TÜZEL KİŞİLERİN YASAL TEMSİLCİLERİNİN SORUMLULUĞUNA İLİŞKİN VERGİ USUL
KANUNUNUN 10.MADDESİ GECİKME ZAMMINI DA KAPSADIĞINDAN, TEMSİLCİLERİN
KASIT VE İHMALİ SAPTANDIĞI TAKDİRDE BU SIFATLA TEMSİLCİLERİN TAKİBİ
YASAYA UYGUN OLACAĞI HK.
İflasına karar verilen A.Ş.nin 1980 Nisan dönemine ilişkin gider vergi
sinin zamanında ödenmemesi nedeniyle hesaplanan gecikme zammı, ilgili
dönemde müflis kurumun yönetim kurulu başkanı ve muharras üyesi sıfa-
tıyla davacıdan ödeme emriyle istenmiştir.
Ödeme emrini iptal eden Vergi Mahkemesi kararı Danıştay Yedinci Daire-
sinin :1989/1730 sayılı kararıyla ve dahilde alınan istihsal vergisi
yansıtmalı bir vergi olup, müşteriden tahsil edilmiş bulunan devlet
alacağının vergi dairesine ödenmemiş olması hallerinde doğrudan şir-
ket yöneticilerinin ihmali bulunduğunun kabulü ile, 6183 sayılı Kanu-
nun 21.madde hükmü gözönünde bulundurularak kamu alacağının iflas masa
sına yazdırılmak suretiyle tahsil imkanının mevcut olup olmadığı husu-
su araştırılıp sonucuna göre karar verilmek üzere bozulmuştur.
Bozma kararı üzerine, Vergi Mahkemesi, şirket tüzel kişiliğinden vergi
alacağının tahsil olanağı kalmadığının anlaşıldığı, yönetim kurulu baş
kanı olan davacının şirketin 1980 yılı gider vergisi ve gecikme zammı-
nın ödenmemesinde ihmal ve kastını gösteren somut bir delile rastlan-
madığı, sırf yönetim kurulunda görev yaptığı için davacı adına tanzim
ve tebliğ edilen ödeme emrinde isabet görülmediğinden bahisle ödeme em
rinin iptaline karar vermiştir.
Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca ısrar niteliğinde görülen bu kara
rarın incelenmesi sonunda; Vergi Usul Kanununun 10.maddesinin uygulana
bilmesi için, tahsil imkansızlığı ile yöneticinin kasıt ve ihmali ara-
sında sebep-sonuç ilişkisininbulunması gerektiği, dosyada mevcut belge
ler ile, ara kararı üzerine Vergi Mahkemesi tarafından getirtilen bel-
geler ve diğer dosyaların incelenmesinden; kurumun 1979 yılından başla
yarak ödeme güçlüğü içine girdiği ve iflas tarihine kadar bu güçlüğün
giderek arttığı, üretim girdileri nedeniyle TEK ile SSK'na ve vergi
idaresine olan borçlarını ödemede güçlük çektiği, kurumun gelir (sto-
paj) vergisi, gider vergisi, damga vergisi borçlarını vadelerinde öde-
memesi nedeniyle bankalardaki mevduatının, taşınır ve taşınmazlarının
vergi idaresince haczedildiği, uygulanan menkul hacizlerinin vergi ida
resince sonuçlandırılmadığı, mevduat hacizlerinin bir kısmının doğru-
dan, bazı hacizlerin ise borçlunun diğer mallarına kaydırıldığından ba
hisle kaldırıldığı, Maliye ve Gümrük Bakanlığının kabulü üzerine kimi
borçlarının ertelendiği, kurumun ise olanak buldukça borçlusu olduğu
vergileri ödemeye çalıştığı, bu nedenlerle yöneticiden ödeme yapılan
vergilere ait dönemler için sadece gecikme zammı istendiği, haciz yo-
luyla takibi zamanında sonuçlandırmayan vergi dairesi müdürlüğüne if-
las dairesince aciz belgesi verildiğinin görüldüğü, vergi dairesinin
kamu alacağını yükümlü şirketten zamanında tahsil için gerekli dikkat
ve çabayı göstermediği, buna karşın nakit darlığı çeken ve faaliyetini
zorlukla yürüten şirketin vergi borçlarını zaman zaman ödeme gayreti
içinde olduğu, şirket temsilcisinin olayların bu şekilde gelişiminde
ihmal ve kastının bulunmadığı sonucuna varıldığı, Vergi Usul Kanununun
10.maddesinde öngörülen koşullar gerçekleşmediğinden, kanuni temsilci
durumundaki davacının sorumlu tutulması ve şahsen takibinde yasal isa-
bet görülmediği gerekçesiyle temyiz isteminin reddine karar verilmiş-
tir.
Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından kararın düzeltilmesi istenilmekte-
dir.
Karar düzeltme dilekçesinde ileri sürülen hususlar 2577 sayılı İdari
Yargılama Usulü Kanununun 54.maddesinin 1.fıkrasının (c) bendine uygun
görüldüğünden Vergi Dava Daireleri Genel Kurulunca verilen 22.2.1991
gün ve E:1990/80 sayılı karar ortadan kaldırılarak işin esası yeniden
incelendi:
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesinin birinci fıkrasında, tü-
zel kişilerle küçüklerin ve kısıtlıların, Vakıflar ve cemaatler gibi
tüzel kişiliği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu ol-
maları halinde bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişi
liği olmayan teşekkülleri idare edenler ve varsa bunların temsilcileri
tarafından yerine getirileceği belirtilmiş, maddenin değişmeden önceki
ikinci fıkrasında, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri kasıt ve ih-
malleriyle yerine getirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi so-
rumlularının varlığından tamamen veya kısmen alınamayan vergi alacakla
rının kanuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı,
temsilciler veya teşekkülü idare edenlerin bu suretle ödedikleri vergi
ler için asıl mükelleflere rücu edebilecekleri hükme bağlanmıştır. Bu
hükme göre kanuni temsilcilerin sorumlu tutulabilmesi için vergi ödev-
lerinin temsilcinin kasıt ve ihmali sonucu yerine getirilmemiş olması
nedeniyle bir vergi ziyaı doğması ve ziyaa uğratılan verginin yine tem
silcinin kasıt ve ihmali sonucu tüzel kişinin varlığından alınamaması
gerekir.
Öte yandan, Anonim Şirketlerde, yönetim kurulu üyelerinin sorumluluğu-
nu belirleyen Türk Ticaret Kanununun 336.maddesinin birinci fıkrasının
5 numaralı bendinde, gerek kanunun gerek esas mukavelelerin kendileri-
ne yüklediği sair vazifelerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapıl-
maması halinde yönetim kurulu üyelerinin pay sahiplerine ve şirket ala
caklarına karşı müteselsilen mesul oldukları açıklanmış; aynı kanunun,
şirket işlerinde gösterilecek ihtimamın derecesinin ne olduğunu düzen-
leyen 320.maddesinde de, yönetim kurulu üyelerinin dikkat ve basireti
hakkında Borçlar Kanununun 528.maddesinin ikinci fıkrası hükmünün uygu
lanacağı, sözü geçen ikinci fıkrada ise, şirket işlerini ücretle idare
eden şerikin tıpkı bir vekil gibi mesul olacağı hükme bağlanmıştır.
Öte yandan; Vergi Usul Kanununun 10.maddesinde, vergi ödevlerini yeri-
ne getirmeyen kanuni temsilcilerden alınması öngörülen vergi alacakla-
rının gecikme zammını kapsayıp kapsamadığı hususunun belirlenmesi an-
laşmazlık konusu gecikme zammı yönünden ayrı bir önem taşımaktadır.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesinin yukarıda sözü edilen
ikinci fıkrasında kanuni temsilcilerin sorumluluğuna ilişkin hususlar
düzenlenmiş, aynı Kanunun 333.maddesinin ikinci fıkrasında tüzel kişi-
lerin kanuni temsilcilerinin vergi sorumluluğu hakkında bu kanunun 10.
maddesi hükmünün vergi cezaları hakkında da uygulanacağı hükme bağlan-
mıştır.
Fer'i bir amme alacağı olması ve ödeme müddeti içinde ödenmeyen vergi-
lerle uygulanan bir müeyyide niteliği taşıması itibariyle gecikme zam-
mı, bir tür vergi alacağı şeklinde düşünülmek gerekir. Vergi alacağın-
dan doğan karakter ve özelliği gözönünde tutulduğunda bu yorum tarzı
uygulamaya ve kanunun amacına uygun düşer.
Vergi Usul Kanununun 333.maddesinde ifade edildiği gibi vergi cezaları
nı dahi sorumluluk kapsamına alan kanun koyucunun verginin zamanında
ödenmemesine müeyyide teşkil eden gecikme zammını böyle bir sorumluluk
dışında tutma iradesi taşıdığını düşünmek, kanuni temsilcilerin sorum-
luluğuna ilişkin hükmün getiriliş amacıyla bağdaşmayacağı gibi, mantık
kurallarıyla da çelişki yaratır.
