RE'SEN TAKDİR SEBEBİNİN BİR KARİNEYE DAYANILARAK DEĞİL, AÇIK VE KESİN
OLARAK ORTAYA KONMASI GEREKDİĞİ TAHMİN VE KANAATE DAYALI HESAPLAMALAR-
LA VARILAN SONUÇLAR DÖNEM MATRAHININ RE'SEN TAKDİRİ İÇİN YETERLİ SAYI-
LAMAYACAĞI VE ESKİ SAHİPLERİ ELİNDE İKEN AMORTİSMAN SÜRESİNİ DOLDURMUŞ
BULUNAN İKTİSADİ KIYMETLER, YENİ SAHİPLERİ TARAFINDAN YENİDEN AMORTİS-
MANA TABİ TUTULABİLECEĞİ HK.
Uyuşmazlık; Maden satışı işi ile uğraşan yükümlü şirket adına resen
takdir yoluyla salınan kurumlar vergisi ve mali denge vergisi ile kesi
len kaçakçılık cezasını değişiklikle onayan İtiraz Komisyonu kararının
bozulması isteminden ibarettir.
Kurumlar Vergisi Kanununun 1.maddesinde sermaye şirketlerinin kazanç-
larının kurumlar vergisine tabi olduğu belirtildikten sonra kurum ka-
zancının, gelir vergisi konusuna giren gelir unsurlarından oluşacağına
değinilmiş, 13.maddesinde ise kurumlar vergisinin, bir hesap dönemi
içinde elde edilen safi kurum kazancı üzerinden hesaplanacağı hükme
bağlanmıştır.
Gelirin unsurlarını belirleyen Gelir Vergisi Kanununun 2.maddesinin 2.
fıkrasında ise Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, gelirin unsurlarını
oluşturan kazanç ve iratların, gerçek ve safi miktarları ile nazara
alınması kabul edilmiştir.
Bu hükümlerin birlikte incelenmesinden, gerek gelir vergisi, gerekse
kurumlar vergisinin, gerçek miktarları hesaplanan kazanç ve iratların
safi tutarları üzerinden alınması gerektiği, elde edilmeyen veya elde
edildiği ileri sürülmesine karşın elde edildiği kanıtlanamayan kazanç
ve iratların gelir vergisi ve kurumlar vergisinin konusunu oluşturmaya
cağı ayrıca Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununun temel
ilkelerinden birinin "gerçek ve safi gelirin vergilendirilmesi" olduğu
anlaşılmaktadır.
Yükümlülerin bir kısım kazanç ve iratlarını vergi dairesinin bilgi dı-
şında bıraktıkları, ya da bildirdikleri kazanç ve iratlarda noksanlık
bulunduğu saptanan hallerde gelir vergisine tabi kazanç ve iradın safi
miktarının gerçeğe en yakın biçimde saptanması gerekir. Vergi Usul Ka-
nununun 29 ve 30.maddeleriyle de amaçlanan budur. Çünkü bu hükümlerle
kanun koyucu, üzerinden verginin hesaplanacağı matrahın belirlenmesini
öngörmüştür. Vergi kaybına yol açıldığı ileri sürülen durumlarda ikma-
len veya resen vergi salınması için gerekli sebeplerin bulunması, salt
bu nedenle uygulanan tarhiyatın hukuka uygunluğu sonucuna ulaşılması
için yeterli değildir. Nitekim Vergi Usul Kanununun 31.maddesinin 8.
bendinde, takdirin dayanakları ile yapılan takdir hakkındaki açıklama-
ların takdir kararlarında bulunması gereken bilgiler arasında sayılma-
sından da adına vergi salınacak yükümlünün gizlendiği kazanç ve iradın
gerçek veya gerçeğe en yakın miktarının belirlenmesinin amaçlandığı
anlaşılmaktadır.
Öte yandan, resen takdir yoluyla vergileme için Vergi Usul Kanununun
30.maddesinde belirlenen koşulların gerçekleştiğinin vergi idaresince
bir karineye dayanılarak değil, açık ve kesin olarak ortaya konması
gerekir. Zira anılan maddede kanuni bir karineye yer verilmemiştir. Bu
itibarla, tahmin ve kanaate dayalı hesaplamalarla varılan sonuçların
dönem matrahının resen takdiri için yeterli sayılmasına olanak bulun-
mamaktadır.
