Dairesi
TASFİYESİ TAMAMLANIP TİCARET SİCİLİNDEN KAYDI SİLİNDİKTEN SONRA...
Karar No
154
Esas No
159
Karar Tarihi
12-03-1999
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
VERGİ DAVA DAİRELERİ
1999
154
1998
159
12/03/1999
 
KARAR METNİ

TASFİYESİ TAMAMLANIP TİCARET SİCİLİNDEN KAYDI SİLİNDİKTEN SONRA TASFİ-
YEDEN ÖNCEKİ DÖNEME İLİŞKİN İŞLEMLERİNİN İNCELENMESİ SONUCUNDA ŞİRKET
ADINA DÜZENLENEN İHBARNAMEYLE İSTENEN VERGİ VE CEZAYA KARŞI TASFİYE
MEMURU TARAFINDAN AÇILAN DAVANIN EHLİYET YÖNÜNDEN REDDİNDE HUKUKA AY-
KIRILIK BULUNMADIĞI HK.

Aralık 1990 ayında tasfiyeye giren ve ... tarihinde ticaret sicilinden
kaydı silinerek hukuki varlığı sona eren yükümlü kurumun 1990 yılına
ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucu adına, resen kaçakçılık cezalı
katma değer vergisi salınmıştır.

Tasfiye halindeki yükümlü kurumun yönetim kurulu üyesi ve tas-
fiye memuru tarafından tarhiyata karşı açılan davayı inceleyen ...
Vergi Mahkemesi, ... günlü ve 1996/374 sayılı kararıyla; şirket tüzel
kişiliğinin sona ermesinden sonra gerçekleştirilen inceleme sonucu ya-
pılan tarhiyata ilişkin ihbarnamelerin şirket adına düzenlenemeyeceği,
tüzel kişiliği sona eren şirketin temsilinin de mümkün olmadığı gerek-
çesiyle davayı ehliyet yönünden reddetmiştir.

Tarafların davanın esasının incelenmesi gerektiğini ileri süre-
rek yaptıkları temyiz başvurularını inceleyen Danıştay Onbirinci Dai-
resi, ... günlü, 1997/3571 sayılı kararıyla; 213 sayılı Vergi Usul Ka-
nununun 10, 137 ve 377 nci maddelerinin birlikte değerlendirilmesinden
tüzel kişilerin vergiye ilişkin ödevlerinin kanuni temsilcileri tara-
fından yerine getirileceği, tüzel kişiliğin tasfiye edilmiş olması ha-
linde bile tasfiyeden önceki dönemlere ait ödevlerden yasal temsilci-
lerin sorumlu olacağı, tüzel kişiler adına dava açma hakkının da yasal
temsilciler vasıtasıyla yerine getirileceği sonucuna ulaşıldığı, yü-
kümlü kurumun tasfiyesinin ... tarihinde sonuçlanarak hukuki varlığı
sona ermişse de, bu durumun şirketin sona ermesinden önceki dönemlere
ait vergiye ilişkin ödevlerden dolayı o dönemde şirketi temsile yetki-
li olan kişinin sorumluluğunu ve şirketi temsile yetkili kişi olarak
şirket adına dava açma hakkını ortadan kaldırmayacağı, ... tarihine
kadar şirket yönetim kurulu üyesi, bu tarihten sonra da tasfiye memuru
olan şahıs tarafından Ocak-Aralık 1993 dönemlerine ilişkin tarhiyatın
kaldırılması istemiyle, şirketin tüzel kişiliği sona ermeden önceki
"yasal temsilci" sıfatıyla açılan davada işin esasının incelenmesi ge-
rekirken davanın ehliyet yönünden reddinde yasal isabet görülmediği
gerekçesiyle her iki taraf istemini kabul ederek kararı bozmuştur.

Bozma kararına uymayan İstanbul 6.Vergi Mahkemesi, 27.1.1998
günlü, 1998/64 sayılı kararıyla ilk kararında yer alan hukuksal neden-
ler ve gerekçeye ek olarak; aynı kurum adına aynı nedenle salınan ka-
çakçılık cezalı kurumlar vergisine karşı açılan davanın ehliyet yönün-
den reddi yolundaki kararlarına karşı tarafların temyiz istemlerinin
Danıştay Dördüncü Dairesinin, ... günlü ve 1997/4218 sayılı kararıyla
reddedildiği gerekçesiyle direnmiştir.

