193 SAYILI GELİR VERGİSİ KANUNUNUN 2361 SAYILI KANUNUN 75.MADDESİYLE
DEĞİŞİK 111.MADDESİNDEKİ; ORTALAMA KAR HADDİ ESASINA GÖRE MÜKELLEFLER
ADINA İKMALEN SALINAN GELİR VERGİSİNE BAĞLI OLARAK CEZA KESİLEMEYECEĞİ HK.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun, 2361 sayılı Kanunun 75.maddesiyle
değişik 111.maddesinde "Ortalama Kar Haddi Esası"na göre, salınan ge-
lir vergisine bağlı olarak ceza (kusur) kesilip kesilemeyeceğine dair,
Danıştay üçüncü Dairesinin kararları ile Danıştay Dördüncü Daire karar
ları arasında 2575 sayılı Danıştay Kanununun 39.maddesinde öngörülen
şekilde aykırılık bulunduğuna ve içtihadın birleştirilmesine 16.2.1989
günlü toplantıda oybirliğiyle karar verildikten sonra işin esasının in
celenmesine geçildir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344.maddesindeki kusur gibi, bir vergi
aslına bağlı olarak ceza kesilmesini gerektiren durumlarda, vergi zi-
yaı koşulu öngörülmüş olduğundan, anılan suçların maddi unsurunu vergi
ziyaı teşkil eder. Bu nedenle, vergi ziyaı olmadan söz konusu suçlar
da teşekkül etmez ve bunların gerektirdiği cezalarda uygulanamaz.
Vergi ziyaı ise; 213 Vergi Usul Kanununun 341.maddesinde; mükellef ve-
ya sorumlunun vergilendirme ile ilgili ödevlerini zamanında yerine ge-
tirmesi veya eksik yerine getirmesi yüzünden, verginin zamanında tahak
kuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesini ifade eder, olarak
tanımlanmıştır.
Bu tanımdan anlaşılacağı üzere; vergi ziyaının teşekkülünde iki unsur
vardır:
1-) Mükellefin vergilendirme ile ilgili ödevlerini yerine getrimemiş
olması veya eksik yerine getirmiş olması,
2-) Anılan haller yüzünden, verginin zamanında tahakkuk ettirilmemesi
veya eksik tahakkuk ettirilmesidir. Bu nedenle verginin zamanında ta-
hakkuk ettirilmemesi veya eksik tahakkuk ettirilmesi, mükellefin vergi
ile ilgili ödevlerini yerine getirmede gecikme veya eksik yerine getir
me gibi kusurlu hareketinden doğmamışsa anılan cezaları gerektiren su-
çun maddi unsuru oluşmadığından, vergi aslına bağlı olarak ceza da ke-
silemez.
Gelir Vergisi mükelleflerinin, vergilendirme ile ilgili ödevleri; Ver-
gi Usul Kanunu ile Gelir Vergisi Kanununda belirtilmiştir.
213 sayılı Vergi Usul Kanununun ikinci kitabı; vergi mükelleflerinin
vergi konusunda uymak zorunda oldukları kuralları ve yerine getirmeye
mecbur bulundukları ödevleri hükme bağlayan maddeleri (madde:153-257)
içermektedir. Bu kitabın içerdiği başlıca ödevler:
-Bildirimler, (işe başlama, değişiklik, terk, tasfiyenin bildirilmesi)
-Defter tutma,
-Vesikalar,
-Ekim sayım beyanı,
-Vergi karnesi,
-Muhafaza ve ibraz, başlıkları altında toplanmaktadır.
Gelir Vergisi mükelleflerinin 193 sayılı Kanuna göre uymak zorunda ol-
dukları kurallar ve yerine getirmeye mecbur bulundukları ödevler ise;
-Ticari, zirai kazanç, ücret, serbest meslek kazancı, menkul ve gayri-
menkul sermaye iratları ve sair kazanç ve iratlar gibi, gelir vergisi-
ne tabi gelirlerinin kanunun öngördüğü şekilde hesaplanması,
-Gelirin toplanması ve yıllık beyannamenin kanunun öngördüğü süre için
de verilmesi,
-Vergi tevkifatının yapılması ve muhtasar beyannamelerin süresi içinde
verilmesi,
-Gayrisafi kazançtan indirilecek ve indirilemeyecek giderlere ilişkin
kanun hükümlerine uyulmasıdır.
