Dairesi
Kârın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kâr payının menkul sermaye iradı olarak beyanının gerekmediği.
Karar No
0
Esas No
2000/3269
Karar Tarihi
12-10-2000

Danıştay Dördüncü Daire

Kârın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kâr payının menkul sermaye iradı olarak beyanının gerekmediği. İstemin Özeti: 06.02.2000 günlü ve 23956 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 231 seri no.llu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin üçüncü paragrafında yer alan; karın sermayeye ilave edilmesinin kar dağıtımı sayılmayacağına ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi tevkifatını düzenleyen 94. maddesinde yer alan hükmün, bu madde uyarınca yapılacak tevkifat açısından bir belirleme yaptığı, dolayısıyla gerçek kişi ortak tarafından, karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 85 ve 86. maddeleri hükümleri çerçevesinde beyan edilmesi gerektiği yolundaki düzenlemenin iptali ve bu düzenleme uyarınca, ihtirazi kayıtla verilen 1999 yılına ilişkin gelir vergisi beyannamesi üzerinden tahakkuk eden vergi ve fon payının kaldırılması istemiyle açılan dava sonuçlanıncaya kadar yürütmenin durdurulması istenmektedir. Karar: 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu’nun 27/ 2. maddesinde; Danıştay veya İdari Mahkemelerinin, İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkansız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda gerekçe göstererek yürütmenin durdurulmasına karar verebilecekleri belirtilmiştir. 06.02.2000 günlü ve 23956 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 231 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin üçüncü paragrafında yer alan; karın sermayeye ilave edilmesinin kar dağıtımı sayılmayacağına ilişkin olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi tevkifatını düzenleyen 94. maddesinde yer alan hükmün, bu madde uyarınca yapılacak tevkifat açısından bir belirleme yaptığı, dolayısıyla gerçek kişi ortak tarafından, karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 85 ve 86. madde hükümleri çerçevesinde beyan edilmesi gerektiği yolundaki düzenlemenin iptali ve bu düzenleme uyarınca, ihtirazi kayıtla verilen 1999 yılı kazançlarına ilişkin muhtasar beyanname üzerinden tahakkuk eden vergi ve fon payının kaldırılması istemiyle açılan dava sonuçlanıncaya kadar yürütmenin durdurulması istenmektedir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 75. maddesindeki menkul sermaye iradının tanımı yapılmış, kaynağına bakılmaksızın menkul sermaye iradı sayılan kazançlar belirlenmiş, aynı Kanun’un 94. maddesinin 6. fıkrasının 4369 sayılı Kanun’la değişen b (i) bendinde, Kurumlar vergisinden istisna kazançlara isabet eden kısım düşüldükten sonra, 75. maddenin ikinci fıkrasının 1,2 ve 3 numaralı bentlerinde yazılı kar paylarından vergi tevkifatı yapılacağı öngörülmüş, karın sermayeye ilavesinin kar dağıtımı sayılmayacağı belirtilmiştir. 01.01.1999 tarihinde yürürlüğe giren bu değişiklikle, kurumlardan elde edilen kar paylarından stopaj yapılması karın dağıtılmasına bağlanmıştır. Kurumların karlarını sermayeye eklemek suretiyle kar dağıtımı gerçekleştirildiklerinden bahisle, bu yolla kar payı elde eden ortaklar nezdinde yapılacak vergileme konusunda açıklama yapıldığı ifade edilerek Maliye Bakanlığınca 231 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği yayımlanmıştır. Bu Tebliğini ikinci paragrafında, 4369 sayılı Kanun’la değişik Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrasının 6/bi numaralı bendinde yer alan hükümle, kurumların kurumlar vergisinden istisna edilmemiş kazançları üzerinden yapılacak tevkifatın kazancın dağıtımına bağlandığı, karın sermayeye ilavesinin kar dağıtımı sayılmayacağı belirtilerek, sermayeye eklenen karlar üzerinden tevkifat yapılmayacağı öngörülmüş, dava konusu edilen üçüncü paragrafta da, Gelir Vergisi Kanunu’nun vergi tevkifatını düzenleyen 94. maddesinde yer alan bu hükmün sözü edilen madde uyarınca yapılacak tevkifat açısından bir belirleme yaptığı, dolayısıyla gerçek kişi ortaklar tarafından,karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak Gelir Vergisi Kanunu’nun 85 ve 86, madde hükümleri çerçevesinde beyan edilmesi gerektiği ifade edilmiştir. 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin birinci fıkrasının 6/bi numaralı bendinde açıkça karın sermayeye ilavesinin kar dağıtımı sayılmayacağı ifade edildiğine göre ortaklar açısından da elde edilmiş bir kar payı mevcut değildir. Bu durumda, karın sermayeye ilavesi halinde, gerçek kişi ortakların menkul sermaye iradı elde ettiğinden ve bu geliri beyan etmesi gerektiğinden söz edilemez. Oysa 231 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği ile, karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kâr paylarının menkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerektiği belirtilmek suretiyle kanun hükmüne aykırı olarak karın sermayeye ilavesi halinde kar dağıtımının söz konusu olduğu yolunda düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme, idarenin uygulamaya ilişkin genel ve objektif kuralları kanuna aykırı olmamak şartıyla kendisine tanınan yetki sınırları içinde kullanması gerektiği biçiminde açıklanan ilkenin ihlali sonucunu doğurmaktadır. Dolayısıyla, 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesinin 6/bi numaralı bendindeki düzenlemeye aykırı olarak ve kendisine tanınan yetkinin aşılması suretiyle düzenlenen 231 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin dava konusu edilen bölümü kanuna aykırı bulunmaktadır. Bu nedenle dava konusu tebliğin karın sermayeye ilavesi suretiyle elde edilen kar paylarının menkul sermaye iradı olarak beyanı gerektiği yolundaki hükümleri ile ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden tahakkuk eden kurumlar vergisi ve fon payına ilişkin olarak esas hakkında karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına harcı peşin alındığından ayrıca harç alınmasına gerek olmadığına oyçokluğuyla esas yönünden ise oybirliğiyle karar verildi. AZLIK OYU : Maliye Bakanlığı’nın Kanunun tanıdığı düzenleme yetkisinden kaynaklanmayıp sadece açıklayıcı nitelikte olan Kanunun uygulanmasına ilişkin görüşünü açıklayan tebliğlerinin bağlayıcı niteliği olmadığından düzenleyici işlem olarak kabil edilemeyeceği. Danıştay’ın süregelen içtihatlarındandır. Dava konusu 231 sayılı Genel Tebliğ, Kanunun tanıdığı düzenleme yetkisinden kaynaklanmayıp, Bakanlığın anlayışını açıklayıcı niteliktedir. Bu nedenle bağlayıcılığı bulunmayıp dava konusu olamayacağından incelenmeden reddi gerekeceği cihetle işin esasına girilmesi yolunda verilen çoğunluk kararına katılmıyorum.

 
Ücretsiz üyelik
Şifremi Unuttum
USD
Euro
Üfe & Tüfe Oranlarını görmek için aşağıdaki excel ikonuna tıklayınız.

*Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verileridir.​

ÜFE & TÜFE
Endeks Arşivi

Excel Dokümanı
     
  Copyright ® 2013 Esenlik Yeminli Mali Müşavirlik Ltd. Şti. Web Tasarımı