Direnme kararı vergi dairesi başkanlığı tarafından temyiz edil-
miş, tasfiye memurunun dava açma ehliyetinin bulunduğu iddia edilerek
kararın bozulması istenmiştir.

Tel, vida, civata ticareti yaparken, ... tarihinde faaliyetine
son vererek tasfiyeye giren ve 27.4.1993 tarihinde tasfiye edilerek
ticaret sicilinden kaydı silinen yükümlü şirketin 1990 yılına ilişkin
işlemleri ... günlü inceleme yazısı üzerine incelenerek düzenlenen ...
tarihli inceleme raporu uyarınca adına salınan kaçakçılık cezalı katma
değer vergisine karşı tasfiye memuru tarafından açılan davanın ehliyet
yönünden reddi yolundaki vergi mahkemesi ısrar kararı temyiz edilmiş-
tir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu maddesinin birinci fık-
rasında, tüzel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve ce-
maatler gibi tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi
sorumlusu olmaları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri
tarafından yerine getirileceği öngörülmüş, ikinci fıkrasında, yukarıda
yazılı olanların bu ödevleri yerine getirmemeleri yüzünden mükellefle-
rin veya vergi sorumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınama-
yan vergi ve bunlara bağlı alacakların kanuni ödevleri yerine getirme-
yenlerin varlıklarından alınacağı belirtilmiş, son fıkrada ise; tüzel
kişilerin tasfiye haline girmiş veya tasfiye edilmiş olmalarının, ka-
nuni temsilcilerin tasfiyeye giriş tarihinden önceki zamanlara ait so-
rumluluklarını kaldırmayacağı kurala bağlanmıştır.

Bu düzenlemeden de anlaşılacağı gibi tüzel kişinin vergi borç-
ları nedeniyle sorumluluğu bulunan kanuni temsilcinin bu sorumluluğu
şirket tasfiyeye girmiş olsa bile, bu dönemden öncesi için devam et-
mekte, tasfiye halinde ise tasfiye memurunun sorumluluğunu düzenleyen
Kurumlar Vergisi Kanununun 34 üncü maddesi uyarınca sorumluluk tahak-
kuk eden vergi borçları için tasfiye memurlarına geçmektedir.

Dolayısıyla davalı idarenin vergi alacağını tasfiye dönemine
kadar kanuni temsilciden, tasfiye döneminde tasfiye memurundan isteye-
bilmesi mümkündür.

Tasfiye döneminin tamamlanmasından sonra, tasfiyeden önceki dö-
neme ait vergi borcunun, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10 uncu mad-
desinin son fıkrası uyarınca kanuni temsilciden istenmesi gerekmekte-
dir.

Olayda ihbarnamenin yükümlü şirket adına düzenlendiği, bu ih-
barnameye karşı şirket adına, tasfiye döneminden önce şirketin yönetim
kurulu üyesi daha sonra da tasfiye memuru olan şahıs tarafından dava
açıldığı anlaşılmaktadır. Bu tarihte hukuken şirketin varlığından söz
edilemeyeceği gibi ihbarnamenin tasfiye memuru hakkında hüküm ifade
etmesi, salınan vergi ve cezadan sorumlu tutulması mümkün olmadığından
davanın ehliyet yönünden reddi yolundaki ısrar kararında hukuka aykı-
rılık görülmemiştir.

Bu nedenlerle temyiz isteminin reddine, karar verildi.

X - K A R Ş I O Y

Temyiz başvurusu; tüzel kişiliği sona eren şirket adına eski
yönetim kurulu üyesi ve tasfiye memuru tarafından açılan davanın ehli-
yetsizlik nedeniyle reddine dair Vergi Mahkemesi kararının Danıştay
Onbirinci Dairesince bozulmasından sonra aynı mahkemece verilen diren-
me kararının, davalı Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından bozulması is-
temine ilişkindir.

