Dairesi
213 SAYILI VERGİ USUL KANUNUNUN 11.MADDESİNİN 3.FIKRASI HÜKMÜ UYARINCA...
Karar No
1116
Esas No
3521
Karar Tarihi
05-04-1995
 
 
Dairesi
Karar Yılı
Karar No
Esas Yılı
Esas No
Karar Tarihi
ÜÇÜNCÜ DAİRE
1995
1116
1994
3521
05/04/1995
 
KARAR METNİ

213 SAYILI VERGİ USUL KANUNUNUN 11.MADDESİNİN 3.FIKRASI HÜKMÜ UYARINCA
VERGİ KESİNTİSİ YAPMAK ZORUNDA OLANLARLA ALIM-SATIM VEYA HİZMET İLİŞKİ
SİNDE BULUNANLARAN MÜTESELSİLEN SORUMLU OLMASINDAN AMAÇLANANIN, İDARE-
NİN VERGİ ALACAĞI İÇİN ALIM-SATIM VE HİZMET İLİŞKİSİNDEKİ SORUMLULARIN
HERBİRİNİ AYRI AYRI VEYA BİRLİKTE TAKİP ETME OLANAĞI VERMESİ OLDUĞU HK.

Zirai ürün ticaret ve ihracatı ile uğraşan davacı şirketin Nisan 1990
dönemine ilişkin işlemlerinin incelenmesi sonucunda tesbit edilen mat-
rah farkı üzerinden adına re'sen salınan Gelir (Stopaj) Vergisi ile ke
silen kaçakçılık cezasına karşı açılan davayı; olayda, davacı şirketin
zirai ürünleri üreticilerden almasına karşın vergi kesintisi yapmamak
ve müstahsil makbuzu düzenlememek için içeriği itibariyle yanıltıcı
(sahte) faturalara dayanılarak mal giriş kaydettiği kabul edilerek ce-
zalı tarhiyat yapıldığının anlaşıldığı, mal alış faturalarının fatura
düzenine uygun olarak düzenlendiği, faturayı düzenleyen firma ve şir-
ket yöneticilerinin, faturaları içeriği itibariyle yanıltıcı olarak dü
zenledikleri yolunda ifadelerinin bulunmadığı, faturayı düzenleyenle-
rin gerçek usulde Gelir Vergisi yükümlüsü oldukları, davacı şirketin
sevk irsaliyesi ve kantar tartı fişine dayanılarak mal giriş kaydetti-
ği, ödemelerini çekle yaptığı, ayrıca zirai ürün alımlarının Mersin Ti
caret Borsasınca tescil edildiği anlaşılmakta olup, ayrıca ürünlerinin
doğrudan üreticilerden alındığının da saptanmamış bulunması karşısın-
da; noksan inceleme ve varsayıma dayalı olarak yapılan cezalı tarhiyat
ta yasaya uygunluk görülmediği, öte yandan kesinleşen ve ödenmesi gere
ken bir vergi borcu olmaması nedeniyle de 213 sayılı Vergi Usul Kanunu
nun 11.maddesinde öngörülen müteselsil sorumluluktan söz edilemiyeceği
gerekçesiyle kabul ederek salınan vergi ve kesilen kaçakçılık cezasını
terkin eden İçel Birinci Vergi Mahkemesinin 25.1.1994 gün ve 1994/66
sayılı kararının, inceleme raporuna göre yapılan cezalı tarhiyatta ka-
nuna aykırılık bulunmadığı ileri sürülerek bozulması istemidir.

213 sayılı Vergi Usul Kanununun 3.maddesinin (B) bendinde, vergilendir
mede vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamelelerin gerçek mahi
yetinin esas olduğu, vergiyi doğuran olay ve bu olaya ilişkin muamele-
lerin gerçek mahiyetinin yemin hariç her türlü delille ispatlanabilece
ği, vergiyi doğuran olayla ilgisi tabii ve açık olmayan şahit ifadesi-
nin ispatlama vasıtası olarak kullanılamıyacağı hükme bağlanmıştır.

İnceleme raporu ve eki tutanaklardan, davacı şirketin uyuşmazlık döne-
minde fatura aldığı bir kısım firma ve şahısların Anadolu'dan ürünü ge
tiren şahıslarla temas kurarak ihracatcı firmaların ürünü almalarında
aracılık yaptıkları, depo, eleme ve nakliye araçlarının olmadığı, sade
ce büroda çalıştıkları, ticari faaliyetlerinin süresi ve sermayeleri
itibariyle saptanan ölçüde ticaret yapmalarının mümkün bulunmadığı, ih
racatçıların istemleri doğrultusunda satış faturası düzenledikleri, as
lında yapılan işin komisyonculuk, kazançlarının da komisyon geliri ol-
duğu, bir kısmının ise, bilinen adreslerinde bulunamadığı, Vergi Daire
sine bildirilen adreslerin sahte çıktığı, mal giriş kayıtlarının içeri
ği itibariyle yanıltıcı (naylon) faturalara dayandırıldığı, zirai ürün
Gelir (Stopaj) Vergisine muhtasar beyanneme vermediklerinin saptandığı
ve bu tesbitlerin ürünün satın alındığı firma ve satışların gerçek an-
lamda tacir olmadığı paravan kuruluşlar olduğunu kanıtladığından fatu-
ra içeriği ürünlerin doğrudan yada aracı kanalıyla üreticilerden alın-
dığı kabul edilerek cezalı tarhiyata konu edildiği anlaşılmaktadır.

