|
DAVACININ ORTAĞI VE KANUNİ TEMSİLCİSİ OLDUĞU ŞİRKETİN MAL VARLIĞININ
BULUNMADIĞININ TESPİTİ ÜZERİNE ŞİRKETTEKİ PAYINI HER TÜRLÜ BORÇLARI DA
KAPSAYACAK ŞEKİLDE DEVRETMİŞ OLMASINA RAĞMEN DEVİR TARİHİNDEN ÖNCEKİ
DÖNEME İLİŞKİN VERGİ BORÇLARINDAN ÖTÜRÜ DAVACININ KİŞİSEL MALLARINA
İHTİYATİ HACİZ UYGULANABİLECEĞİ HK.
Ortağı ve kanuni temsilcisi olduğu limited şirket adına yapılan tarhi-
yatlara dayanılarak şirket için uygulanan ihtiyati tahakkuk ve ihtiya-
ti haciz işlemleri uyarınca şirketten istenilen teminatın verilen süre
de gösterilmemesi ve yapılan takibat sonucunda şirketin hiçbir mal var
lığı olmadığının saptanması üzerine yükümlü adına ihtiyati haciz uygu-
lanmıştır. İçel 2.Vergi Mahkemesi 1993/746, K:1993/1114 sayılı kararıy
la, olayda yükümlünün 17.12.1991 tarihli noter mukavelesi ile şirkette
ki hissesinin tamamı ile devir tarihine kadar olan tüm vergi, ceza ve
diğer masrafların tamamını şirkete dışardan giren bir başkasına devret
tiği, karşı tarafın da bunu kabul ettiği, bu durumda söz konusu devir
işleminin gerçekleşmesi ile yükümlünün şirkete karşı hiçbir sorumlulu-
ğunun kalmadığı, dolayısıyla devir tarihinden önceki borçlarından dola
yı şahsen takibi mümkün olmadığından uygulanan ihtiyati haciz işlemin-
de yasal isabet bulunmadığı gerekçesiyle iptal etmiştir. Davalı idare-
ce yükümlü adına uygulanan ihtiyati haczin yasa ve usul hükümlerine
uygun olduğu ileri sürülerek kararın bozulması istenilmektedir.
Uyuşmazlık, davacının kanuni temsicisi olduğu şirket adına yapılan tar
hiyatlar nedeniyle hakkında uygulanan ihtiyati haciz işlemini iptal
eden vergi mahkemesi kararının bozulması istemine ilişkindir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 8.maddesinin 3.fıkrasında, vergi kanun
larıyla kabul edilen haller müstesna olmak üzere mükellefiyete veya
vergi sorumluluğuna müteallik özel mukevelelerin vergi dairesini bağla
mayacağı hükme bağlanmıştır.
Diğer taraftan aynı kanunun 10.maddesinin 1.fıkrasında, tüzel kişiler-
le küçüklerin ve kısıtlıların, vakıflar ve cemaatler gibi tüzel kişili
ği olmayan teşekküllerin mükellef veya vergi sorumlusu olmaları halin-
de bunlara düşen ödevlerin kanuni temsilcileri, tüzel kişiliği olmayan
teşekkülleri idare edenlerveya bunların temsilcileri tarafndan yerine
getirileceği belirtilmiş, 3505 sayılı Kanunun 2.maddesi ile değişen
ikinci fıkrasında ise, yukarıda yazılı olanların bu ödevleri yerine ge
tirmemeleri yüzünden mükelleflerin veya vergi sorumlularının varlığın-
dan tamamen veya kısmen alınamayan vergi ve buna bağlı alacakların ka-
nuni ödevleri yerine getirmeyenlerin varlıklarından alınacağı hükme
bağlanmıştır.
Yukarıda yer alan kanun hükümlerinden, gerek mükellefiyet gerekse so-
rumlulukla ilgili esasların vergi kanunlarıyla belirleneceği, vergi ka
nunları ile kabul edilen haller dışında mükellef veya sorumluların bun
ları özel mukavelelerle değiştirmelerinin, kendilerine ait görevleri
başkalarına yüklemelerinin mümkün olmadığı ve ayrıca bu şekilde yapı-
lan bir mukavelenin de vergi dairesini bağlamayacağı açıkça anlaşılmak
tadır.
Olayda da, yükümlünün ihtilaflı dönemde ortağı ve kanuni temsilcisi bu
lunduğu limited şirketin vergi borçlarının şirketin tüzel kişiliğinden
tahsil olanağının kalmadığının yasal yollarla tespit edilmesi üzerine,
kamu alacağının anılan madde hükümleri uyarınca ortada özel mukavele
bulunsa bile yükümlüden aranması ve bu amaçla ihtiyati haciz işlemi te
sis edilmesi yerinde bulunduğundan hisse devir mukavelesinin gerçekleş
mesi ile yükümlünün şirkete karşı hiçbir sorumluluğunun kalmadığı, do-
layısıyla devir tarihinden önceki vergi borçları yüzünden şahsen taki-
binin mümkün olmadığı gerekçesiyle uygulanan ihtiyati haciz işlemini
iptal eden vergi mahkemesi kararında yasal isabet görülmemiştir.
Açıklanan nedenle vergi dairesi temyiz isteminin kabulüne Vergi Mahke-
mesinin 1993/746, K:1993/1114 sayılı kararının bozulmasına karar veril
di.
(DAN-DER; SAYI:90) BŞ/ES
|