Olayda, inceleme elemanı tarafından, yükümlü şirketçe ilgili yılda ...
kg.ham cevher için imrariye tezkeresi alınmış olmasına dayanılarak,
başkaca bir tespit yapılmaksızın yıl içinde bu miktar ham cevher çıka-
rıldığı varsayılmış, önceki yıldan devreden ... kg.cevher ile birlikte
yıl içinde satılabilir ham cevher toplamının ... kg.olduğu, buna kar-
şın yıl içinde satışı yapılan konsantre madenin ... kg.olarak gerçek-
leştiğinin hesaplanmış ve bu nedenle ertesi yıla devreden stok da bu-
lunmaması yönünden ... kg.maden satışının defter kayıtlarına intikal
ettirilmediği sonucuna ulaşılarak resen tarhiyat yapılmıştır.
Yapılan açıklamalardan da anlaşılacağı, üzere matrah farkı bulmaya yö-
nelik hesaplamalar varsayıma dayalı olduğu gibi, ham cevher ile kon-
santre maden ayırımına dikkat edilmeksizin, ham cevherin konsantre ma-
den haline gelmesi için yapılan flatasyon (zenginleştirme) işlemi sı-
rasında belli bir oranda zayiat vereceği gerçeğinin de göz ardı edil-
diği ortaya çıkmaktadır.
Bu durumda, kurum adına bu matrah kalemine ilişkin olarak resen vergi
salınmasının somut bir dayanağı bulunmadığı gibi, bu tür bir vergile-
menin Gelir Vergisi Kanunu, Kurumlar Vergisi Kanunu ve Vergi Usul Kanu
nunun yukarıda açıklanan kurallarıyla varılmak istenen amaca da aykırı
olduğu sonucuna ulaşılmaktadır. Bu nedenle sözü edilen tarhiyatın kal-
dırılması gerekir.
Eski sahipleri elindeyken amortisman sürelerini doldurmuş bulunan de-
mirbaşların satın alınması halinde yeni sahiplerince tekrar amortisma-
na ayrılıp ayrılmayacağı konusuna gelince; Vergi Usul Kanununun 313.
maddesinde, işletmede bir yıldan fazla kullanılan ve yıpranmaya, aşın-
maya veya kıymetten düşmeye maruz bulunan demirbaşların ve maddede sa-
yılan öteki sabit kıymetlerin Kanunun "iktisadi kıymet değerleri" baş-
lıklı kısmında yer alan değerleme hükümlerine göre belirlenen kıymeti-
nin amortisman mevzuunu teşkil edeceğine değinilmiş, 320.maddesinde
ise, amortisman süresinin kıymetlerin aktife girdiği yıldan başlayaca-
ğı ifade edilmiştir.
Bu hükümlerin birlikte değerlendirilmesinden, bu iktisadi kıymet üze-
rinden amortisman ayrılabilmesi için o kıymetin aktife girmiş olması,
işletmede bir yıldan fazla kullanılacak nitelikte bulunması ve yıpran-
maya, aşınmaya veya kıymetten düşmeye maruz bulunması gerektiği anla-
şılmaktadır.
Öte yandan, Kanunda amortismana tabi tutulacak iktisadi kıymetlerin
eski veya yeni olması konusunda bir ayırıma yer verilmemiştir. Başka
bir anlatımla işletme aktifine giren kıymetler, eski veya yeni oluşla-
rına bakılmaksızın "değerleme" hükümleri uyarınca belirlenen değerleri
üzerinden amortismana tabi tutulacaklardır. Bu uygulamada, iktisadi
kıymetlerin eski sahipleri elinde iken amortismana tabi tutularak mu-
hasebe değerlerinin sıfırlanmış olmasının da bir önemi yoktur. Çünkü
bu hususa ilişkin olarak Kanunda sınırlayıcı bir hükme yer verilmiş
değildir. Bu itibarla, yükümlülere vergi hukuku yönünden bir hak ola-
rak tanınmış bulunan amortisman ayırma konusunda yasada öngörülmeyen
bir kısıtlama getirilmesi suretiyle vergi hukukunda geçerli bulunan
vergilerin yasallığı ilkesine ters düşecek yönde uygulama yapılmasında
isabet bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Diğer taraftan, inceleme elemanınca alış faturalarının bulunmaması ne-
deniyle değerleri şirket genel kurulunca belirlenerek aktife kaydedi-
len demirbaşların amortismana esas olacak değerlerinin belirlenen bu
değerlerden daha düşük olduğu konusunda yapılmış bir saptamada bulun-
mamaktadır. Yükümlü şirketçe amortisman ayrılması konusunda yapılan
uygulamaya yöneltilen eleştirilerin ve bu nedenle yapılan tarhiyatın
yasal dayanaktan yoksun bulunduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Açıklanan nedenlerle yükümlü temyiz isteminin kabulüne, İtiraz Komis-
yonu kararının bozularak tarhiyatın terkinine, yasal dayanaktan yoksun
bulunan Vergi Dairesi Müdürlüğü temyiz isteminin reddine karar veril-
di.
(DAN-DER; SAYI:64-65) (MT/YÖ)
|