Faturaların biçimsel koşullara uygun olarak düzenlenmesi sevk irsaliye
si, kantar tartı fişine dayanılarak mal girişi kaydedilmesi, bir kısım
ödemelerin çekle yapılması, borsaya tescil ettirilmesi gibi işlemler,
faturalarda gösterilen ürünlerin gerçekten faturaların düzenleyicisi
görünen şahıslardan satın alındığını kanıtlamaya yeterli değildir. Çün
kü, gerçeğe aykırı fatura düzenlenmediği gibi sevk irsaliyesi de düzen
lenebilmesi, işlemlere gerçek görüntüsü verebilmek için anlaşmalı kişi
lere çekle ödeme yapılıp, daha sonra paranın geri alınması mümkün ol-
maktadır. 5590 sayılı Yasanın 52.maddesi hükmüne göre borsaya tescil
işlemi, kural olarak üzerine tescil yükümlülüğü düşen tarafın başvuru-
su üzerine beyana dayalı olarak her zaman yapılması mümkün bir işlem
olduğundan, tescil işlemi, tescile konu ürününün gerçekten satın alın-
dığının kanıtı sayılamaz.

Faturada satıcı olarak görünen firma ve şahıslardan fatura içeriği ürü
nün satzın alınmadığının ortaya konulması halinde normal ve mutad olan
uygulamaya görü üreticilerden alındığının kabulü gerekir.

Bu bakımdan; Mahkemece, uyuşmazlık konusu dönemde davacının fatura al-
dığı şahıs ve firmalara ilişkin olarak inceleme raporundaki tesbitler
firma ve şahısların gerçek anlamda tacir olup olmadıkları, faturaların
gerçek mal karşılığında düzenlenip düzenlenmediği araştırılarak irde-
lenmeksizin davacının sadece muhasebesinin işleyiş şekli, faturaların
biçimsel kurallara uygunluğu, ödemenin çekle yapıldığı ürünün üretici-
den alındığının kanıtlanmadığı gerekçesiyle tarhiyatın terkini yolunda
karar verilmesinde hukuka uygunluk görülmemiştir.

Diğer taraftan, 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 11.maddesinin 1.fıkra-
sında yaptıkları veya yapacakları ödemelerden vergi kesmeye mecbur
olanların, verginin tam olarak kesilip ödenmesinden ve bununla ilgili
ödevlerini yerine getirmekten sorumlu olduklarını, maddeye 3239 sayılı
Kanunla eklenen 3.fıkrasında da, mal alım ve satımı ve hizmet ifası do
layısıyla vergi kesintisi yapmak ve vergi dairesine yatırmak zorunda
olanların bu yükümlülüklerini yerine getirmemeleri halinde vergisin
ödenmesinden, alım satıma taraf olanlar ile hizmetten yararlananların
aralarında zimnen dahi olsa irtibat olduğu tesbit olunanların mütesel-
silen sorumlu olacakların öngörülmüştür.

Anılan kanun maddesinin birinci fıkrası ile doğrudan vergi kesintisi
yapmak zorunda olanlara, üçüncü fıkra hükmü ile de vergi kesintisi yap
mak zorunda olanlarla alım-satım veya hizmet ilişkisinde bulunması ne-
deniyle vergi kesintisinden asıl sorumlu ile birlikte müteselsilen so-
rumlu olanlara ilişkin düzenleme getirilmiş olup, müteselsil sorumlulu
ğun ancak vadesi gelmiş olmasına karşın ödenmemiş vergi borçlarının
tahsili amacına yönelik olarak öngörüldüğü düşünülemez. Sorumluluğun
müteselsilen olmasından vergi idaresine vergi alacağı için alım-satım
ve hizmet ilişkisindeki sorumluların herbirini ayrı ayrı veya birlikte
takip olanağı vermeyi amaçladığından Mahkemesinin olayda kesinleşen ve
ödenmesi gereken bir vergi borcu olmadığından müteselsil sorumluluktan
söz edilemeyeceği yolundaki gerekçesinde de yasal isabet bulunmamış-
tır.

Açıklanan nedenlerle, temyiz isteminin kabulü ile Vergi Mahkemesi kara
rının bozulmasına karar verildi.

ŞT/NÇ







 
 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı