VERGİ BEYANNAMESİ ADİ POSTA YOLU İLE SÜRESİNDEN SONRA VERGİ DAİRESİNE
İNTİKAL ETMİŞ İSEDE, BEYAN İLE TARH VE TAHAKKUKA EŞİT VERGİ, BEYAN SÜ-
RESİ İÇERİSİNDE ZİRAAT BANKASI ARACILIĞIYLA YATIRILDIĞINDAN, TAHAKKUK
GECİKMESİNDEN DOĞAN VERGİ KAYBININ BULUNMADIĞI HK.
Uyuşmazlık; Ocak, Şubat, Mart 1985 dönemine ilişkin Katma Değer Vergi-
si beyannamesini süresi içinde vermeyen yükümlü adına kesilen kaçakcı-
lık cezasını, 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 39.maddesinde,
vergilendirme döneminin, faaliyet gösterilen takvim yılının Üçer aylık
dönemleri olduğunun, 41.maddesinde, mükelleflerin ve vergi kesintisi
yapmakla sorumlu tutulanların, Katma Değer Vergisi beyannamelerini,
vergilendirme dönemini takibeden ayın 25.günü akşamına kadar ilgili
vergi dairesine vermekle yükümlü bulunduklarının, 46.maddesinde de be-
yanname vermek mecburiyetinde olan mükellefler ile vergi kesmekle so-
rumlu tutulanların bir vergilendirme dönemine ait Katma Değer Vergile-
rini beyanname verme süresi içinde ödemeye mecbur olduklarının hükme
bağlandığı, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341.maddesinde ise, vergi
zıyai, mükellefin veya sorumlunun, vergilendirme ile ilgili ödevlerini
zamanında yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yönünden ver-
ginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi
olarak tarif edildikten sonra, 344.maddesinde, beyan üzerinden alınan
vergilerle ilgili olup, yıllık olarak verilmesi gereken beyannamelerde
(münferit ve özel beyannameler dahil) toplamı 150.000 diğer beyanname-
lerde toplamı 30.000 liradan az olmamak üzere, beyannamede yazılı ver-
gi matrahının %10'unu geçen bir miktarın noksan bildirilmesi suretiyle
vergi ziyaına sebebiyt verilmesi halinin kaçakçılık olduğunun açıklan-
dığı, olayda, davacı tarafından Ocak, Şubat, Mart 1985 dönemine ait
Katma Değer Vergisi beyannamesi adi posta yolu ile gönderilmesi sonu-
cu, kanuni süreden sonra, 30.4.1985 tarihinde vergi dairesine intikal
etmişse de, vergi dairesince, davacının gösterdiği matrah ve nisbetler
üzerinden hesaplanan vergi ve matrah esas alınarak, 2.5.1985 günlü ta-
hakkuk fişi ile vergi tarh ve tahakkuk ettirildiği, Katma Değer Vergi-
si Kanununda, verginin matrahı ve nisbetinin belli olduğu, beyan ile
tarh ve tahakkuka eşit vergi, beyan süresi içerisinde, 25.4.1985 günlü
Ziraat Bankası makbuzu ile vergi dairesi hesabına yatırılmakla, tahak-
kuk gecikmesinden doğan vergi ziyaının ortadan kaldırıldığı, hazinenin
tahsil gecikmesinden doğan vergi kaybının da bulunmadığı diğer taraf-
tan Vergi Usul Kanununun, beyannamenin geç verilmesi veya verilmemesi
halinde, uygulanacak müeyyideyi usulsüzlük olarak belirlediği, bu du-
rumda davacı adına kesilen kaçakçılık cezasında yasal yerindelik görül
mediği gerekçesiyle kaldıran Vergi Mahkemesi kararını dosyada mevcut
belgelerin incelenmesinden, yükümlünün, Ocak, Şubat, Mart 1985 dönemi-
ne ilişkin Katma Değer Vergisi beyannamesini, 25.4.1985 tarihinde adi
posta yolu ile gönderdiği ve 30.4.1985 tarihinde Vergi Dairesine ula-
şan beyannamenin, bu tarihte Vergi Dairesi kayıtlarına geçtiğinin, do-
layısı ile süresi içinde verilmemiş olduğunun anlaşıldığı, bu durumda
3065 sayılı Kanunun 41.maddesinde belirtilen süre içinde verilmeyen
vergi beyannamesi sebebiyle tahakkuk eden vergi üzerinden kesilen ceza
nın terkininde isabet görülmediği gerekçesiyle bozan Danıştay Yedinci
Dairesi kararı üzerine, aynı gerekçelerle ilk kararında ısrar eden Ver
gi Mahkemesi kararının bozulması isteminden ibarettir.