Görüldüğü üzere, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununun 111.maddesindeki,
"Ortalama Kar Haddi Esası" mükelleflerin vergilendirme ile ilgili ödev
leri arasında sayılmadığı gibi, bu madde ile Vergi Usul Kanunu hükümle
rine göre tesbit olunan kazanç nisbetlerini esas almak suretiyle gayri
safi kazanç beyan edileceği veya bunun altında gayrisafi kazanç beyan
edilemeyeceği yolunda gelir vergisi mükelleflerine yerine getirmesi ve
ya getirmemesi gereken bir ödev yüklenmediği tereddüte yer vermeyecek
derecede açıktır. Ortalama Kar haddi esasına göre, vergi idaresinin mü
kelleflerden istediği ek gelir vergisi, mükellefin yukarıda sayılan
vergi ile ilgili ödevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getir
mesinden değil, Vergi Usul Kanunu hükümlerine göre tesbit edilen kanu-
ni ölçülerin uygulanması nedenine dayanmaktadır. Hehal ve takdirde, mü
kellefin ödevlerini yerine getirmemesi veya eksik yerine getirmesi ne-
deniyle tarhiyat yapılması ile, ortalama kar haddi gibi vergi güvenlik
müesseseleri dahilinde belli ölçülerin uygulanması suretiyle mükellef-
ler hakkında tarhiyat yapılması farklı durumlardır. Birincisinde, ver-
ginin zamanında tahakkuk ettirilmemesinde mükellefin kasdı ve ihmali
kesindir. İkincisinde, yani ortalama kar haddi esasında ise; yapılan
tarhiyat mükellefin kanunla tesbit edilen ölçüler içindeki bir karı
sağlayamamış olduğu gerekçesine dayanmakta olduğundan kasıt ve ihmalin
den söz edilemeyeceğinden, kendine özgü bir nevi götürü vergilemeyi
ifade etmektedir. Bu yönü ile de yapıldığı andan itibaren hüküm ifade
etmek üzere ihdasi bir tasarruf sayılma durumunda bulunduğundan, 213
sayılı Vergi Usul Kanununun 341.maddesinde tanımı yapılan vergi ziyaın
dan söz edilemeyeceğinden vergi aslına bağlı kaçakçılık, ağır kusur ve
kusur cezasını gerektiren suçun maddi unsuru oluşmadığı cihetle özel
bir hüküm olmadıkça Vergi Usul Kanunundaki genel ceza hükümlerinden ha
reketle, ceza kesilmemek gerekir.
Diğer taraftan" "ikmalen cezasız tarhiyat yapılır" hükmü 193 sayılı Ge
lir Vergisi Kanununun 111.maddesine 484 sayılı Kanunla eklenmiş, 2361
sayılı Kanunla maddeden çıkarılmıştır. Ne hükmün maddeye eklenmesine,
ne de çıkarılmasına dair yukarıda sözü geçen kanunların gerekçelerin-
de, hükmün hangi amaçla eklendiği ve çıkarıldığına dair herhangi bir
açıklama yoktur. Her ne kadar bu esasa göre vergilemenin daha etkili
hale getirilmesi için, kanunkoyucunun bu vergi güvenlik müessesesini
cezai müeyyide hale getirilmesi için, kanunkoyucunun bu vergi güvenlik
müessesesini cezai müeyyide ile güçlendirmek amacıyla, "cezasız ikma-
len tarhiyat yapılır." hükmünü maddeden çıkardığı düşünülebilirse de;
vergi idarelerince, Vergi Usul Kanunu hükümlerine dayanılarak kesilen
para cezaları teknik anlamda ceza niteliğinde bulunduğu ve Anayasamı-
zın 38.maddesi ise; kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini getirdiğinden,
"cezada kanunilik" ilkesi esas olup, bu da ceza yaptırımın yasama orga
nı tarafından tereddüt yaratmayacak biçimde düzenlenmesini, suçu oluş-
turan fiili gerçekleştiren kişiye uygulanacak cezanın cinsinin, mikta-
rının, alt ve üst sınırlarının belirlenmesini zorunlu kılar ve yargı
yerlerinin genişletici yoruma ve kıyas yoluna başvurmamalarını gerekti
riri. Aksi halde kıyas yoluyla ceza yaratılmış olur.
Bu nedenle Gelir Vergisi Kanununun 111.maddesinin 2361 sayılı Kanunla
değiştirilmesi sırasında, "ikmalen cezasız tarhiyat yapılır" hükmünün
maddeden çıkarılmış olması, Vergi Usul Kanununa göre kusur suçu sayıl-
mayan bir fiilin mahkemelerce yorum yoluyla suç kapsamına alınmasına
ve mükelleflerin cezalandırılmasına hukuken geçerli neden olarak kabul
edilemez.
"İçtihadın, ortalama kar haddi esasına göre salınan gelir vergisine
bağlı olarak ceza kesilemeyeceğine" şeklinde birleştirilmesine karar
verildi.
(DAN-DER; SAYI:76-77) BŞ/YÖ
|