|
Dairesi
İstisna nedeniyle vergilendirilecek gelir arasında yer almayan meblağdan stopaj yoluyla kesilen vergilerin, gelire dahil edilerek beyan edilen meblağ üzerinden hesaplanan vergiden mahsubu yerinde değildir.
|
|
Karar No
0
|
|
Esas No
0
|
|
Karar Tarihi
01-01-2000
|
|
|
Danıştay Dördüncü Daire
Tarih : 22.12.1999
Esas No : 1999/543
Karar No : 1999/4890
İstisna nedeniyle vergilendirilecek gelir arasında yer almayan meblağdan stopaj yoluyla kesilen vergilerin, gelire dahil edilerek beyan edilen meblağ üzerinden hesaplanan vergiden mahsubu yerinde değildir.
İstemin Özeti: 22.01.1999 günlü ve 23588 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 220 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin 3.4. ’Kesilen Vergilerin Mahsubu’ başlığı altında yapılan düzenlemede yer alan ’indirim oranı uygulanan menkul sermaye iratlarının yıllık beyanname ile beyan edilmesi sırasında, sadece beyannamede gösterilen kısım üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iadesi yapılabilecektir. Başka bir ifadeyle, kazanç ve iradın indirim oranına isabet eden kısmı üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iade edilmemesi gerekmektedir.’ bölümünün iptali isteminden ibarettir.
Karar: Dava, 22.01.1999 günlü ve 23588 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 220 seri no.lu Gelir Vergisi Tebliği’nin 3.4. ’Kesilen Vergilerin Mahsubu’ başlığı altında yapılan düzenlemede yer alan ’indirim oranı uygulanan menkul sermaye iratlarının yıllık beyanname ile beyan edilmesi sırasında, sadece beyannamede gösterilen kısım üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iadesi yapılabilecektir. Başka bir ifadeyle, kazanç ve iradın indirim oranına isabet eden kısmı üzerinden yapılan vergi kesintisinin mahsup ve iade edilmemesi gerekmektedir.’ bölümünün iptali istemiyle açılmıştır.
193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 121. maddesinde, yıllık beyannamede gösterilen gelire dahil kazanç ve iratlardan bu kanuna göre kesilmiş bulunan vergilerin, beyanname üzerinden hesaplanan gelir vergisine mahsup edileceği belirtilmiştir.
Sözü edilen kanuna, menkul sermaye iratlarının enflasyon gözönüne alınarak endekslenmesi ve böylece reel iradın vergilendirilmesinin sağlanması amacıyla 3946 sayılı Kanun’un 28. maddesiyle eklenen geçici 39. maddenin 5. fıkrasında, maddede belirlenen esaslara göre Maliye Bakanlığı’nca bulunacak indirim oranının maddede belirlenen neviden elde edilen menkul sermaye iradına uygulanması sonucu ortaya çıkan kısmının 31.12.1999 tarihine kadar gelir vergisinden müstesna olduğu, bu istisnanın tevkif yoluyla kesilen vergiye şumulünün olmadığı hükme bağlanmıştır.
Menkul sermaye iratlarının indirim oranı uygulanması suretiyle bulunan kısmının anılan kanun hükmü gereğince gelir vergisinden istisna edildiği ve istisnaya isabet eden kısmın hesaplama tekniği gereği beyannamede gösterilmesine rağmen vergilenecek gelir olarak beyannamede yer almayacağı açıktır. Nitekim aynı konuya ilişkin olarak düzenlenen ve 01.01.1999 tarihinden itibaren devamlı hale getiren hüküm, 193 sayılı Kanun metnine ’irat sayılmayan haller’ başlığı altında alınmış ve 76. maddede yeniden düzenlenmiştir. Öte yandan, bu istisnanın tevkif yoluyla kesilen vergiye şumulü olmadığı yolundaki düzenleme gözönüne alındığında bu kısımdan tevkif yoluyla kesilen verginin mutlaka alınmasının amaçlandığı sonucuna varılmaktadır.
Elde edilen menkul sermaye iradından 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun geçici 39/5. maddesinde belirlenen indirim oranı düşüldükten sonra kalan kısım kanunen belli miktarı aşıyor ise, yine aynı Kanun’un 85 ve 86. maddeleri gereğince verilecek bir beyanname ile beyan sırasında, tevkif suretiyle ödenen verginin tamamının mahsubu, beyanname vermeyenlerle beyanname verenler arasında daha fazla menkul sermaye iradı elde eden lehine bir durum yaratacağı gibi, böyle uygulanacak bir mahsup nedeniyle iadeye hak kazanabilecek mükelleflerin, bu tarihte yürürlükte olan % 12 nispetindeki stopajın da altında bir nispette vergi ödemelerine sebep olabileceğinden vergide adalet ve eşitlik ilkeleri fazla gelir elde edenler lehine bozulacaktır. İndirim oranı uygulanarak beyannamede gösterilmeyen kısım üzerindeki stopajın nihai olmasını amaçlayan kanun hem beyanname vermeyenlerle eşitliği sağlamayı, hem de indirim oranı üstünde kalan ve beyan edilen menkul sermaye iradının, yine beyan edilen diğer nevi gelirlerle aynı oranda vergilenmesini sağlayarak diğer gelirler gibi artan oranda vergi dilimlerinden vergilendirme yapılmasını öngörmüş, böylece de eşitlik ve mali güce göre vergileme ilkelerine özen göstermiştir.
Bu durumda istisna nedeniyle vergilenecek gelir arasında yer almayan meblağdan stopaj yoluyla kesilen vergilerin, gelire dahil edilerek beyan edilen meblağ üzerinden hesaplanan vergiden mahsubu yerinde değildir.
Açıklanan nedenle, kanun hükümlerine ve vergileme tekniğine uygun olarak yapılan 220 seri no.lu Gelir Vergisi Genel Tebliği’nin ’Kesilen Vergilerin Mahsubu’ başlığı altında yer alan düzenlemenin iptali istemine yönelik davanın reddine, yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına oyçokluğuyla karar verildi .
AZLIK OYU: 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu’nun 86. maddesinin 1c ve b bentlerinde, tevkif yoluyla vergilendirilmiş bulunan ve gaysirafi tutarı 103. maddede yazılı tarifenin birinci ve ikinci gelir dilimlerinin yarısını aşmayan menkul sermaye iratlarının ayrı ayrı kendi içinde toplanarak yıllık beyannamede gösterilmesinin zorunlu olduğu açık şekilde düzenlenmiş olup, maddede stopajı yapılmış menkul sermaye iratları ile, stopajsız menkul sermaye iratlarının toplanabileceği yolunda bir düzenlemeye yer verilmemiştir. Aynı Kanun’un 121. maddesinde ise, yıllık beyannamede gösterilen gelirler üzerinden kesilmiş bulunan vergilerin, beyannamede ortaya çıkan gelir vergisinden mahsup edileceği hükme bağlanmıştır. Buradaki beyannamede gösterilen gelirler (kazanç ve iratlar) deyimi gelir unsurları itibariyle gelir türlerini ifade etmekte olup, bu gelirlerin beyanname üzerinde yer alan tutarları oranında mahsup edileceğini belirtmemektedir.
Diğer taraftan geçici, 39. maddenin 5 No.lu fıkrasındaki ’bu istisnanın tevkif yoluyla kesilen vergiye şumulü yoktur.’ ibaresi indirim oranına isabet eden kısmın nihai vergi olduğunu belirtmek için değil, vergi tevkifatı yapılmasını sağlamak amacıyla tedvin edilmiş olup, mahsubu mümkün olmayan stopajı›n Gelir Vergisi Kanunu’nun 94/6b maddesinde (i) ve (ii) alt bentlerinde olduğu gibi açıkça belirtilmiş olması gerekir.
Esasen istisnaya isabet eden gelir enflasyon etkisi ile anaparada meydana gelen aşınmayı göstermekle ve bu kısım vergisel anlamda gelir kabul edilmemekte böylece gelirin enflasyondan kaynaklanan fiktif kısmı vergi matrahı dışında bırakılmaktadır.
Nitekim 4369 sayılı Kanun’la Gelir Vergisi Kanunu’nun 76. maddesinde ’irat sayılmayan hal’ olarak düzenlenip devamlı bir mahiyet kazandırılan indirim uygulamasının gerekçesinde aynen’ faiz niteliğindeki menkul sermaye iratlarının reel değerlerinin tespit edilmesi ve bu reel değerlerin baz alınması mümkün bulunmuştur.
Gelir Vergisi Kanunu’nun 94. maddesi uyarınca tevkifatlar yukarıda belirtilen menkul kıymet gelirlerinin tamamı üzerinden yapılacaktır. Yapılan tevkifat tutarları bu gelirlerin beyan edilmesi durumunda, beyanname üzerinden hesaplanan vergiden mahsup edilecektir.’ denilmekte olup, gerekçede açıkça ifade edilmiştir.
Bütün bu nedenlerle dava konusu tebliğin ilgili kısmı kanunla açık şekilde tanınan indirim hakkının tebliğle ortadan kaldırılarak verginin kanuniliği ilkesine aykırı bir uygulamaya neden olduğundan davanın kabulü gerekeceği oyu ile çoğunluk kararına katılmıyorum.
|
|