Nitekim 10.maddenin sözü edilen fıkrasında yer alan "vergi alacakları"
deyimi 3505 sayılı Kanunla "vergi ve buna bağlı alacaklar" şeklinde
değiştırmekle bu husus açıklığa kavuşturulmuş bulunmaktadır.
Anlaşmazlık konusu şirket yönetim kurulu başkanı olduğu anlaşılan dava
cının, kanuni temsilcilik sıfatını sürdürdüğü dönemde tahakkuk eden is
tihsal vergilerinin şirketçe zamanında ödenmemiş olmasındaki sorumlu-
luk ve ihmali açıktır.
Diğer hususlara gelince; Vergi Mahkemesinin ara kararına cevaben gön-
derilen Vergi Dairesi müdürlüğü yazısından; A.Ş.in gider vergisi borcu
nun öncelikle şirket tüzel kişiliğinden tahsili amacıyla şirketin men-
kul ve gayrimenkul mallarına haciz tatbik edildiği, ancak haczedilen
gayrimenkulleri üzerindeki ipotekler nedeniyle satışın yapılamadığı ve
tahsilat aşamasında şirketin iflası üzerine de hacizlerin uygulanamadı
ğı, Biksan A.Ş.ile OMSAŞ A.Ş. arasında imzalanan kira sözleşmesine da-
yalı kira alacağına vergi dairesince haciz konulduğu, kiracı OMSAŞ A.Ş
nin yazısında şirketin vergi dairesine olan borcuna karşılık ödeme ya-
pılacağı konusunda bilgi verildiği halde herhangi bir ödeme yapılmadı-
ğı, kiracı OMSAŞ A.Ş.nin iflas etmesi üzerine İzmir İflas Memurluğunun
1988/18 sayılı dosyasında cereyan eden işlemler sonucu müflis OMSAŞ
A.Ş.nin kendi borçlarının şirket tüzel kişiliğinden tahsil edilememesi
sonucu yönetim kurulu üyelerinden tahsili yoluna gidildiği, öte yandan
İstanbul İflas Memurluğunca tasfiyesine başlanan ve vergi ve gecikme
zammı borçları iflas mamasına kaydettirilen Biksan A.Ş.hakkında İstan-
bul İflas Memurluğunca düzenlenen "borç ödemeden aciz belgesi" ile müf
lis şirkete ait mal varlığının kalmadığının bildirildiği anlaşılmakta-
dır. Yine Vergi Mahkemesince verilen ara kararına Vergi Dairesi Müdür-
lüğünce gönderilen yazıda; şirket adına tahakkuk ettirilen kamu alaca-
ğının cebren tahsili amacıyla BİKSAN A.Ş.nin mal varlığı (saman, hurda
ve mamul kağıt) üzerine, 28.7.1982 tarih ve 28662 nolu haciz tutanağı
ile 21.581.547 liralık borç için, 30.11.1982 gün ve 28665 nolu haciz
tutanağı ile 21.581.547 liralık borç için, 30.11.1982 gün ve 28665 no-
lu haciz tutanağı ile 87.158.001 liralık borç için, 5.10.1983 gün ve
28675 nolu haciz tutanağı ile 50.524.251 liralık borç için, 27.2.1984
gün ve 28683 nolu haciz tutanağı ile 110.397.512 liralık borç için,
5.4.1984 gün ve 28687 nolu haciz tutanağı ile 2.082.983 liralık borç
için ve 9.5.1984 gün ve 28688 nolu haciz tutanağı ile 50.851 liralık
borç için haciz konulduğu ayrıca şirketin taşınmaz malları üzerine de
haciz tatbik edilmesine rağmen hacizli mallar üzerinde mevcut ipotek-
ler nedeniyle satışı yönüne gidilemediği, halen hacizli bulunan bazı
mallar hakkında şirket tarafından borçların ödeme nisbetine göre temi-
nat gösterilmesi ve tecil taleplerinin Maliye ve Gümrük Bakanlığınca
kabulü üzerine hacizlerin kaldırıldığı bildirilmiş bulunmaktadır.
Bütün bu nedenler vergi alacağının şirket tüzel kişiliğinden tahsiline
yönelik vergi dairesi girişimlerinin sonuçsuz kaldığını ortaya kaymak-
ta, vergi borcunun zamanında ödenmemiş olmasındaki ihmal unsuru ile
birlikte mütalaa edildiğinde Vergi Usul Kanununun 10.maddesinde öngörü
len şartların davacı yönünden gerçekleştiği sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle temyiz isteminin kabulüne, Eskişehir 2.Vergi Mah-
kemesinin 1989/405 sayılı Kararının bozulmasına karar verildi.
(DAN-DER, SAYI:86) BŞ/SE
|