Kanun yolu olarak temyiz başvurusu; ilk derece yargı yerinde
dava aleyhine sonuçlanan tarafın, menfaatini ihlal eden mahkeme kara-
rının bir üst yargı yerince hukuka uygunluk denetimine tabi tutulması-
nı ve, sonuçta, kararın veya ilgili hüküm fıkrasının bozulmasını sağ-
lamak amacıyla yapmış olduğu başvurudur. Bu bakımdan; sözkonusu başvu-
runun esasının üst yargı yerince incelenebilmesi için, temyize konu e-
dilen kararın veya ilgili hüküm fıkrasının bozulmasında, temyize gelen
tarafın hukuksal yararının bulunması gereklidir.

Olayda; tasfiyesi ve tüzel kişiliği sona eren şirket adına bu
tarihten sonra resen yapılan katma değer vergisi tarhiyatı ve kaçakçı-
lık cezası kesme işleminin iptali istemiyle eski yönetim kurulu üyesi
ve tasfiye memuru tarafından açılan dava, Vergi Mahkemesince, ehliyet-
sizlik nedeniyle incelenmeksizin reddedilmiş; bu kararın temyiz başvu-
rusu sonunda bozulması üzerine de, aynı yolda direnme kararı verilmiş-
tir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 20 nci maddesinde, vergi tarhi-
yatı, bir idari işlem olarak tanımlanmıştır. Aynı Kanunun 366 ncı mad-
desinde öngörülen ceza kesme işlemi de, aynı niteliktedir. İdari Reji-
min ilkelerine göre, kamu gücü kullanan idarenin tek yanlı iradesiyle
yapmış olduğu bu işlemler, herhangi bir makamın, özellikle de, yargı
yerlerinin onamına gerek kalmadan uygulanabilir niteliktedir. Başka
anlatımla; idarenin yapmış olduğu işlemi uygulayabilmesi, yargı yeri-
nin bu işlemi hukuka uygun görmesi koşuluna bağlı değildir. Vergileme
işleminin diğer idari işlemlerden tek farkı, diğer idari işlemlerin i-
dari davaya konu edilmelerinin icrailiklerine doğrudan etki yapmaması-
na karşın, vergileme işlemlerinin idari davaya konu edilmeleri halinde
tahsilatın 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanununun 27 nci maddesi-
nin 3 üncü fıkrası uyarınca kendiliğinden durmasıdır. Bu aşamadan son-
ra, tahsilatın yeniden olanaklı hale gelmesi, davanın yargı yerince
kısmen veya tamamen reddedilmesine bağlı bulunmaktadır. Ancak; bu so-
nucun doğabilmesi bakımından, davanın, esasının incelenerek reddedil-
mesiyle, ön kabul koşullarına uyulmamış olunması sebebiyle incelenmek-
sizin reddedilmesi arasında herhangi bir fark mevcut değildir. Dolayı-
sıyla, tarhiyata karşı açılan davanın, ehliyetsizlik, süre aşımı v.s.
gibi nedenlerle esasına girilmeksizin reddedilmesi durumunda da, vergi
idaresi, tarh ve ceza kesme işlemlerini uygulayabilir; yani, tahsilat
işlemlerine başlayabilir. Bu bakımdan; olayda olduğu gibi, ehliyetsiz-
lik sebebiyle davanın incelenmeksizin reddi yolundaki vergi mahkemesi
kararlarının temyizen incelenmesini istemekte, vergi idaresinin her-
hangi bir menfaati yoktur.

Bu nedenle, davalı vergi dairesi başkanlığının, uygulamada ya-
pılan terminoloji hatasına bağlı olarak, "davanın reddi" yerine "tar-
hiyatın onanması"; "davanın kısmen reddi, kısmen de dava konusu tarhi-
yatın iptali" yerine "tarhiyatın tadilen onanması" denilmesinden kay-
naklanan, vergileme işleminin vergi mahkemesinin onamından geçmesi ha-
linde tahsilat yapabileceği konusundaki sanısının sonucu olan temyiz
başvurusunun, incelenmeksizin reddi gerekeceği oyu ile temyiz istemi-
nin esasının incelenmesiyle verilen karara karşıyız.

(MT/ES)







 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı