sermayesine ilave edilmesi, anonim şirketler yönünden
sermaye arttırımı nedeniyle çıkarılacak hisse senetlerinin nama yazılı
olması ve engeç altı ay içinde borsaya kote ettirilmesi şartıyla serma
yeye ilave bu kazançlar, kurumlar vergisinden müstesnadır" denilmekte-
dir.
Kanun maddesinin ilk olarak düzenlendiği 2970 sayılı Kanun gerekçesin-
de " tam mükellef kurumların bağlır değerlerinin ekonomik faaliyetle-
rinde daha etkin bir şekilde kullanılmasına imkan sağlamak amacıyla
böyle düzenlemeye gidildiği" belirtilmiş, bu maddede değişiklik yapıl-
masına ilişkin ve olay tarihinde yürürlükte olan 3332 sayılı Kanunun
genel gerekçesinde ise, "geçmişte finansmanını geniş ölçüde yabancı
kaynaklara dayandırmış olan çoğu şirketlerin yükselen faiz hadleri ve
artan özkaynak açıkları sonucu kara geçemedikleri, otofinansman yarata
madıkları ve borç ödeme gücü kazanamadıkları, temettü dağıtamadıkların
dan ortakların alakasını kaybettikleri ve sermaye piyasasının gelişme-
sini olumsuz yönde etkiledikleri, sonuçta Devlete ve bankalara olan
borçlarını ödemeyez duruma düşmekle, bankacılık sektörü yanında Devlet
Hazinesinin de zarar göreceği muhakkak olduğundan, bu şirketlerin mil-
li ekonomi üzerindeki yükünü kaldırıp, ekonomiye faydalı hale getiril-
mesi ve ekonomik tıkanıklığın giderilmesi amacıyla bu tasarının hazır-
mandığı" açıklanmıştır.
Sözü edilen maddenin gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, istisna, tam
mükellef kurumları bağlı değerlerinin ekonomik faaliyetlerinde daha et
kin bir şekilde kullanılmasına imkan sağlamak amacıyla getirilmiştir.
Böylece, kurumların ticari faaliyetlerinde kullanılması ve dolayısıyla
kurumların borçlanmay yoluna gitmeden kendi öz kaynaklarıyla ticari fa
aliyetlerini devam ettirebilmesi ve mali yapılarının güçlendirilmesi
amaçlanmıştır.
Davacı kurum aktifinde kayıtlı bulunan gayrimenkülü 1989 yılı Kasım
ayında 9.700.000.000 liraya İstanbul Umum Sigorta Anonim Şirketine sa-
tıp bedelini tahsil ettikten sonra, 1989 yılı aralık ayında aynı gruba
dahil olan sinem Ticaret Anonim Şirketi'nin 10.000 adet hissesini top-
lam 9.500.000.000 liraya Erdoğan Demirören'den satın almıştır. Erdoğan
Demirören, Arşimidis Müessesesi Oto Malzemeleri Anonim Şirketinin yöne
tim kurulu başkanı olup, aynı zamanda İstanbul Umum Sigorta A.Ş. ve Si
nem Ticaret A.Ş.nin yönetim kurullarında görev almaktadır. Ayrıca bu
şirketlerin yönetim kurulları aynı şahıslardan oluşmaktadır. Dolayısıy
la aynı kişilerin sahibi bulunduğu bir bağlı şirketler topluluğu sözko
nusudur.
Kurumlar Vergisi Kanunu'nun Geçici 10.maddesi hükmünün, ortakları aynı
olan ya da sermaye ilişkisi bulunan şirketlerin, gayrimenkullerini bir
birlerine satışından doğan kazancın yine ayrı gruptan hisse senedi alı
mında kullanılması halinde söz konusu değer farkının da vergi dışı tu-
tulmasına cevaz verdiği kabul edilemez. Kanunu ne lafzının ne de amacı
nın böyle bir yoruma olanak tanıdığının kabülü mümkün değildir. Bu ba-
kımdan, ayrı tüzel kişiliğe sahip olan şirketin, sahibi olduğu gayri-
menkulü satarak elde ettiği değer artışı ile kendi mali yapısını güç-
lendirmek ve finansma sorunlarını çözmek yerine, bu kazancı, aynı gru-
ba dahil başka bir şirketin hisse senedini almakta kullanması halinde,
Kanunda öngörülen şekli şartlar yerine getirilmiş olsa dahi anılan is-
tisnadan yararlanması mümkün görülmemiştir.
Bu nedenle, İstanbul 3.Vergi Mahkemesinin 8.11.1993 günlü ve 1993/2050
sayılı kararının bozulmasına karar verildi.
KARŞI OY:
Hukukun hakime "Kanuna göre hüküm" vermesini emreden ilkesi, kuşkusuz
hakimin kanun hükmünü yorumlamasına ve bu yorumunu kararına dayanak al
masına engel değildir. Ancak hakimin yorumlama yetkisi, hatta bakmakta
olduğu davadaki takdir hakkı, açık bir kanun hükmünü değiştirerek ya
da o hükmü ihmal ederek karar vermesine cevaz veremez.
Olayda da uyuşmazlık konusunu oluşturan Kurumlar Vergisi Kanununun Ge-
çici 10.maddesi olabildiğince açıktır ve yorumlanmaya ihtiyaç bırakıl-
mamıştır. Kaldı ki, kanun hükümlerine sadece o kanunlara ilişkin gerek
çelerden söz ederek bertaraf etmek, o gerekçelere rağmen hükmü benimse
miş olan kanun koyucunun iradesini de aşmak olacaktır.
Öteyandan muaflık ve istisnalarla ilgili hükümleri esasen yorum kabul
edemeyeceği, bunların çok açık bir biçimde ve ancak ilgili kanunla ko-
nulup kaldırılabileceği de vergi hukukunun bilinen önemli ilkeleri ara
sındadır.
Bütün bu nedenlerle temyiz isteminin reddi gerektiği görüşü ile karara
katılmıyorum.
ŞT/ES
(DAN-DER; SAYI:90)
|