YÖNETİCİSİ BULUNDUKLARI ŞİRKETLERİN VERGİ BORÇLARININ ÖDENMEMESİNDE KA
SIT VEYA İHMALLERİ BULUNMADIĞINI KANITLAMA YÜKÜNÜN KANUNİ TEMSİLCİLERE
AİT OLDUĞU HK.
Davacı adına yönetim kurulu başkanı olduğu anonim şirketin 1986/4 döne
mine ait katma değer vergisi ve dahili tevkifat borcunun tahsili ama-
cıyla 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 10.maddesi uyarınca ödeme emri
düzenlenmiştir.
Bu ödeme emrinin iptali dileğiyle açılan davada İzmir 3.Vergi Mahkeme-
si 23.1.1991 günlü ve 1991/134 sayılı kararıyla; tüzel kişiliğin varlı
ğından tahsil edilemeyen vergi alacağının ancak kasıt ve ihmalinin be-
lirlenmesi halinde yasal temsilcinin varlığından alınabileceği, olay-
da, vergi borcunun hangi nedenle ödenmediği ve bu konuda davacının ka-
sıt ve ihmalinin olup olmadığı yolunda herhangi bir tespit yapılmadığı
gibi davalı idare tarafından aksi yönde bir iddianın da ileri sürülme-
diği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu ödeme emrinin iptaline
karar vermiştir.
Kararın Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından temyiz edilmesi üzerine Da-
nıştay Dokuzuncu Dairesi 15.10.1993 günlü ve 1993/3519 sayılı kararıy-
la; Vergi Usul Kanununun 10.maddesi uyarınca kanuni temsilcilerin şir-
ket borçlarından sorumlu tutulabilmesi için kanuni temsilcilerin vergi
ödevlerini kasıt ve ihmalle yerine getirmemeleri ve vergi alacağının
şirket varlığından alınamaması koşullarının birlikte gerçekleşmesi ge-
rektiği, katma değer vergisi yansıtmalı bir vergi olduğu ve vergi yükü
nün mal ve hizmeti teslim alanlar üzerinde kaldığı dikkate alındığın-
da, şirketlere düşen vergi ödeme yükümlülüğünün öncelikle yerine geti-
rilmesinde şirket yöneticilerinin görev ve sorumluluğunun önem taşıdı-
ğı dolayısıyla, yönetim kurulu başkanının tahakkuk eden katma değer
vergisi ve dalili tevkifatın zamanında ödenmemesindeki sorumluluk ve
ihmalinin açık olduğu bu nedenle, uzlaşıldığı veya beyana göre tahak-
kuk ettirildiği halde vadesinde ödenmeyen ve şirket tüzel kişiliğinden
tahsil imkanı bulunmayan vergilerin sorumlu yönetim kurulu başkanından
istenmesinde yasaya aykırılık bulunmadığı gerekçesiyle, temyiz istemi-
ni kabul ederek kararı bozmuştur.
Bozma kararına uymayan İzmir 3.Vergi Mahkemesi 13.1.1994 günlü ve
1994/36 sayılı Türk Ticaret Kanununun 317, 336 ve 338.maddesindeki ku-
rallara göre yönetim kurulu üyelerinin şirket borçlarından sorumlu tu-
tulabilmeleri için öncelikle görevlerinin kasıt veya ihmal sonucu yeri
ne getirilmediğinin vergi idaresi tarafından kanıtlanması gerektiği,
Vergi Usul Kanununun 10.maddesinin de aynı yolda düzenleme getirdiği,
hukuk, ekonomi ve muhasebe kuralları karşısında kasıt ve ihmalin varlı
ğını aramada kesinti yoluyla alınan veya yansıtılabilen vergilerle di-
ğer vergiler arasında bir ayırım yapılamayacağı, muhasebe yönünden tev
kifat ve yansıtma olayının hesaben gerçekleştirilen bir işlem olduğu,
kurumlar vergisi ile katma değer vergisi arasında kasıt veya ihmalle
ödenmeme yönünden bir fark bulunmadığı, bu yolda inceleme ve saptama
yapılmadığından davacının kasıt veya ihmalinin varlığının kabul edile-
meyeceği gerekçesiyle, ödeme emrinin iptali yolundaki ilk kararında di
renmiştir.