Dayandığı hukuki ve kanuni nedenlerle gerekçesi yukarıda açıklanan Ver
gi Mahkemesi kararı, aynı gerekçe ve nedenlerle Kurulumuzca da uygun
görülmüş olup, temyiz istemine ilişkin dilekçede ileri sürülen iddia-
lar, sözü geçen kararın bozulmasını sağlayacak durumda bulunmadığın-
dan, temyiz isteminin reddine ve kararın onanmasına karar verildi.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 341.maddesinde vergi ziyaı, mükellefin
veya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine
getirmemesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden verginin zamanında ta
hakkuk ettirilmemesini veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder;
şeklinde tanımlanmıştır.
Olayda yükümlünün 1985 yılı Ocak, Şubat, Mart aylarına ilişkin Katma
Değer Vergisi beyannamesini posta ile adi göndermesi yüzünden verginin
süresinden sonra 30.4.1985 tarihinde tahakkuk ettirildiği anlaşılmakta
dır. Her ne kadar yükümlü beyannamesini süresi içinde postayla adi ola
rak göndermişsede, beyannamenin pstaya adi olarak verildiği tarihi ida
reye verilme tarihi olarak kabul mümkün değildir. Zira 3065 sayılı Kat
ma Değer Vergisi Kanununun 41.maddesi 1.fıkrasında, mükellefler ve ver
gi kesintisi yapmakla sorumlu tutulanların katma değer vergisi beyanna
melerini, vergilendirme dönemini takip eden ayın 25.günü akşamına ka-
dar ilgili vergi dairesine vermekle yükümlü oldukları belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 170.maddesinde ise "yazılı bildirimle-
rin posta ile taahhütlü olarak gönderilmesi caizdir. Bu takdirde bil-
dirmenin postaya verildiği tarih vergi dairesine verilme tarihi yerine
geçer.
Bu maddenin hükümleri vergi beyannameleri hakkında da cari olur" denil
mek suretiyle vergi beyannamelerinin posta ile taahhütlü olarak gönde-
rilmesi koşulu ile postaya verilme tarihinin vergi dairesine verilme
tarihi yerine geçeceği vurgulanmıştır.
Maddenin açık hükmü karşısında postayla adi olarak gönderilen beyanna-
melerin postaya verildiği tarihi vergi dairesine verilme tarihi olarak
kabul mümkün değildir.
Posta ile adi göndermelerde beyannamenin vergi dairesinin eline ulaşma
sı beyannamenin vergi dairesi Müdürlüğüne teslimi ile vuku bulduğundan
bu tarihin vergi dairesine verilme tarihi olarak kabulü zorunludur.
Diğer taraftan ödenmesi gereken verginin vergi dairesi hesabına banka-
ya yatırılmış olması vergi borcunun süresi içinde ödenmiş olduğunu gös
termez. Çünkü bir verginin tahsil edilebilir hale gelmesi için tarh ve
tahakkuk safhasından geçmesi gerekir. (213 sayılı V.U.K.Mad.20,21,22,
23)
Diğer bir deyimle tahakkuk etmemiş bir verginin tahsili söz konusu ola
maz.
Bu nedenledir ki yasa koyucu vergi ziyaını tahsilat olayına değil ta-
hakkuk olayına bağlamıştır. Yasalardaki bu ilkeye ayrıcalıklı düzenle-
meler asıl ilkeyi değiştirmez. Ayrıcalıklı (istisnai) ilkeler ancak ya
salarla belirlenen olaylara uygulanabilirler.
Yukarıda belirtildiği nedenlerden dolayı yasa hükümlerini ve vergi hu-
kuku ilkelerini bir yana iterek olayı kişisel bir borç alacak şeklinde
düşünerek vergi mahkemesi tarafından verilen cezanın kaldırılması yo-
lundaki ısrar kararını onayan Vergi Dava Daireleri Genel Kurul kararı-
na karşıyım.
(DAN-DER; SAYI:74-75) BŞ/YÖ
|