Direnme kararı vergi dairesi müdürlüğü tarafından temyiz edilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun olay tarihinde yürürlükte bulunan 10.
maddesi uyarınca yasal temsilcilerin şirket borçlarından sorumlu tutu-
labilmeleri için vergi alacağının şirket varlığından kısmen veya tama-
men alınamaması ve vergi ödevlerinin yerine getirilmemesinde yasal tem
silcilerin kasıt veya ihmalinin bulunması gerekmektedir.
Olayda, yasal temsilcilerin varlığına başvurabilmek için gerekli koşul
lardan vergi alacağının yükümlü veya sorumlunun varlığından kısmen ve-
ya tamamen alınamaması koşulu gerçekleşmiştir.
Beyana dayalı vergilerde yükümlülerin vergi matrahlarını kendilerinin
belirleyip beyan etmeleri ve bu matraha denk düşen vergiyi, vergi yasa
larında belirlenmiş sürelerde ödemeleri yükümlülere düşen temel ödev-
lerdendir. Çünkü, verginin doğru bir biçimde beyan edilerek ödenmesi,
bütün vergi yasalarının başta gelen amaçlarındandır. Bu nedenle, vergi
nin beyan ve ödenmesinin Vergi Usul Kanununun yükümlülerin ödevleriyle
ilgili kitabında düzenlenmemiş olmasına dayanılarak, beyan ve ödemenin
yükümlü ve sorumlulara düşen ödevler dışında kaldığı sonucuna varıla-
maz.
Farklı kusurluluk hallerini gösteren kasıt ve ihmalin aynı eylemde bir
likte bulunmasına olanak bulunmadığından, yasal temsilcilerin şirket
borçlarından sorumlu tutulabilmesi için vergiye ilişkin ödevlerin kas-
ten veya ihmal sonucu yerine getirilmemiş olması yeterlidir.
Kasıt, yasanın suç saydığı bir eylemi, bu eylemin sonuçlarını bilerek
ve isteyerek işleme istemidir. Buna karşılık ihmal, kişinin bir konuda
göstermekle yükümlü olduğu özeni göstermemesini anlatan taksirli bir
davranıştır. Vergi yasaların belirli bir sürede veya biçinde yapılması
nı öngördüğü yükümlü ve sorumlulara düşen ödevlerin öngörülen sürede
veya biçimde yerine getirilmemesinin, hukuken kabul edilebilir bir özü
re dayanmadıkça, yükümlünün veya sorumlunun kendisinden beklenen özeni
göstermediğini ortaya koyduğunun kabulü gerekir. Bu gibi durumlarda
vergi borcunun süresinde ve tam olarak ödenmemesinde kusurları olmadı-
ğını, başka bir anlatımla borcun ödenmemesinde kendi istemlerinin etki
li olmadığını ya da özensizlik bulunmadığını kanıtlama yükü yasal tem-
silcilere düşmektedir.
Ödenmesi gereken vergilerin üçüncü kişilerden tahsil edilmiş olduğu du
rumlarda, ödeme yasada öngörülen sürede yapılmadığında, ihmalin varlı-
ğı daha belirgin biçimde ortaya çıkmaktadır.
Davacı, yasal temsilci olarak ödenmesinden sorumlu olduğu vergilerin
süresinde ödenmemesinde kasıt veya ihmali bulunmadığını kanıtlayamadı-
ğından, Vergi Usul Kanununun 10.maddesine dayanılarak davacı adına dü-
zenlenen ödeme emrinin iptali yolundaki direnme kararında yasaya uygun
luk bulunmamaktadır.
Açıklanan nedenlerle, İzmir 3.Vergi Mahkemesinin 13.1.1994 günlü ve
1994/36 sayılı direnme kararının bozulmasına karar verildi.
(DAN-DER; SAYI:91) ŞT/ES
|